http://burgess-shale.rom.on.ca /en/ fossil-gallery |
İlerleme
Drink Deep, or Taste Not the Pierian Spring
Çok şey borçlu olduğum bu bilim insanını aşağıya aldığım bir yazısıyla anmak istedim. Kebikeç dergisinin bir sayısında yer alan Gould'un ölümünden hemen sonra yazılmış bir yazıya da bağlantıdan ulaşmak mümkün: https://kebikecdergi.files.wordpress.com/2012/07/27_lewontin-levins.pdf
Son olarak Gould'un yer aldığı Simpsons'tan şahane bir de bölüm seyrettim, izlemek isteyenler için: 9. sezon 8. bölüm. "Lisa the Skeptic"
Blogdaki diğer Stephen Jay Gould yazıları için:
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2014/06/ilerleme.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2014/03/bahis.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2013/11/derin-zamanlar.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2013/11/bu-yasam-gorusunde-ihtisam-vardr.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2013/11/evrimin-kabulu.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2013/07/darwinin-defterleri.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2013/07/darwinci-perspektif.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2013/02/doga-tarihi-uzerine-dusunceler-stephen.html
Musings on the Teaching and Learning of Science
Most famous quotations are fabricated; after all, who can concoct a high witticism at a moment of maximal stress in battle or just before death. A military commander will surely mutter a mundane "Oh hell, here they come" rather than the inspirational "Don't one of you fire until you see the whites of their eyes." Similarly, we know many great literary lines by a standard misquotation rather than accurate citation. Bogart never said "Play it again, Sam," and Jesus did not proclaim that "he who lives by the sword shall die by the sword." Ironically, for this special issue on learning, the most famous of all quotations bungles the line and substitutes "knowledge" for the original. So let us restore our celebratory word to Alexander Pope's Essay on Criticism:
A little learning is a dangerous thing;
Drink deep, or taste not the Pierian spring;
There shallow draughts intoxicate the brain,
And drinking largely sobers us again.
I have a theory about the persistence of the standard misquote, "a little knowledge is a dangerous thing," a conjecture that I can support through the embarrassment of personal testimony. I think that writers resist a full and accurate citation because they do not know the meaning of the crucial second line. What the dickens is a "Pierian spring," and how can you explain the quotation if you don't know? So you extract the first line alone from false memory, and "learning" disappears.
To begin this little essay about learning in science, I vowed to find out about the Pierian spring so I could dare to quote this couplet that I have never cited for fear that someone would ask. And the answer turned out to be joyfully accessible-a two-minute exercise involving one false lead in the encyclopedia (reading two irrelevant articles about artists named Piero), followed by a good turn to the Oxford English Dictionary. Pieria, this venerable source tells us, is "a district in northern Thessaly, the reputed home of the muses." And Pierian therefore becomes "an epithet of the muses; hence allusively in reference to poetry and learning."
Bahis
Evrimin Kabulü
Bununla birlikte ben, daha büyük bir şeyin, bu tayfın ortasında duran bir şeyin Darwinci devrimin tamamlanmasına her zaman en büyük engeli oluşturduğu kanısındayım. Freud insan küstahlığının bastırılmasını büyük bilimsel devrimlerin ortak başarısı olarak tanımlarken haklıydı. Darwin'in devrimi -Freud'un kendi dizisindeki ikinci darbe; belli başlı tüm içerimleriyle evrimin kabulü- asla tamamlanmadı. Freud açısından devrim, artık inkar edene rastlanılmadığı ya da çoğu Amerikalı doğal seçilimin doğru örneğini verdiğinde bile asla tamamlanmış olmayacaktır. Darwin'in devrimi; ancak küstahlığımızı kesin olarak başımızdan attığımız ve yaşamın tahmin edilemez yönsüzlüğünü evrimin açık içerimleri olarak kabul ettiğimizde tamamlanacaktır. Daha önce tekrarlanmış bir örneği tekrar söyleyelim: Şayet tohumdan itibaren yeniden yetiştirilmesi mümkün olsa aynı dal grubunu asla üretmeyecek muazzam bir yaşam ağacında, Homo Sapiens'in daha dün ortaya çıkmış minik bir filiz olduğunu kabul ettiğimiz takdirde, yani Darwinci topolojiyi ciddiyetle ele alırsak bu devrim tamamlanacaktır. İlerlemeden (kurumuş ideolojik daldan) medet umuyoruz, çünkü Darwinci devrime henüz hazır değiliz. Bir evrim dünyasında insan küstahlığını barındıran elverişli umut olarak ilerlemeye bayılıyoruz. İlerleme argümanının, böylesine cılız ve ihtimal dışı bir argümanın bugün üzerimizde neden bu kadar güçlü bir etkisinin olduğunu ancak bu koşullarda anlayabiliriz.
S. Jay Gould
Darwinci Perspektif
Darwin ve Sonrası kitabından
Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler - Stephen Jay gould
Biz her şeyden önce öğrenen hayvanlarız. Özel olarak güçlü, çevik yada iyi tasarlanmış değiliz; hızlı üremiyoruz. Avantajımız, olağanüstü bir deneyerek öğrenme kapasitesine sahip olan beynimizdir. Öğrenme sürecimizi güçlendirmek için, cinsel olgunluğu erteleyerek ve ergenliğe özgü bağımsızlık arzumuzu geciktirerek çocukluk süremizi uzattık.
Bizim bebeklerimiz, çoğu öngelişimsiz memelide olduğu gibi, aciz ve az gelişmiş doğar. (...) İnsan bebekleri embriyonik olarak doğar ve yaşamlarının ilk dokuz ayında da embriyon olarak kalır. Eğer kadınlar "doğru zamanda " -yaklaşık bir buçuk yıllık bir gebelikten sonra- doğum yapsalardı, bebeklerimiz diğer primatların sahip olduğu standart öngelişim özelliklerini paylaşıyor olacaktı.
Peki insan bebekleri niçin zamanından önce doğar? Evrim genel gelişim süremizi büyük ölçüde uzatmışken, niçin gebelik süremizi kısaltarak bize özünde embriyonik bir bebek vermiştir? Gebelik niçin diğer gelişim süreçleri kadar uzamamıştır?
...diğer memelilerin çoğuyla karşılaştırıldığında insanlarda doğumun daha zor olduğunun inkar edilemeyeceğini düşünüyorum. Primatlarda, dölütün kafası leğen kemiğinden geçemeyecek kadar büyük olduğunda, dişilerin doğum sırasında ölebildiğini biliyoruz. A.H. Schultz, ölü doğmuş bir habeş maymunu (iri bir Africa babunu) dölütünün ve yine ölmüş olan annesinin leğen kemiği kanalının resimlerini gösterir; embriyonun kafası kanaldan epey daha büyüktür. Schultz dölüt boyutunun bu türde üst sınır olduğu sonucuna varır:
" Doğal seçilim kuşkusuz dişi leğen kemiğinin çapının genişliğini destekleme eğilimindedir. Ancak bir yandan da gebeliğin uzun sürmesinin ya da en azından bebeklerin doğumda çok büyük olmasının karşısında işlemelidir."
Bir yaşında bir bebeği başarılı şekilde doğurabilecek çok fazla insan dişisi olmadığına eminim.
Darwin ve Sonrası
sf 58 - 66
"Bu yaşam görüşünde ihtişam vardır"
Derin Zamanlar
Freud'un ifadesi keskindir, mamafih kaideleri tuzla buz eden birkaç önemli devrimi de es geçmiştir. (burada Freud'un kavrayışına eleştiri yöneltmiyorum, zira kapsamlı bir liste sunmayı değil, sadece süreci göstermeye çalışıyordu). Özellikle kendi alanım olan jeoloji ve paleontolojinin bu sekansa yaptığı -Kopernik'in uzay keşiflerinin zamansal muadili olan- büyük katkıyı gözden kaçırdı. Harfi harfine okunduğundan Kutsal Kitap öyküsü öylesine rahatlatıcıydı ki: Yeryüzü sadece birkaç bin yıl yaşındaydı ve hakim konumdaki yaratıklar olan insanlar tarafından neredeyse beş gün içinde işgal edilmişti! Böylelikle yeryüzünün tarihi insan yaşamının öyküsüyle özdeşleşmiş oluyordu. Bu durumda, fiziksel evreni salt bizim için ve bizden dolayı mevcutmuş gibi niçin yorumlamayalım ki?
Gel gelelim paleontologlar John McPhee'nin isabetli deyimiyle "derin zaman"ı keşfettiler. Görünen evrenin uzayın içine doğru genişlemesi gibi, zamanın içinde olabildiğince geri çekilen yeryüzü milyarlarca yıl yaşındadır. Zamanın kendisi bizim özsaygımızı asla tehdit etmiyor: Zira insanlık tarihi tüm bu milyarlarca yıl boyunca mevcut olmuşsa şayet, gezegen üzerindeki bu daha uzun hegemonya sayesinde olsa olsa küstahlığımızı artırmış olabiliriz. Paleontologlar insani varoluşun gezegen tarihinin sadece son anını -kozmik milin birkaç santimini ya da kozmik yılın sadece birkaç dakikasını- doldurduğunu açığa çıkardıklarında, Freudyen alaşağı etme gerçekleşti. İnsana ait zamanın bu olgusal sınırlandırılması, özellikle Freud'un ikinci devrim olarak adlandırdığı Darwinci devrim ile birlikte, apaçık bir tehdit taşıyor. Çünkü bu tür bir sınırlandırma "açık bir anlam" barındırıyor - ve açık anlamlar genellikle doğrudur (her ne kadar ilginç zihinsel devrimlerimizin çoğu görünüşte açık yorumları bozguna uğratmış olsalar da): Şayet bizler, ağacı andıran yaşam çalılığı üzerinde sadece minik bir dal isek ve dalımız jeolojik açıdan kısa bir süre sonra ortaya çıktıysa, belki de doğal olarak ilerlemekte olan sürecin (yaşam tarihindeki övgüler düzülen ilerleme eğiliminin) beklenen bir sonucu değiliz; sahip olduğumuz ihtişam ve başarılarımız her ne olursa olsun, belki de bizler, yaşam ağacının tohumu yeni baştan ekilebilse ve aynı koşullar altında yeniden büyüyebilmesi sağlansa asla ortaya çıkmayacak olan bir anlık kozmik rastlantılarız.
Stephan Jay Gould
Darwin'in Defterleri
Kuzu'yu Yaratan mı Yarattı Seni?
ünlü Kaplan şiiri:
/2013/09/tyger-and-lamb.html)
***
Memeli türüne mensup en hızlı beş koşucu, çita, çatal boynuzlu antilop, gnu, aslan ve Doğu Afrika
Bir çekirgenin ya da kelebeğin aldatıcı görünüşünün gereksiz derecede detaylandırılmış olduğunu ileri sürmeden önce, böceklerin doğal düşmanlarının algılama ve ayırt etme güçlerinin neler olduğundan emin olmalıyız. Bunu yapmamak, bir kruvazörün zırhının gereğinden fazla ağır olduğunu veya silahlarının menzilinin gereğinden fazla uzun olduğunu, düşmanının silahlarının doğasını ve etkisini araştırmadan iddia etmeye benzer. Gerçek şu ki ormandaki ilkel mücadelelerde (keza gelişmiş medeni savaşlarda), sonuçları kendisini; (avunmada, süratlilik, uyanıklık, zırhlılık, dikenlilik, kazma davranışı, geceye özgü davranışlar, zehirli salgılar ve tiksindirici tatlar üretme, kamuflajlı, aposematik, taklitçi renklere bürünme gibi özelliklerde; saldırıda ise, süratlilik, şaşırtmaca, tuzağa düşürme, cezbetme, keskin gözler, pençeler, dişler, iğneler, zehirli dişler, kamuflajlı olmayan ve cezbedici renklere bürünme gibi karşı nitelikteki özelliklerle belli eden büyük bir evrimsel silahlanma yarışının devam etmekte olduğunu görüyoruz. Tıpkı takip edilen hayvanın yüksek hızının takipçisinin artan hızıyla orantılı olarak; veya koruyucu zırhın saldırı silahlarıyla orantılı olarak gelişmesi gibi, saklanma tertibatındaki mükemmellik de artan algılama gücüne cevaben evrimleşmiştir.