-Kulübe Penceresinden
Çadır penceresi, kulübe penceresi, bodrum penceresi, kapı üstü penceresi, ambar penceresi, fabrika penceresi, okul penceresi, yazıhane penceresi, denizüstü kahve penceresi, tekne lombozu, fener penceresi, uçak penceresi, gülpencere, hain pencere, ikiz pencere, kimdir-o-penceresi, tren penceresi, konukodası penceresi, çalışmaodası penceresi, tavanarası penceresi, banyo penceresi, taraça penceresi, kiler penceresi, cumba penceresi, berber penceresi... Dikdörtgen pencereler, yuvarlak pencereler, sivri pencereler, üçgen pencereler... Akcamlı pencere, sarı camlı pencere, yeşil camlı pencere, kırmızı camlı pencere. Dümdüz pencereler, pürtüklü pencereler, buğulu pencereler, buzlu pencereler...
Kulübe Güncesi: Kulübe / \
Kelif, ağızlarda gelif "tarla, bağ ve bahçelerde yapılan basit bekçi kulübesi" (Isparta, Giresun, Trabzon) olarak da kullanılır (Derleme Sözlügu/VI 1972: 1977), Andreas Tietze, kelif'i incelemis Gustav Mayer, kulübe üzerinde durmus Hasan Eren ise, bu kelimelerin kökteş olduğunu dile getir miştir. Balkan dillerinde yaygın olarak kullanılan (Blg. koliba, Srp. köliba vb.) Grekçe kalubi, Türkçeden Suriye Arapçasına kulüp şeklinde geçmiştir (Eren 1995/1: 734-735; Eren 1999: 228-229, 265).
Kulübe Güncesi: Walden'dan Sonra
" Neden değiştim? Ormanı neden terk ettim? Söyleyebileceğimi sanmıyorum. Sık sık geri dönmeyi istedim. Ormanı terk etme sebebim, oraya gitme sebebim kadar geçerliydi. Belki de değişiklik istemişimdir. Belki orada biraz daha kalsam sonsuza dek de kalabilirdim. İnsan cennete bu koşullarda gitmeyi kabul etmeden bir kez daha düşünür."
Thoreau'nun bu sözleri beni gülümsetiyor.. 6 Eylül 1847'de Thoreau Walden Göleti yakınlarındaki kulübesinden ayrılıp bir daireye yerleşir. Ormana bir daha dönmese de kısa süreli işlerde çalışarak zamanının büyük çoğunluğunu kendine ayırdığı mümkün olduğunca özgür bir hayat sürer.
Thoreau'nun Alternatif iktisadı kitabında Samuel Alexander benim de merak içinde olduğum birkaç sorunun peşine düşmüş: "Neden oradan ayrıldı? Aradığı özgürlük, sükunet ve mutluluğu bulduysa neden tüm yaşamı boyunca gölette kalmayı tercih etmedi?" Kimi eleştirmenler Thoreau'nun Walden deneyinin insanın tam anlamıyla bağımsızlığının ihtimal dışı olduğunun bir kanıtı olarak görmüş ya da siirleri ve makaleleri ona para getirseydi Walden deneyinin hiç meydana gelmeyebilecegini iddia etmişler. ( Stoller / After Walden 1957 )
Samuel Alexander'a göre bu ve benzeri sorular bizi Thoreau'nun henüz 28 yaşındayken iki yıl süren ormanda yaşama deneyiminin asıl sebebine götürüyor: "Walden Göleti'ne gitmekteki amacım, orada ucuz yoldan ya da pahalıya patlayacak şekilde yaşamak değil, olabilecek en az engelle birtakım özel işlerimi halletmekti." Söz konusu özel iş ise yazı yazmak için gereken yalnızlık ve mahremiyettir.
"Gölette geçirdiği zaman boyunca Thoreau, düzgün ve özgürce yaşamak için çok az şeye ihtiyaç olduğunu öğrendi deneyim yoluyla. Ayrıca, yaşamın asıl gerçekleri konusunda derin bir anlayış geliştirdi ve basitliğe karşı gerçek bir sevgi hissetmeye başladı. Tüm bunlar, tarif edilemez bir güven ile ve gelecek kaygısından uzak olarak yaşayabildiği anlamına geliyordu. Sahip olduğu her şeyi kaybedecek olsa dahi 'neredeyse önceden olduĝu kadar zengin olacağını biliyordu. Diyojen'i Diyojen yapan fıçı değildir, fıçıyı fıçı yapan Diyojen'dir diye iddia etmekte haklı değil midir?"
***
WALDEN'DAN SONRA
-Samuel Alexander-
"Bir adam yol arkadaşlarıyla uygun adım gitmiyorsa belki de başka bir davulun sesini duyuyordur. Bırakın duyduğu müziğe göre atsın adımını, ne kadar ağır ya da uzak gelirse gelsin."
Kulübe Güncesi: After Walden
-
Thoreau had built his house to last. It’s easy to imagine him living there for the rest of his life, growing old and crotchety among the pines. Indeed, the iconic hermit of American lore lives there still. But Thoreau the living person did leave, and in later years the reason puzzled him:
“Why I left the woods? I do not think that I can tell. I have often wished myself back. . . . Perhaps I wanted a change— There was a little stagnation it may be. . . . Perhaps if I lived there much longer I might live there forever—One would think twice before he accepted heaven on such terms.” Perhaps, he added in Walden, he had “several more lives to live, and could not spare any more time for that one.”
More prosaically, he left because he was called away by someone he could not refuse—Lidian Emerson. Waldo was planning a yearlong lecture tour in Europe, where interest in Transcendentalism and in Emerson himself was growing. As late as August 29, it still appeared that Lidian would board with a friend while her husband was away, but suddenly she invited Henry to live with her and the children instead. Thoreau’s life at Walden had been Emerson’s greatest gift to him; if his friends needed a favor in return, he would say yes. A week later, on September 6, 1847, Henry Thoreau loaded up his books and furniture, closed his door, and left his house on Walden Pond. There would be no going back. On September 17, Emerson bought the house and leased it to his gardener, Hugh Whelan. With that done, on October 5, Henry, Lidian, and the Alcotts saw Waldo Emerson off at Boston Harbor, sailing for his great trip to Europe. Abba Alcott wept “convulsively,” but Lidian, as was her way, didn’t shed a tear.117 As Waldo’s ship disappeared over the horizon, Lidian and Henry returned to Concord to take up housekeeping together. Thoreau the hermit was history. Never again would Henry live alone.
Laura Dassow Walls
Kulübe Güncesi: İkarus'un Ölümü
Kulübe Güncesi: Yalnızlık
Yalnızlığa duyduğum yoğun bir açlığım var, tıpkı bir bebeğin uykuya duyduğu açlık gibi ve eğer bu açlığımı bu yıl yeteri kadar gideremezsem, ertesi yıl ağlayacağım.
- Thoreau’dan Daniel Ricketson’a, 9 Eylül 1857
Son zamanlarda Yalnızlık denilen o yüce topluluğa geri döndüm.
- Thoreau’dan H.G.O. Blake’e, 1 Ocak 1859
Zamanın büyük bir bölümünde yalnız kalmayı sağlıklı buluyorum. En iyiyle birlikte olmak bile kısa sürede usandırıcı ve enerji yitimine sebep olacaktır. Yalnız olmayı seviyorum.
- Walden
Doğanın bu durgunluğu, yalnızlığı, yabanıllığı sanki zihnimde bir tür sugüveyiotu ya da boneset gibi. Aramaya çıktığım şey işte bu.
- Günlük, 7 Ocak 1857
Çevremde yer alan toplumda kalıcı hiç bir şey görmüyorum, onun hiç bir yoluna kendimi tam anlamıyla adamış değilim. -
Günlük, 1850
I have a room all to myself; it is Nature.—
Journal, 3 January 1853
Doğa gürültü çıkarmaz. Uğuldayan rüzgar, hışırdayan yaprak, pıtırdayan yağmur rahatsızlık vermez, aralarında esaslı ve keşfedilmemiş bir ahenk vardır.
- Günlük, 18 Kasım 1837
Kulübe Penceresinden
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeter bana
Yaşamım artık
Hiçbir şey olmadığında, hiçbir şey olmadığında duvar saatinin tiktaklarından başka
Anladım birden yolum yok yolum yok yolum yok
(Seni) Çılgınca sevmekten başka
Bir pencere yeter bana bir tek pencere
Bilince ve bakışa ve suskunluğa
Düşler
Ne kadar safsalar o yükseklikten düşer ölürler
Bir şey söyle bana
Kıyısındayım pencerenin
Ve güneşle bağlantıda…
Kulübe Güncesi: Fasulyeler
“It was no longer beans that I hoed,
nor that I hoed beans…”
"Sırıklarımı, fasulyelerimi sever oldum. Beni toprağa bağladılar ve böylece Anteus gibi güce sahip oldum. Ama onları neden yetiştirmeliydim ki? Kim bilir. Yaz boyu kendime iş edindiğim hevesim, daha önce yalnızca kurtpençesi, böğürtlenler, sarı kantaron ve benzerleri, tatlı yaban meyveleri ve harika çiçekler veren toprak yüzeyinin bu bölümünde bu sefer bu bakliyatın yetişmesini sağlamak oldu. Fasulyelerden ne öğrenmeliyim; ya da fasulyeler benden ne öğrenmeli? Onları bağrıma basıyorum; çapalıyorum. Gerek erken ve gerekse geç saatlerde gözüm onların üstünde ve bu da benim günlük işim.
Bahçeme günde on kez tekrar tekrar gidip bakardım ve öylece durup derin düşüncelere dalarak yaratım sürecinde hiç rol alamamış birinin anlayamayacağı ya da hayal edemeyeceği bir sevgiyle sebze fidanlarımı izlerdim. Bir fasulye tepeciğinin toprağı yan tarafa itip baş göstermesi ya da erken olan bezelyelerin bir gülünün tatlı bir yeşil sürgün verebilecek kadar ortaya çıkması, dünyanın en büyüleyici görüntülerindendi."
Thoreau'nun eşsiz eylem gücünün boşa harcanmış olmasına üzülüyor, yüksek bir hırsı olmamasını kusur olarak görmemekten kendimi alamıyorum. Bu önemli eksikliğinden dolayı, tüm Amerika için bir şeylere önderlik etmek yerine yabanmersini keşfine çıkanların başı olmakla yetindi. İleride bir gün havanda fasulye dövmek, imparatorlukları şekillendirme adına yararlı olabilir - ama uzun yıllar sonunda, mesele hala fasulyeyse, eyvah ki ne eyvah!
Emerson.
Kulübe Güncesi: İlkesiz Yaşam I
Kulübe Güncesi: İlkesiz Yaşam II
Kulübe Güncesi: Maliyet
Kendime, en kısa zamanda, şimdiki evim kadar keyif verecek ve maliyeti şimdikinden daha fazla olmayan güzellik ve lüks bakımından Concord'un ana cadde evlerin hepsini geride bırakacak bir ev düşünüyorum.
Thoreau çok geçmeden Emerson'ın Walden Gölü yakınlarında bulunan arazisinde toplamda iki yıl iki ay yaşayacağı kulubenin yapımına başlar.
"Evimin maliyeti aşağıdaki gibiydi; ayrıntıları veriyorum çünkü çok az kişi evlerinin maliyetini tam olarak hesaplayabilir ve daha da azı tabii eğer varsa böyle birileri toplam maliyete katkısı olan çeşitli gereçlerin ayrı ayrı maliyetlerini söyleyebilir:
Kulübe Güncesi: İlkesiz Yaşam III
İLKESİZ HAYAT (LIFE WITHOUT PRINCIPLE)
İsteyeceksen benden bir miktar dolar iste ama öğleden sonralarımı değil.
- Günlük, 16 Eylül 1859
Günümüzün yaşam biçimlerinden ve hayat kazanma yöntemlerinden nefret ediyorum.
- Günlük, 1 Kasım 1855
Bir insan çok çalışkan olsa da bunun zamanını iyi değerlendirdiği anlamına gelmediğini düşünüyorum. Hayatının büyük kısmını hayat kazanmakla harcayan birinden daha aptalı yoktur.
- Life Without Principle [İlkesiz Hayat]
Tıpkı çok hızlı yiyip yediğimizin gerçek tadını alamadığımız gibi hayatımızı da çok hızlı ve
üstünkörü yaşıyoruz.
- Günlük, 28 Aralık 1852
Sözde yoksulluğumdan dolayı kendimi tekrar tekrar tebrik ediyorum. Dün masamda sahip olduğumu bilmediğim otuz doları bulunca neredeyse hayal kırıklığına uğradım, oysa şimdiye kaybettiğime üzülmüş olmam gerekirdi.
- Günlük, 8 Şubat 1857
İç zenginlik, dış yoksullukla orantılıdır.
- Günlük, 13 Kasım 1851
Zenginlik, kişiye özel büyük bir avuntu veya kolaylık sağlamaz. Zenginlik [Servet?] yalnızca sosyalliğin bir aracıdır.
Zenginlik güç olduğu kadar bilgi de güçtür.
- Günlük, 25 Ocak 1841
Yoksunluk ve yoksulluk dediğiniz şey benim için basitliktir.
- Günlük, 5 Aralık 1856
Ahlaki ve entelektüel sağlığın korunması için doğa ile kurulan sürekli ilişki ve doğal fenomenlerin tefekkürü ne kadar önemlidir! Okulların veya iş dünyasının disiplini zihne asla böyle bir dinginlik veremez.
- Günlük, 6 Mayıs 1851
Çocukları şehir içinde eğitmeye çalışmak deliliktir. İlk adım onları oradan çıkarmak olmalı.
- Günlük, 25 Temmuz 1851.
Ancak tüm öğrendiklerimizi unuttuğumuz gün öğrenmeye başlarız.
- Günlük, 4 Ekim 1859
Vücudu bitkin olan işçi, zihni bitkin olan bilginle aynı yiyeceğe ihtiyaç duymaz.
- Thoreau’dan H.G.O. Blake‘e, 2 Mayıs 1848
Kulübe Güncesi: The Studio Boat
Kulübe Güncesi: Thoreau'nun Kulübesi
Thoreau'nun arkadaşı Bronson Alcott 1872'de bir ziyaretçiyle gittiği Walden Gölü kıyısındaki Thoreau'nun kulübesini inşa ettiği yere bir taş koyar. Böylelikle bir geleneği başlatır ve Thoreau meraklıları taş koymayı sürdürüp bir yığın oluşturana dek kulübenin tam yeri yıllarca bilinir kalır.
Arkeolog Roland Robbins Thoreau'nun Walden Gölü'ndeki ilk gününün 100. yıl dönümü olan 1945'te Thoreau'nun inşa ettiği kulübenin kaybolan yerini tespit etmeye karar verir, kulübenin bacasının temellerini bulana kadar üç ayını katın yakınındaki zemini kazarak geçirir.
Kulübe Güncesi: Kaçış
"Adirondack’ların ortasında, kuş uçmaz bir bölgede küçük bir han. Odaya girerken şu garip duygu: İş gezisine çıkmış bir adam, önceden düşünmeksizin, yabanıl bir ülkeye, uzak bir hana geliyor. Ve bu doğanın sessizliği, odanın basitliği, her şeyden uzaklık, ona, orada kesin olarak kalma, yaşamını oluşturan şeylerle bütün bağlarını koparma, geride kalanlara asla yaşamda olduğuna ilişkin en küçük bir haber göndermeme kararı verdirtiyor."
Kuzey Amerika Güncesi / Albert Camus
Kulübe Güncesi: Van Gogh
Kulübe Güncesi: İkarus
Kulübe Güncesi: Bir imge