Thoreau's Wildflowers
Yakından Bakmak: Yapraklar
"They teach us how to die"
*
Thoreau 1842'den itibaren bitki örnekleri toplamaya ve defterlerine Latince isimleri ile not almaya başlar. 900 örnekten oluşan bitki koleksiyonunun 647 parçasını daha sonra Boston Society of Natural History'e bağışlar. Örnekler Harvard Üniversite arşivinden.
Yakından Bakmak
Kulübe Güncesi: Henry David Thoreau: The Darwinian Naturalist
Henry David Thoreau:
The Darwinian Naturalist
WALDEN'DAN SONRA II
“Every poet has trembled on the verge of science"
Jill Clark, Thoreau: The Darwinian Naturalist başlıklı tezinde Darwin'in fikirlerinin Thoreau üzerinde derin bir etkiye sahip olduğunu, İki ismin doğa araştırmalarındaki benzerliklere, Thoreau'nun doğal seleksiyonu önceleyen fikirlerine dikkat çekiyor. Thoreau'nun çağdaşı Darwin'in teorilerinin çoğunu kabul etme noktasına geldiğini ve Walden dışındaki binlerce sayfa tutan yazılarının çok geç gün ışığına çıkmasının Walden deneyiminin babası transandalist bir düşünür olarak algılanmasına neden olduğunu yazıyor.
"Thoreau'nun 1850'den 1861'e kadar - bilim ve botaniğe olan ilgisi arttı. Walden'dan sonra New England'ın doğa tarihi ile ilgili konulara odaklanan 4.000 sayfa yazdı. Günlük yürüyüşleri hakkında bir botanik rehberine danışmaya ve örnek toplamaya başladı. Kayıtlarını tamamen doğru tutmak için 1850'ye kadar her bir botanik girişi kaydetmeye başlamıştı ve artık bilimsel verilerini kişisel günlüklerine dahil etmiyordu."
Kendine Bak
" Yaşam, yaşama yapılan yatırımın geri dönüşüdür: İnsan bilgisiyle kendisine ne kadar çekidüzen verse de, kendisini objektif olarak ne kadar övse de, son hesapta, anca kendi yaşam öyküsüyle terk eder."
Yakından Bakmak: Ağaçlar
Richard Higgins,
Thoreau and the Language of Trees
"Ağaçlar... Thoreau'nun sanatsal yaratıcılığında, felsefi düşüncesinde ve hatta iç yaşamında önemli bir rol oynadılar. Ağaçlara duygusal olarak bağlandı, ama aynı zamanda onlara bir doğa bilimci gözüyle de baktı. Bir yazar olarak, Thoreau onları o kadar mükemmel tasvir etti ki, sanki kabuklarının altında akan özü görebiliyordu. Kısacası Thoreau onların dilini konuştu.
Onu ağaçlara çeken neydi? Güzellikleri ve biçimleri gözlerini memnun etti. Vahşilikleri; Sabırları ona, güneşi batı tepelerinde kovalamaktansa, yerinde kalarak şafağı daha çabuk ele geçireceğimizi hatırlattı. Hayatını Concord'da geçirerek, Thoreau ağaçların yeryüzündeki inatçı tutumunu taklit etti. Yaşlı ağaçlar, Thoreau'yu şehir saatine göre sayılmayan bir zaman dünyasına, sonsuz bir masal ve olasılık anına bağladı. Ağaçlar onun öğretmenleriydi. Yapraklar için o kadar çabuk düşerek, o kadar memnun bir şekilde, diye yazdı, bize nasıl öleceğimizi öğrettiler.
1836'dan 1861'e kadar ağaçlar hakkında üretken bir şekilde yazdı. Onları yakından gözlemlemesine ve ayrıntılı olarak tanımlamasına rağmen, onları tam olarak açıklamaya cüret etmedi. Ağaçlarla ilgili gizemli bir şeye saygı duyuyordu, onun için kutsala şahitlik ediyorlardı. Ağaçlar, yazılarında ilahi olanın özel amblemleri ve imgeleri olarak ortaya çıkıyor. Thoreau’nun yaşamı boyunca, New England ormansızlaştı. Tanıdık ağaçların veya ormanların kaybından nefret ederken - "Tanrıya şükür, bulutları kesemezler!" - ağaçların ekolojik ve psikolojik değerini bildiği için çok daha fazla mağdur oldu.
Thoreau, ağaçlarla ilgili başka şekillerde zamanının ilerisindeydi. Orman ağaçlarını "topluluklar" ve köyler olarak tasvir etti ve sadece mecaz yoluyla da olsa ağaçların "sosyal ağlarını" keşfetmemizi öngördü. Ve, etrafındaki odunların kesilmesine rağmen, Thoreau, yine de, "bir gün bunların ekileceğini ve doğanın bir dereceye kadar eski haline geleceğini" öngördü. Ağaçlar olmazsa doğanın solacağını ve dolayısıyla insan yaşamının da solacağını biliyoruz.
Kulübe Güncesi: Manzara
"Bir manzarayı tek bir kez ama uzun uzun seyrederek acılarını tedavi eden bir çağdaşın öyküsü yazılacak...
...Ve güneşin ısıttığı taş, ya da bulutsuz gökyüzü altında daha da uzun görünen servi, “haklı olma”nın bir anlam kazandığı tek dünyanın sınırlarını çiziyor: İnsansız doğanın. Bu dünya beni yok ediyor. Beni tüketiyor. Öfke göstermeden beni inkar ediyor. Ve ben, rıza gösteren ve yenik, her şeyin önceden fethedildiği bir bilgeliğe doğru yol alıyorum - keşke gözlerim yaşlarla dolmamış ve yüreğimi kabartan şiirin bu şiddetli hıçkırığı dünyanın gerçeğini unutturmamış olsaydı.
İnsan bu manzaranın içinde sürgündür, öyle ki, bu denli ağır bir güzellik başka bir dünyadan gelmiş gibi görünür."
Albert Camus
Kulübe Güncesi: Manzara
Kulübe Güncesi: Manzara
Katranağacı korularıyla, karla kaplı tepelerin arasında, oltalarını kuytu bir kovuğa oturtmuş, ellerini tulumunun cebine sokmuş bir Finlandiyalı gibi, buzun üzerinde turnabalığı yakalamaya çalışan bir balıkçı dikilir uzaklarda; hissiz, karlı, balık kokulu düşünceleriyle yüzgeçsiz bir balığı andırdığı için kendi ırkıyla arasına biraz mesafe girmiştir; suskundur, dimdik durur ve kıyıdaki çamlar misali, bulutlar ve karlarla sarmaş dolaş olmak için yaratılmıştır adeta. Bu yabanıl manzaralarda insanlar ya manzaranın orta yerinde dikilir ya da şehirlerin canlılığını ve diriliğini doğanın dilsiz ağırbaşlılığına feda ederek telaşsızca, ağır ağır ilerler. Manzaranın yabanıllığını zedeleme konusunda alakargalardan ve misk sıçanlarından bir farkı yoktur ve oranın bir parçasıymış gibi durur; bu haliyle tıpkı eski zamanlarda yaşayan denizcilerin Nootka Boğazı'nda ve Kuzeybatı kıyısında yaptıkları seferlerde ancak üzerlerine geçirdikleri kürklerle tasvir edebildikleri, henüz dilleri çözülsün diye bir de mir parçasıyla dürtülerek zıvanadan çıkarılmamış yerlileri andırır. O insanoğlunun doğal ailesine aittir ve kasabaların sakinlerine kıyasla doğaya daha fazla kök salmıştır. Gidin ve ona öylesine bir şeyler sorun, onun da görünmeyene tapan biri olduğunu öğreneceksiniz. Kafasındaki en ideal ve yabanıl turnabalığından, hayatında hiç görmediği göl turnasından öyle içten bir saygıyla, elini kolunu nereye koyacağını bilemeyerek bahsedişi vardır ki...
Kulübe Güncesi: Ağaçlar
Niçin yaşadıklarını bilmeyen
Hiçbir şey bilmediklerini de bilmeyen
Ağaçlarınkinden başka?
Kulübe Güncesi: Kedi
Kulübe Güncesi: → Yuva
Âdem ve Havva, efsaneye göre, elbiseleri giymeden önce bir çardağın altına sığınmıştı. İnsan bir ev istedi, sıcak ya da rahat bir yuva – önce fiziki sıcaklık, sonra da sevginin sıcaklığı.
Bir insanın kendi evini yapmasında, bir kuşun kendi yuvasını yapmasındaki yetenek gizlidir. Kim bilir, insanlar evlerini kendi elleriyle yapsa ve kendilerinin ve ailelerinin yiyeceğini yeteri kadar basit ve dürüstçe sağlasalardı, evrendeki bütün kuşların bunlarla oyalanırken şarkı söyledikleri gibi insanların da şiirsel yeteneği evrensel düzeyde gelişmiş olabilirdi belki! Ama ne yazık ki biz, başka kuşların yaptığı yuvalara yumurtalarını bırakan ve çatlak sesleri ve ahenksiz notalarıyla hiçbir yolcuyu neşelendiremeyen inek kuşları ve guguk kuşlarına çok benziyoruz. Ev yapma zevkini sonsuza dek marangoza mı bırakacağız? İnsan yığınlarının deneyimlerinde mimari ne ifade ediyor? Bütün gezintilerim boyunca kendi evini yapmak gibi son derece doğal ve yalın bir işle uğraşan tek bir kişiylebile karşılaşmadım. Biz topluma aitiz.
Walden
→ :
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2014/04/x.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2021/06/kulube-guncesi-landscape-1978-francis.html
Kulübe Güncesi: Tasarılar - Baudelaire
Kulübe Güncesi: Bay Thoreau ile Yolculuk
Ateş İçin Ağıt 🔥
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Alkol
Alkol.
Alevlenen su.
Alkolle bağıntılı bilinçaltı derin bir gerçekliktir. Alkolün yalnızca ruhsal gizilgücü uyardığını düşünmek yanıltıcı olur. Aslında alkol bu gücü yaratmaktadır. Alkol, deyim yerindeyse, kendine anlatım yolu arayan durum ile birleşir. Öyle görülüyor ki alkol dilin etmenlerinden biridir; söz dağarcığını zenginleştirir, sözdizimini özgür kılar. Aslında ateş sorununa dönersek, psikiyatri alkolle bağıntılı çılgınlıklarda ateş düşlerinin sıklığına tanık olmuş, Lilliput'ça sanrılara alkol uyarıcılığının yol açtığını göstermiştir. Küçük ölçekte imgeye götüren düşlem aynı zamanda derinlik ve istikrara da götürür: Son çözümlemede, bizi ussal düşünceye en iyi hazırlayan düşlemdir. Baküs iyilik getiren bir tanrıdır; sağduyunun yalpalamasını sağlayarak mantığın eklem tutukluğuna uğramasını önler ve ussal yaratıcılığa yol açar.
🔥
Tüm rahatlık izlenimi yüreği dinlendirici bir içkiden gelir. Yüreği dinlendiren her içki bilinçaltı için bir sevişme uyarıcısıdır.
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Küllerin Cenneti
Ateşle bağıntılı bütün karmaşalar sancılı karmaşalardır, aynı anda nevroza ve şiirselliğe götürür. Bunlar yönü tersine dönebilir karmaşalardır. Kişi ateşin eyleminde ya da dinginliğinde, alevinde ya da külünde cenneti bulabilir.
"Gözlerinin duruluğunda senin
Ateşin yıkımları esinini gösterir
Ve küllerinin cennetini."
Bachelard