ODAN



Odan dünyanın merkezi.

Odan ıssız adaların en güzeli, Paris ise kimsenin hiçbir zaman aşamadığı bir çöl. Bu dinginlikten, bu uykudan, bu sessizlikten, bu uyuşukluktan başka bir şeye ihtiyacın yok. Günler başlasın, günler bitsin, ağzın kapansın, ensendeki, çene kemiğindeki, çenendeki kaslar bütünüyle gevşesin, sadece
ve sadece göğüs kafesinin inip kalkması, yüreğinin atışları tanıklık etsin hâlâ sabırla var kalmana.



Odan, bir kazan gibi, bir fırın gibi sıcak. Bu sığınak, kokunu hiç kaybetmeyen, yatağına yalnız başına sokulduğun bu yüklükten bozma çatı katı, etajerin, muşamban, çatlaklarını, kabartılarını, lekelerini, çizgilerini, binlerce kez saydığın, tavanın, maket bir evin mobilyasını andıracak kadar küçük olan lavabon, pembe kabın, penceren, üzerindeki tüm çiçekleri ezberlediğin duvar kağıdın, defalarca okuduğun ve defalarca okuyacağın gazeten; yüzünü ancak birbirine eşit olmayan üç parça halinde gösterebilen bu kırık aynan; raflara dizilmiş kitapların: Böyle başlıyor ve sonlanıyor krallığın... 






Artık hiçbir şey istememek. Bekleyecek bir şey kalmayana kadar beklemek. Avare dolaşmak, uyumak. Kalabalıkların, sokakların seni sürüklemesine seyirci kalmak. Su oluklarını, parmaklıkları, kıyılar boyunca akan suyu izlemek. Rıhtımlar boyunca gitmek, duvarların dibinden yürümek. Zaman kaybetmek. Tüm tasarılardan, sabırsızlıktan kurtulmak. Arzulamayan, gücenmeyen, isyan etmeyen biri olmak. Önünde, zamanlar boyunca, kıpırtısız, bunalımsız, kargaşasız bir yaşam olacak: ne bir pürüz, ne bir dengesizlik. Dakikadan dakikaya, saatten saate, günden güne, mevsimden mevsime, hiç bitmeyecek olan bir şey başlayacak: bitkisel yaşamın, iptal edilmiş yaşamın.



Var olan tek şey yalnızlık, 

her seferinde er ya da geç karşında bulduğun, dost ya da yıkıcı yalnızlık; onun karşısında, her seferinde yalnız kalıyorsun, yardımdan yoksun, şaşkın ya da afallamış, umutsuz, sabırsız.

Konuşmaktan vazgeçtin ve sana cevap veren tek şey sessizlik oldu. Ama bu sözcükler, boğazında takılıp kalan bu binlerce, milyonlarca sözcük, arkası gelmeyen sözcükler, sevinç çığlıkları, aşk sözcükleri, budalaca gülüşler, peki onları ne zaman bulacaksın yeniden?

Şimdi sessizliğin dehşetinde yaşıyorsun. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder