Charleville Taşrası / Rimbaud


Çimenleri bile soluk, yavan, tatsız alanda 
Her şey nizami; ağacından çiçeğine kadar,
Perşembe akşamları tıknefes kasabalılar 
Gezdirir kıskanç aptallıklarını sıcakta.

Askeri bandomızıka orta yerde durur,
Çatlak, cırlak ezgiler ve sallabaş kelleleri...
En öndeki sıralara kodamanlar kurulur,
Noterin kafasında vergi dalavereleri;

Ve sonra tefeciler gözlüklerine gizlenmiş,
Göbekli koca işyarlarla şişko karıları,
Dalkavuklar efendilerinin yanında sinmiş 
Hepsinin üstünden akıyor bayağılıkları.

Bastonlarıyla kumları sürekli oyan 
Emekli bakkallar yeşil sıralarda oturur,
Yine bütün konuştukları ortaklıklar falan,
Dönüp dolaşıp aynı söz: "Bize kaça mal olur?”

Yaymış bir kanepeye kocaman kalçalarını,
Yağ tulumu burjuva, düğmeleri pek parlak, 
—Yasakmış, kokusundan belliymiş— umurunda mı 
Kaçak tütün içiyor dumanını savurarak.


Sırıtıyor çimenler üstünde ipsiz oğlanlar,
Ve mest olmuş dinleyerek cırtlak ezgileri, 
Gülleri gübreleyen köylü piyade erleri 
Hoş görünmek için bebekleri okşuyorlar..

—Bense orda, tıpkı bir öğrenci gibiyim, kılıksız,
Anasının gözü kızlar ağaçların altında,
Toyluğumun, çekingen hallerimin ayrımında,
Çevirip başlarını gülüyorlar arsız arsız.

Henüz omuzlarına dek bile gelmiyor boyum, 
Giysilerinin örttüğü kutsal bedenlerine, 
Perçemli gerdanlarının akça tenlerine 
Tek söz söylemeden, sessiz, sürekli bakıyorum.

Potinlerimi giyip uzaklaşıyorum. 
Beni Garip buluyor kızlar, ardımdan fısıldaşıyor.
-Yanıyorum onarırken onların bedenlerini 
Dudağım dudaklarının özlemini taşıyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder