GUERNİCA

İspanya Halk Cehpesi yetkilileri, Paris’te açılacak uluslararası sergi için, Ocak 1937 tarihinde, Mimar Luis Sert ve Ozan Larrea’nın da bulundukları bir karşılaşmada, Picasso’dan, İspanya Pavyonu için bir duvar resmi yapmasını istemişlerdir.

Ancak, bu süreç içinde picasso, çeşitli konuları düşünmüş, fakat somut çalışmalarına başlamamıştır...

 Picasso, Guernica kentinin bombalanmasını 28 Nisan 1937 tarihinde gazetelerden okumuş; 
1 Mayıs’ta, Paris’te yapılan gösterileri izlemiş ve aynı gün, İspanya Pavyonu’nun duvarı için yapacağı resmin ilk ön çalışmalarına başlamıştır...

Picasso’nun bu ilk çalışmasında, Guernica bombardımanı ile ilgili ne uçaklar, ne saldırı, ne savaşçıları, ne acı, ölüm, hatta ne de politik bir simge, iz, mesaj görülür... Bu ilk ön çalışmada, daha çok, onun birkaç yıldan beri sürekli olarak ürettiği, boğa güreşi ve mitolojik konulardaki denemelerinin izleri bulunmaktadır. I. çalışma da, resmin sol tarafındaki boğanın tüm bedeni görülmektedir. Boğanın üzerinde bir kuş ya da kanatlı bir hayvan vardır. Diğer kenarda, küçük bir pencereden, elinde lâmba tutan bir kadın görülmektedir. Ortada öldüresiye bir savaşımdan geçmiş bir at, boynunu ileriye, elinde lamba tutan kadına doğru uzatmıştır... Bu ilk çalışmada, en etkin figür, elinde lamba tutan kadındır. Tüm kompozisyon içinde, yalnız o, olayı etkin bir biçimde değiştirme olanağına, gücüne sahip görünmektedir...

Picasso sıklıkla, "ben aramıyorum, buluyorum" dediği için, burada bir “arayıştan” söz etmeye dilimiz varmıyor. Ancak, belki "bulduklarını" en güzel biçimlerde sunmanın arayışı içinde olduğu söylenebilir...

Araştırmacılar, Guernica’nın, bu ilk çalışmasında bile bazı çıkarsamalar yapmanın olasılığını ve boğa, at ve elinde lamba tutan kadın arasında öldüresiye bir devinimin, hatta savaşımın başladığını vurgulamışlardır. Gerçekten de, ileride büyük değişiklikler göstermiş olmasına karşın, resimde görülen boğa, at ve elinde lamba tutan kadın gibi üç temel figür, çalışmanın daha bu ilk aşamasında belirginleşmişlerdir.

Picasso'nun, 1 Mayıs günü yaptığı 2. çalışmada, boğa ve elinde lamba tutan kadın figürleri resmin üst bölümünde silik bir biçimde gösterilmişlerdir. Kâğıdın alt yarısına yeni bir kompozisyon çizilmiş ve burada daha çok at-boğa ilişkisi üzerinde çalışılmıştır. Bu aşamada at, olay içinde etkin bir konum almaya başlamış ve ayrıca, diğer bir küçük kanatlı at, boğanın üzerine oturtulmuştur...

Picasso, 1 Mayıs günü yaptığı 3. çalışmasında, daha değişik bir kompozisyonu irdelemiş ve elinde lamba tutan kadın, resmin üst bölümüne tümüyle egemen olmuştur. Diğer köşede yerde yatan atın boynu ve başı dikine gerilmiştir (psikanalizciler, bu figüre “fallik at" adını vermişlerdir).

Resmin alt bölümündeki figürler, parçalanmış bedenleri ile büyük acılar içinde sergilenmişlerdir.

Picasso, burada, olayı en genel çizgileri içinde tartışabilmek için, biçemini çocuksu bir yalınlığa indirgemiştir...

Picasso, 1 Mayıs günü yaptığı 4. çalışmasında, yine çocuksu bir yalınlıkla at’ı yeni baştan düşünmeye başlamıştır. At’ın bu yapıtta çok önemli bir görev üstleneceği ortaya çıkmış, ancak bunun niteliği kesinleşmemiştir. Picasso, at’ı bir kez daha, yeniden ve tüm boyutlarıyla çizmiş ve ardından gelen çalışmalarında kesin hesaplaşma başlamıştır...

Picasso, 1 Mayıs günü yaptığı 5. çalışmasında, yine salt at çizmiştir. Ancak burada, kesin yargıya ulaşılmak üzeredir. At, gerçek konumunda, bir ölüm-kalım savaşımı içinde görev alacağından, onun yeni koşullardaki biyolojik-fizyolojik yapısı yeniden tartışılmıştır. Kolayca görülebileceği gibi, burada birkaç at üst üste çizilmiş, araştırılmıştır...

Picasso, 1 Mayıs günü yaptığı 6. ve bugüne değin bilinen son çalışmasında, yeniden Guernica'nın genel kompozisyonuna dönmüştür. Burada boğa, geleneksel yerini almış, ancak bu kez, alnına çiçeklerden bir taç konmuştur. Ayrıca, bedeninin arka bölümü, kuyruğunun ve de özellikle cinsel organlarının görünümü, onun oldukça dingin bir tinsel devinim içinde olduğunu göstermektedir. Bu konumuyla boğa, tüm olayla ilgisizmiş gibi görülen bir ilişkiye sokulmuştur. Diğer yanda, lâmba tutan kadının tüm yapı içindeki etkinliği de yeterince vurgulanmıştır. At, gerçekten de, bir ölüm kalım savaşı içindedir. Belki de tek umut, elinde lâmba tutan kadının konumundan gelecektir. Burada, yeni olarak, öldürülmüş bir insan-yontu arası savaşçı figürü yerde yatar gösterilmektedir...

Picasso, 2 Mayıs 1937 günü yaptığı çalışmalarda hemen salt at’ın boynu ve başı ile uğraşmıştır. Burada, at’ın altında kaldığı büyük acı ve yükle ne denli bir yaşam savaşımı içinde olduğu ve bunun, onun alışılagelmiş anatomik-fizyolojik yapışım ne ölçüde değiştirdiği somut biçimlerde saptanmıştır... Alt ve üst çenelerdeki dişler ile dilin konumları, at’ın etkisinde kaldığı saldırganlığın ölçüsünü, çektiği görkemli acının boyutunu göstermektedir...

Picasso, 2 Mayıs günü yaptığı genel kompozisyon çalışmasında resmin sağ yanındaki elinde lâmba tutan kadın, daha etkin olarak konunun içine girmeye başlamış; boğa, sıçrar konuma getirilmiştir. Boğa’nın yüzü, Picasso'nun sürekli ürettiği “Minataura” serisi çalışmalarındaki mitolojik boğa-insan görünümlerine büyük benzerlik göstermektedir. Orta plânda, yerde yatanların arasına, erkek savaşçıya benzer bir yazgıyla ölmüş bir kadın figürü gelmiştir...

Picasso, bir hafta kadar sonra, 8 Mayıs günü yaptığı yeni bir genel kompozisyon çalışmasında, yapıtın temel devinimi belirginleşmiş ve üç ana gruplaşma oluşmuştur... Boğa, yine tüm olaya egemen konumunu almış, etkinliği, onurlu bir ilgisizlikle vurgulanmıştır. İkinci grubu oluşturanlardan at, yaralarından akan kanla ne denli bir savaşım içinde olduğunu daha bir somutlaştırmıştır. Atın bedeninin arka bölümünün ne durumda olduğu yeteri açıklıkta görünmemektedir. Savaşçının boynu kopmuş, bedeni ve bacakları alışılagelmiş bir ölü görünümünde sergilenmiştir... Burada, ölü çocuğunu kucağında taşıyan ananın konumu çok etkinleştirilmiş, uzun saçları, ağzının haykırışı, boynunun gerilmişliği ve kucağında tuttuğu ölü çocuğuyla, at ile belirli bir yazgı birliği içinde oldukları gösterilmiştir...

Picasso, 8 Mayıs gününün daha sonraki saatlerinde, at ile kucağında ölü çocuğunu taşıyan ana arasındaki tarihi diyalektik devinimi yeniden tartışmıştır...

Picasso, 9 Mayıs günü, kucağında ölü çocuğunu taşıyan ana’nın ayrıntılı bir çalışmasını daha yapmıştır. Burada, çocuğun doğum süreci içinde olduğunu anımsatan izlenimler edinmek olasıdır. Çocuğun baş ve boyun görünümü, doğum işlevinin başladığı anlardaki ana rahminden ilk çıkış görünümünü vermektedir... Ancak çocuğun henüz doğup doğmadığı kesinlikle belli değildir. Fakat her koşulda, çocuk ile ana arasındaki organik bağın-ilişkinin kesilmediği vurgulanmaktadır... Ana’nın memeleri süt, bolluk, bereket doludur. Ancak araya giren kan, onun bu olanaklarının çocuğuna iletilmesini engellemektedir...

Picasso, yine 9 Mayıs günü, genel kompozisyonun son bir ön çalışmasını yapmıştır... Yapıtın bu aşamasında, ilk kez, özellikle resmin orta bölümündeki devinim, Guernica pazar yerinin bombardımanı sırasındaki durumu, kimi yıkılmış yapıları, parçalanmış arabaları, ölüleri, acıyı, korkuyu gerçekçi bir yöntemle belgelemektedir... Arka planda, üçgen-kama biçiminde yan yana konmuş, siyah- beyaz renkler, gölgeler, ölçüsüz saldırganlığı bir kez daha vurgulamaktadır.

Eski yerini koruyan boğanın, boşalmaya hazır bir gerginlikle kasılmış kaslarında, saldırganlık daha bir belirginleşmiştir. Bu konumuyla boğanın, en az potansiyel olarak, saldırgan bir gücü — modern militarizmi— içerdiği düşünülür. Elinde lamba tutan kadın, boğayı ya da onun simgelediği karanlık gücü yakından görmek istercesine lambayı ona yaklaştırmaya çalışmaktadır... Belki de, içinde yaşanılan çağın ve Picasso’nun yapıtının temel sorunu, kadının simgelediği gücün —büyük bir olasılıkla çalışan insanların— boğa’nın (modern zorbalığın-militarizmin) gerçek niteliğini görebilmelerinde düğümlenmektedir.



Ayrıca burada, yeni bir figür olarak, resmin ortasına sıkılmış bir yumruk belirmiştir. Daha bu aşamada, yumruğun niteliği belli değildir. Ancak, geleneksel anlamı uzantısında düşünüldüğünde, direnmeyi ve hatta öç almayı simgelemektedir...

Picasso, 11 Mayıs günü, çalışmalarını artık 7,77 m. x 3,50 m. büyüklüğünde bir tual üzerine aktarmaya başlamıştır...








Picasso, Guernica’yı tual çalışması aşamasında da sürekli olarak değiştirmiştir. Ancak eşine az rastgelinen büyük bir öngörüyle, İspanya Cumhuriyeti Hükümeti yetkilileri gelişmeleri fotoğrafla saptayıp, dünya düşün-sanat tarihine aktarabilmek amacıyla, Picasso’nun yakın arkadaşı, uzman fotoğrafçı, Dora Maar’ı görevlendirmişlerdir.

Çağının önde gelen sürrealist fotoğrafçılarından ve Picasso’nun arkadaşlık ettiği en aydın kafalı kadınlardan biri, belki de birincisi olan Dora Maar, Picasso’nun Guernica üzerinde yaptığı tüm değişiklikleri ayrıntılarıyla saptamış ve arşivlemiştir...



Çalışmanın 11 Mayıs günkü ilk tual aşamasında boğa, resimdeki gerçek yerini almış, ancak bedeni henüz resmin büyük bir bölümünü kaplayacak biçimde sergilenmiştir. Ayrıca, yine bu aşamada boğa, resmin tümüyle organik bir ilişki kuramamıştır. Orta planda at ve savaşçıya ek bir de kadın ölüsü görülmektedir. Kadının yanında ölü olduğu düşünülen bir de kuş vardır. Çalışmanın bu aşamasında da, sıkılmış yumruk, resmin orta yerindeki konumunu korumaktadır.

Picasso, Guernica’nın tual aşamasına başladıktan sonra da, her bir figürü çeşitli konumlarda irdeleyen, tartışan 45’ten çok çalışma yapmıştır.

Biz burada, olanaklarımız ölçüsünde, ancak birkaç çalışma örneklendirebiliyoruz...

Picasso, bunlardan en çok Ağlayan Kadın üzerinde durmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra, bu konu üzerinde yeniden çalışmış ve pek çok ürün vermiştir...




Guemica’nın tual çalışmalarının II. aşamasında, ilginç bir gelişme olmuş ve Picasso, bilinmeyen ya da yeterince tartışılmayan bir nedenle, önceden yapıtının orta yerine etkin, hatta belirleyici bir figür olarak yerleştirdiği yumruğun görünümünü değiştirmeye, onu etkisiz kılmaya başlamıştır. Ancak yumruk, resimden birden çekilmemiş; ilk kez, başak ya da çiçek demeti tutan bir el durumuna getirilip anlamı değiştirilmiş; sonra da, yumruğun arkasına güneş ya da benzeri ışık dağıtan bir figür konarak etkinliği iyice azaltılmıştır.

Guemica’nın tual çalışmalarının 111. aşamasında, önemli değişiklikler olmaya başlamış, boğa’nın bedeni büyük ölçüde başka figürler ile örtülmeye, orta bölümde savaşçının duruşu değişmeye yönelmiştir. Savaşçının başı bedeninden iyice uzaklaşıp, boğa’ya ve kucağında çocuğunu taşıyan anaya yaklaşmıştır. Aynca resmin bu aşamasında, yumruk tümüyle kaldırılmış, bunun arkasındaki ışık kaynağı niteliğindeki figür, güneş ya da parlayan, anlamı-niteliği ayırt edilmeyen bir ışık saçan göz-güneş niteliğine dönüştürülmüştür...

Guernica’nın tual çalışmasının IV. aşamasında, yapıtın tümü ve figürler gerçek konumlarını almaya başlamışlardır.

İlk kez, boğanın bedeni resimden çıkarılmıştır, başının konumu, olayla yeterince ilgilendiğini, hatta sorumlu olduğunu gösterir nitelikle değiştirilmiştir. Kucağında çocuğunu taşıyan ana ile boğanın başı birbirine yaklaşmışlardır. Boğanın bedeninden boşalan yere, atın boynu ve başı gelmiştir.

Guernica’nın tual çalışmasının V. aşamasında, savaşçının bedeni resmin soluna doğru kaymış ve boşalan yere, kırık bir kılıç kabzalı tutan eli konmuştur. Guernica’nın tual çalışmalarının VI. ve VII. aşamalarındaki değişikliklerde, savaşçınIN başı yukarıya bakar biçimde çevrilmiş; boğa başı, kucağında ölü çocuğunu taşıyan ve savaşçının ilişkisi daha sağlam vurgulanmıştır. Tavandaki ışık kaynağının etkinliği biraz kısılmış; boğanın arkasındaki karanlıkta bir kuşun, büyük bir olasılıkla bir güvercinin çizgileri belirginleştirilmiştir... Resmin sağ yanında, yanan kadındaki alevlerin geometrik biçimlerde gösterilişi, yaşanan olayın etkinliğini daha da vurgulamıştır...


Picasso’nun, Guernica çalışmasının düzeni geleneksel bir yaklaşımla karmaşık bir görünüm izlemini vermekte, olayın nerede ve ne tür bir hacımda geçtiği, ışığın nereden geldiği kolayca anlaşılmamaktadır. Bask madenlerinin ve maden işçilerinin bolluk ve ölüm rengi olan gümüş-cıva parlaklığı, yapıtın kavranmasını daha da zorlaştırmakta, ancak etkinliğini artırmaktadır. Fakat, biraz dingin ve etken bir yaklaşımla, ilk karmaşık görünüm zamanla netleşmekte, belirginleşmektedir...


Kuşkusuz, resmin yapısındaki temel başarılardan biri, başlıca figürlerin dağılışında oluşturulan geleneksel düzenin kullanılışında gerçekleştirilmiştir. Burada, büyük bir orta alan ile bunun yanında iki küçük yan-kanat bölümlerden oluşan bu temel teknik, Rönesans’ta, hattâ Antik Çağ tapınaklarında çok sık kullanılmıştır. Picasso, her şeyden önce, bu denli karmaşık görünen bu çalışmasını, böylesine gelenekselleşmiş bir düzen üzerine oturtmuştur. Resmin gerek temel yapısı, gerekse figürlerin tarihsel evrimleri, mağara dönemleri sanat yapıtlarından Antik Çağ tapınaklarına, Yunan vazo desenlerine, Rönesans’tan çağdaş kübizme, toplumsal gerçekçiliğe kadar, insanlık tarihinin hemen tüm kültürel evrelerini kapsamaktadır...

Picasso, burada, insan soyunun yarattığı tüm bu değerleri bir araya toplayıp, yeni bir senteze ulaşıp savaşa, militarizme karşı bir birlik oluşturabilmenin en görkemli örneklerinden birini sergilemiştir. Bu nedenledir ki, çağının en devrimci atılımlarını gerçekleştiren, gelmiş geçmiş tüm putları kırma yürekliliğini gösteren Picasso, aynı zamanda, pek çok eleştirmen tarafından, “çağdışı bir gelenekçi” olarak da tanımlanmıştır. Belki de, onun görkemli sanatının en temel gizi burada düğümlenmektedir...

Guernica, kuşkusuz, yüzyılımızın üzerinde en çok tartışılan ve yine de, her seferinde ortaya daha yeni ve başka büyük sorunlar getiren eşine az rast gelinen sanat yapıtlarından biri, belki de birincisidir...

Aralarında cepheden gelen seçkin İspanyol Cumhuriyetçilerinin de bulunduğu pek çok yakın dostu, bu resmin daha bir "anlaşılabilir” biçimde zaferi vurgulamasını istemişler ve çalışmanın üretilme sürecinde bu savlarını, düşüncelerini Piccasso’ya açıklamışlardır.


Picasso da, büyük bir olasılıkla, kimi zamanlar, içinde bulunulan iç savaş koşullarının da etkisiyle bu tür istemlerin etkisinde kalmış ve resmin üretilmesinin bazı aşamalarında, sıkılmış yumruk gibi, çok kullanılmış gelenekselleşmiş slogan figürleri denemiş, ancak bu kalıplaşmış duyguyu çabuk aşmış, söylenenlere ve söyleneceklere bakmadan özgün yapıtını oluşturmuştur...


Daha anlaşılır şeyler bekleyenlere, “ben görsel değil, kavramsal resim yapıyorum” diyen Picasso’nun, savaşa, acıya, özgürlüklerin barbarca bastırılmak istenişine karşı duyduğu olağanüstü - ancak estetize edilmiş- kin ve nefret sloganlaştırılmış; şematik biçimlerin çok bilinen çizgilerini bozmuş, onlara tarihsel evrimlerinin bu aşamasında yüklendikleri görevlere yöndeş yeni nitelikler katmış, yeni boyutlarda kavramlaştırmıştır...




***

Guernica'da, 3 hayvan ve 6 insandan oluşan, 9 temel figür vardır. 3 hayvanı, boğa, at ve kuş oluşturmaktadır. 6 insanın biri erkek- savaşçı, biri çocuk ve 4'ü kadındır... Bunların konumlarının bir kez daha anımsanmasında yarar var:

Boğa; dik, durmakta, sola ve ileriye doğru bakmaktadır.
Konumunun bilincinde, onurlu, yürekli, geleceğinden umutludur.


Ana; geriye doğru dikilmiş durmakta, acı içinde yakarmaktadır.
Çocuk; geriye doğru yatar-sarkar durumda, ölmüştür.


Savaşçı; arkaüstü yatmaktadır; öldürülmüştür.

Kuş; yukarı doğru dikilmiş durumda. Acı-umut içinde çığlık çığlığadır.


At; yukarı ve sola doğru dikilmiştir. Büyük bir ölüm kalım savaşı içinde olduğu görülmektedir.
Lâmba-ışık taşıyan; sola doğru uzanmakta; olayın gerçek nedenlerini araştırmaya çalışmakta; sorunlara umutla, güvenle, kuşkusuz, ikircimsiz yaklaşmaktadır.


Kaçan kadın; sola doğru dönerek dikilmeye, korku içinde kaçmaya çalışmaktadır...


Yanarak ölen kadın; panik içinde bir korkuyla ileriye, yukarıya doğru kaçmaya-çıkmaya, çalışmaktadır.


Guernica’daki hemen tüm figürler ve bunların etkinlikleri günümüzde de tartışma konusudur. Resmin yapıldığı günlerde boğanın, Ispanya’yı -İspanyol halkını, at'ın ise militarizmi- Franco faşizmini simgelediği söylenmiştir. Bu kanı bugün de çok yaygındır. Ünlü ressam-yazar Peter Weiss de, son yayınladığı Direnişin Estetiği adlı, büyük tartışmalar çıkaran yapıtında, boğanın İspanya halkını, atın faşizmi betimlediğini savunmuştur.

Ancak, 1945 yılında Picasso, bu konuda sorulanlara verdiği kısa yanıtta, “boğanın dolaysız faşizmi değil, ancak karanlık bir gücü, atın ise İspanya halkını simgelediğini" söylemiştir... Ancak, yine de son söz, içinde yaşanılan tarihsel koşullarda, resme bakana, onu yorumlamaya çalışana kalmaktadır...


Elinde ışık-lâmba taşıyan kadın figürü, yüzyıllardan beri özgürlüğün, aydınlanmanın simgesi olmuş ve en yaygın biçimlerde, Büyük Fransız Devrimi’nde ve Amerika Birleşik devletleri’nin özgürlük savaşlarında kullanılmıştır... Ayrıca, kimi figürler hiç kuşkusuz eski dinsel yapıtlardan esinlenerek üretilmiştir. Picasso, onlardaki dinsel görünümlü başkaldırıları, günümüzün sınıf savaşlarını simgeleyecek biçimlere dönüştürmüştür. örneğin, kucağında, ölen çocuğunu taşıyan ana, gerçekte çağdaş bir “Piata”yı betimlemekte, ancak ona bakanda yakarış değil, direniş duyguları uyanmaktadır...

Yerde yatan ölmüş, parçalanmış savaşçı, eski dinsel yapıtlardaki biçimini korumakta, ancak kırık da olsa bir kılıcın kabzasını sıkan yumruğunun yanı başında açan çiçekle birlikte, geçmiş çağın değil, gelecek umutlu, özgür günlerin muştusunu üretmektedir.

Ayrıca kadınların, çocuğun acısı, ölümleri, öldürülüşleri, parçalanışları, bunların; dinsel kitapların öykülerinin yüzyıllar öncesi yapılmış ikonografik motiflerinden, hatta Yunan vazo desenlerinden esinlenerek yapıldıklarını anımsatmaktadır...

Ancak, Picasso, bunları eklektik bir biçimde değil, diyalektik bir etkileşim içinde birleştirmiş ve yeni ve görkemli bir senteze ulaştırmıştır...

Picasso, "ben hiçbir zaman bir sanat eseri üretiyorum diye resim yapmadım. Benim çalışmalarım tümüyle araştırma uğraşılarıdır. Ben sürekli olarak, mantıksal bir sıralama içinde araştırıyorum. Bunlar benim zaman içindeki deneylerimdir. Bu konuda araştırma yapmak isteyenlere belki yardımcı olur diye de onları tarihlendirip, numaralıyorum... ” demiştir.

Yüzyılımızda, Picasso’dan başka hiçbir sanatçının resimleri, bir yandan savaşın acılarını bu denli gözler önüne sererken, bir yandan da, insanlara alabildiğine umut vermemiştir.

Guernica’ya bakanlar, bir yandan ondaki ölümü, acıyı, saldırganlığı tüm boyutlarıyla açık seçik duyarlarken; bir yandan da, nereden ve nasıl geldiği pek de belli olmayan büyük bir umuda kapılmaktadırlar. Guernica’ya bakanlarda acı, korku ve ölüm sıradan duygular olmanın ötesinde, insanın bir yerlerinde organlaşmaktadır... Ancak, bu kesinlikle teslim olunacak bir korku değildir. Tersine, bu duygu, kısa zamanda kendisini yadsımakta, umut, güven, barış ve dayanışma dolu düşüncelere dönüşmektedir.

Ayrıca, burada, sergilenen belki de en önemli mesaj, topyekûn savaş döneminin yaşandığı günümüzde, tekil kahramanlık görünümleriyle dolu sanat ürünleri çağının aşıldığı ve korkunun, ölümün, acının olduğu kadar, mutluluğun, umudun, direncin de ancak birlikte çalışma ve dayanışma içinde sağlanabileceğidir...

Ancak, burada ne korkunun vurgulanmasında, ne de umudun üretilmesinde hiçbir dogmatik belgi, hazır reçete yoktur... İnsanlar bunları edilgen değil, etkin olarak algılamakta, üretmekte ve yansıtmaktadırlar...

Guernica hiç kuşkusuz politik bir resimdir. İçinde çok büyük bir mesaj vardır... Ve Guernica politik içerikli olduğu, yan tuttuğu, ancak bunu kaba belgiler ardına sığınmadan, sığlaşmadan, çok onurlu, çok görkemli ve çok da güzel bir biçemde verebildiği için büyük bir sanat yapıtı niteliğini kazanmıştır...

Gerçekten de Picasso, Guernica ile sanatın yanlılığının genel bir antlaşmasını yapmıştır. Bir başka deyişle, Guernica'dan sonra, artık sanatın yansızlığından, suya sabuna dokunmayan, sanat için sanattan söz etmek olanaksızdır... Picasso bunun manifestini üretmiş, sergilemiştir...

Guernica, gerek Paris'teki sergi süresince, gerekse de sonraki zaman dilimleri içinde büyük yankı bulmuş ve çeşitli tartışmalara konu olmuştur.

Hitler Almanya’sının bir basın sözcüsü, Paris’ten verdiği bir haber-yorumda, kısaca İspanya Pavyonu’na da değinmiş ve özetle;

Oluklu tenekelerden, kaba tahtlardan yapılmış ve hiçbir geleneksel özgün yapı tekniğini yansıtmayan kızıl Ispanya Pavyonu’nda üzerinde durulacak, anlatılacak pek birşey yok... Duvarlarda birkaç fresk ve resim var. Ancak bunlardan bir tanesi, bir delinin düşlerine benziyor. 4 yaşında bir çocuğun yapabileceği bu resimde, karmaşık, anlamsız sembolik bir şeyler, parçalanmış insan bedenleri görülüyor... İspanyol Pavyonu’nun diğer yontu ve resimlerine bakan Ispanyollar, sanırım kendi sanatlarından gurur duymaya olanak bulamayacaklardır... diye yazmıştır.

Juan Larea, sonradan, 1947 yılında, New York’ta verdiği bir haberde, Guernica’nın, “anti-sosyal, gülünç ve sağlıklı proletarya ruhunu yansıtmadığı” gerekçesiyle, kimi hızlı ilericiler tarafından Picasso’nun bile haberi olmadan, İspanyol Pavyonu’ndan kaldırılmak istendiğinin düşünüldüğünü yazmıştır...

Lionel Goitein gibi, tarihe gözlerini kapatıp, toplumbilimsel sorunlara salt “ruhbilimsel” yaklaşımlarda bulunmaya çalışan kimileri ise, Guernica’nın, sürekli ölüm ve vahşetin bilinçaltı Sadonek- rophilik (hayvan ve ölülerle cinsel ilişki kurmaktan haz duyma biçiminde ortaya çıkan ve genellikle geri zekâlılarda görülen, bir tür davranış bozuklukları) hazin boşalmasını yansıttığını, söylemişlerdir...

Guernica, gördüğü büyük ilginin uzantısında, 1937 Uluslararası Paris Sergisi’nden sonra, Avrupa Anakarası’nın belli başlı büyük kentlerinde sergilenmiştir. Ancak, acı bir rastlantıyla Londra’da sergilendiği günlerde, İngiltere Dışişleri yetkilileri; Münih’te Hitler’in Ispanya’da General Franco’nun yeni konumuna göz yuman anlaşmayı onaylamışlardır.

Guernica, Picasso’nun isteği üzerine, 1939 yılında New York Modern Sanatlar Müzesi’ne konmuştur. Savaştan sonra, 1955-56 yılları arasında yeniden, başlıca Avrupa kentlerinde sergilenen Guernica, “BU RESİM İSPANYA CUMHURİYETİ'NİNDİR; FRANCO MİLİTARİZMİ YIKILDIKTAN VE İSPANYA'DA YENİDEN CUMHURİYET, DEMOKRASİ KURULDUKTAN SONRA İSPANYA’YA GİDEBİLİR." diyen Picasso’nun önerisi doğrultusunda ve Picasso’nun 100. doğum yılı anısına, 1981 yılında Madrid’e getirilmiş, Prado Müzesi’nde kurşun geçmez bir bölüme konmuştur...

Yakıştırma olasılığı güçlü, ancak güncelliği bugün de geçerli bir anekdot hep anlatılır... 1938 yılında, Paris’te, Guernica’nınbir reprodüksiyonunun yanında duran Picasso’ya, Fransa’da görevli bir Nazi subayı, "Bunu siz mi yaptınız?" diye sorunca, Picasso “Hayır, siz yaptınız.. ” diye, yanıt vermiştir...

Picasso tüm ömrü boyunca ve en ardıcıl biçimde savaşı lânetlemiş, barışı savunmuştur. Onun salt Guernica’sı değil, sonraki dönemlerde ürettiği diğer yapıtları, beyaz güvercinleri, bugün de, tüm dünya barışseverlerinin omuzlarında, göğüslerinde taşıdıkları, çok kez canları pahasına savundukları, çağımızın en temel onur simgeleri olmuştur...

Picasso tüm ömrü boyunca yan tutmuş, tüm ömrü boyunca barbarlığa karşı özgürlüğü, tutsaklığa karşı demokrasiyi savunmuştur. Picasso, düşüncenin ve sanatın özgürlüğünü bu denli ardıcıl savunmasının uzantısındadır ki, onun hemen her yeni atılımı, sanat ve düşün dünyasına öncü bir devinim getirmiştir...

" Sıklıkla, ...bir sanatçının ne olduğunu sanıyorsunuz. Bir ressamsa, gözlerinden; bir müzisyense, kulaklarından; bir ozansa, kalbinin tellerindeki lirlerden; hatta bir boksörse, kaslarının gücünden başka bir şeyi olmayan bir budala mı?.. Tam tersi. Sanatkâr, ister acı, ister tatlı, isterse sıkıntılı olsun, bu dünyada olan biten şeyleri her zaman bilen ve bunlarla kendisini biçimlendiren siyasal bir varlıktır... Benim bu davranışlarım, yaşamımın, çalışmalarımın mantıksal bir sonucudur... Resim sanatı, hiçbir zaman, salt basit bir haz ya da eğlence sanatı değildir... Ben, renkler ve desenler yoluyla -bu silahlarımla- dünyayı ve insanları daha iyi tanımak istiyorum... Resim, apartmanları süslemek için yapılmaz. O, düşmana karşı, savunucu ve saldırıcı bir savaş aracıdır..." diyen Pablo Picasso’nun verdiği ürünlerin gelişim ve değişimleri, yavaş ve tekdüze bir ivme çizmemiş, daha çok, özümleme ve de sonradan yansıtma biçiminde bir devinim göstermiştir...

Picasso, çağının sorunlarını solumuş ve bunları, çalışmalarında özgün ürünler olarak yeniden yansıtmıştır... Picasso’nun kişiliği, sanatı ve yaşadıkları çağ, birlikte evrimleşmişler, birbirlerini koşullamışlardır... (Serol Teber  -Picasso)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder