Rimbaud, Paris'e geldiğinde, yanında, sonradan en büyük şiiri olacak olan 200 dizelik, denizi hiç görmemiş biri olarak deniz için yazdığı “Sarhoş Gemi” vardı. “Sarhoş Gemi” besbelli ki, Baudelaire’in eşit uzunluktaki “Le Voyage” şiirinin egzotikliğinden, yoğunluğundan, acayip renklerin düşsel görüntülerinden etkilenmişti. Çünkü o da, sık sık ihmal edilmiş, ya da terk edilmiş çocukların hülyalarına geri dönmektedir. Çünkü o da, okuru, güzel, bitip tükenmeyen ses uyumlarına, incelikli ama ısrarlı uyaklara sürüklemektedir.
Etkilendiklerinden biri Baudelaire ise, bir diğeri de, zamanının resimli macera dergileriydi (Le Magazine Pittorasque, sözgelimi). Çöllerin, balta girmemiş ormanların, Kutupların ve kükreyen aslanların, panterlerin hüküm sürdüğü, yüzen adaların keşif resimlerini ve hikayelerini barındıran dergilerdi bunlar. Rimbaud ayrıca, oğlan çocuklarının maceralarını anlatan Jules Verne kitaplarını okumuştu, özellikle, güneş ışıklarının derinlerde ayrışıp gökkuşağına dönüştüğü Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ı ve James Fenimore Cooper’ı (belki de şiirin başındaki "Kızılderililerdin kaynağı oydu). Edgar Allan Poe şiirlerinde, Arthur Gordon Pym'in Öyküsündeki, Kuzey Buz Denizi tasvirlerinden etkilemişti. Eleştirmenler sıklıkla, edebiyat türlerinde, izlekler ve teknikler yüksek sanat konumuna yükseldiğinde, yaratıcı kıvılcımların belirdiğini iddia ederler — ve Rimbaud, modern çağın bu düsturunu kavramış ilk şairlerinden biridir.
Rimbaud, Charleville'deki aylaklık aylarında, sistematik olmasa da dağınık bir biçimde çok geniş yelpazede kitaplar okumuştu. Sarhoş Gemi Monitordan tutun da (o sırada daha yeni sona ermiş olan Amenkan İç Savaşı'nda, Kuzeylilerin zırhlı savaş gemisi), Eski Ahit Eyüp Kitabında geçen dev bir canavar olan Behemoth'a varıncaya kadar her şeye göndermede bulunan, geniş kapsamlı bir şiirdir. Dahası, Rimbaud sözde bilimlerin (manyetik ya da hipnozla tedavi gibi, frenoloji gibi, ya da kafatası yapısına bakıp karakter okuma gibi) kuvvetli bir karışımı olan “illüminizm’den, Asya dinlerinden ve ruhun bedenden bedene göçmesi inancından, elektrik ve uçmak ve ispritizma gibi büyük teorilerden de etkilenmişti. Bretagne sayesinde, simya, (ya da sonsuz hayatın sırları ve adi metalleri altına dönüştürme sanatı) için yazılmış eski kitapları, hatmetmişti.
Bütün bu şatafatlı şeylere, bu bilgi kırıntılarına ve efsanelere ek olarak, Rimbaud’nun dilsel yetenekleri de göze çarpıyordu. “Sarhoş Gemi”deki en az yarım düzine sözcük, kendi türettikleriydi, bir o kadar da anlamı belirsiz, Arden'ler yöresindeki kendi diyalektinden ödünç aldığı sözcükler kullanmıştır.
Eşit derecede göze çarpan da, bu şiirin ne olmadığıydı. Bu şiirle birlikte bütün eski çocuksuluklarından sıyrılmış oluyordu artık. Artık, ne başka şairlerin parodilerini yapıyor, ne kutsal şeylere abartılı bir şekilde dil uzatarak kiliseye saldırıyor, ne de cinsel kinayelerle kadınlara çamur atıyordu. Müstehcen ve tiksindirici olana (kaka, pislik, bit pire, ishal vs.) ilgisi azalmıştı. Bütün bu ergenlik ahmaklıkları, yerini aynı zamanda hem gerçek bir seyrüsefer (odise), hem de ruhsal bir yolculuk destanı tasvirine bırakmıştı.
Edmund White / Bir Asinin Çifte Yaşamı
***
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder