1498, panel üzerine yağlıboya, Museo del Prado, Madrid
ALBRECHT DÜRER gelmii geçmiş en büyük Alman sanatçı olarak kabul edilir. Yalnızca çağdaşları ve 16. yüzyıldaki takipçileri üzerinde değil, aynı zamanda tam olarak bugünde de onun çok derin bir etkisi bulunmaktadır. Öncelikle baskılarıyla ve gravürleriyle tanınır; ayrıca başarılı bir ressamdır. Dürer, Felemenk’te eğitilmiş ve Nuremberg'de yaşayan Macar bir kuyumcunun oğludur; bu şehirde dünyaya gelmiştir.
13 yaşındayken (1484) zorlu Silverpoint tekniğine meydan okurcasına, son derece ustaca çizdiği büyüleyici otoportresi onun daha sonra ortaya çıkacak olan dehasının erken işaretlerini taşır. Çalışma, hayatı boyunca desen ve resim şeklinde ürettiği otoportre serilerinin ilkidir; bunlar yeteneği ölçüsünde karakterinin ve kişiliğinin içyüzüne dair bize paha biçilmez bir öngörü sağlar. Resimleri daha içe kapanık bir izlenim sunarken -bunlarda Dürer kendisinin görülmek istediği gibi betimlemiştir- kişisel farkındalığı amaçlayan desenleri mahrem bir durum teşkil eder, çünkü kamu için değil özel alan için tasarlanmışlardır.
Çıraklığını tamamlamasından sonra Dürer dört yıl boyunca seyahat etti. İlk otoportre resmini 1493 yılında, 22 yaşındayken, muhtemelen Strasbourg’da üretti. 1494’te Nuremberg’e döndü, evlendi. 1494 yılında daha sonra İtalyan Rönesans’ıyla bizzat karşılaştığı Venedik’e ilk ziyaretini gerçekleştirdi; bu karşılaşma onun üzerinde muazzam bir etki bıraktı, bir sanatçı ve insan olarak gelişim gösterdi. Onun için en önemlisi, sanat ve sanatçılara yönelik farklı anlayışlarla karşılaşması oldu. Ülkesi Almanya’da sanatçılar -Orta Çağ anlayışına göre- Nuremberg loncalarının katı düzeni içinde hâlâ zanaatçı sayılmaktaydı. İtalya’da kendi istekleriyle bağdaşır şekilde, sanata felsefi ve entelektüel bir yaklaşım buldu. Bu, söz konusu dönemde sanatçının değişen statüsüne dair düğüm noktasıdır.
Evine döndüğü bir sonraki yıl, buradaki örnekle de alakalı olarak suluboya manzara resimleri yaptı. Gelecek 10 yıl inanılmaz derecede üretken oldu ve uluslararası üne kavuştu. Bu dönem boyunca günümüze kalan iki otoportresini resmetti; ilki 1498’de 26 yaşındayken, İsa’ya benzediği, İkincisi ise 1500 yılında 29 yaşındayken yaptığıdır; ki zaten o dönemde ünlüydü ve daha sonra da çok aranan biri olmuştu.
Doğası gereği otoportre resmi, sanatçıyı çalışmaları yoluyla tanımlar: Sanat eseri hem üretilen imaj hem de imajın elde edilen anlamı tarafından gerçekleştirilen bir kendilik betimidir; eser sanatçının ne yapabildiği ve neye benzediğini gösterir. Bu iki yönlü bakış açısı Dürer'in resminde bir yazıyla yansıtılır: Kendimi böyle resmettim, 26 yaşındaydım. Resim aynı zamanda sanatçının kendini tanıtmak amacının tamamlayıcı bir parçası niteliğindedir. Statüsünün değişen bağlamı içinde sanatçının “Rönesans adamı” olmasını somutlar. Dürer sanatta kutsal biçimde Tanrı'dan ilham alan soylu biri olarak kabul edilmişti. Buradaki örnek, nasıl görünmeyi arzuladığının resmidir: tüm şıklığıyla poz vermiş aristokratik genç bir asilzade.
--------
Normalde resimde yazılar yanılsama ile karşıtlık içinde resmin yüzeyine dikkat çekerek sunulur. Burada yazı pencereye paralel konarak yanılsamanın parçası haline getirilmiştir.
Manzara Venedik'i ziyaretini hatırlatır ve iyi bir gezgin olduğunu akla getirir. Dürer diğer bazı portrelerinde de portre ve manzarayı birlikte kullanmıştır.
Dürer’in çeşitli objeleri çağrıştıran -giysi, saç örgüsü, altın dantel işleme, ten, düşünceli gözler ve saç- çizimlerinde uyguladığı fırça tekniğindeki yeteneği ustacadır. Onun detaylı betimlenmiş uzun, kıvrım kıvrım büyüleyici bukleleri oldukça Leonardovaridir.
Resim yaparken Dürer, hazırlık amacıyla uyguladığı desenlerde çoğunlukla beyaz kireç ile kaplanmış ahşap panel kullandı. Daha sonra resim katman katman oluştu. Resimlerini korumak için ahşap panel tamamen kuruduktan sonra -ki bu üç yıl kadar sürebilirdi- uygulanacak olan özel bir cila geliştirdi. Çalışmalarının biçimsel kalitesi, şüphesiz desen ve gravürdeki uzmanlığının izlerini taşır. Four Books on Human Proportion'da. (İnsan Oranının Dört Kitabı - 1532) Joachim Camerarius, Bellini’nin Dürer’in saç çiziminde fırça darbelerini nasıl sunduğunu sormasını anlatmıştır. Dürer, Bellini’nin kullandığı ve bazı dalgalı bukleleri çizmiş olduğu aynı fırça darbeleriyle, Bellini’yi oldukça şaşırtan biçimde üretmiştir.
*
Ayrıntıda Sanat
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder