Kulübe Güncesi: Walden'dan Sonra

 " Neden değiştim? Ormanı neden terk ettim? Söyleyebileceğimi sanmıyorum. Sık sık geri dönmeyi istedim. Ormanı terk etme sebebim, oraya gitme sebebim kadar geçerliydi. Belki de değişiklik istemişimdir. Belki orada biraz daha kalsam sonsuza dek de kalabilirdim. İnsan cennete bu koşullarda gitmeyi kabul etmeden bir kez daha düşünür."

Taş yığılı alan Thoreau'nun kulübesinin bulunduğu yeri gösteriyor. 1900'ler.

Thoreau'nun bu sözleri beni gülümsetiyor.. 6 Eylül 1847'de Thoreau Walden Göleti yakınlarındaki kulübesinden ayrılıp bir daireye yerleşir. Ormana bir daha dönmese de kısa süreli işlerde çalışarak zamanının büyük çoğunluğunu kendine ayırdığı mümkün olduğunca özgür bir hayat sürer.

Thoreau'nun Alternatif iktisadı kitabında Samuel Alexander benim de merak içinde olduğum birkaç sorunun peşine düşmüş: "Neden oradan ayrıldı? Aradığı özgürlük, sükunet ve mutluluğu bulduysa neden tüm yaşamı boyunca gölette kalmayı tercih etmedi?" Kimi eleştirmenler Thoreau'nun Walden deneyinin insanın tam anlamıyla bağımsızlığının ihtimal dışı olduğunun bir kanıtı olarak görmüş ya da siirleri ve makaleleri ona para getirseydi Walden deneyinin hiç meydana gelmeyebilecegini iddia etmişler. ( Stoller / After Walden 1957 )

Samuel Alexander'a göre bu ve benzeri sorular bizi Thoreau'nun henüz 28 yaşındayken iki yıl süren ormanda yaşama deneyiminin asıl sebebine götürüyor: "Walden Göleti'ne gitmekteki amacım, orada ucuz yoldan ya da pahalıya patlayacak şekilde yaşamak değil, olabilecek en az engelle birtakım özel işlerimi halletmekti." Söz konusu özel iş ise yazı yazmak için gereken yalnızlık ve mahremiyettir.

"Gölette geçirdiği zaman boyunca Thoreau, düzgün ve özgürce yaşamak için çok az şeye ihtiyaç olduğunu öğrendi deneyim yoluyla. Ayrıca, yaşamın asıl gerçekleri konusunda derin bir anlayış geliştirdi ve basitliğe karşı gerçek bir sevgi hissetmeye başladı. Tüm bunlar, tarif edilemez bir güven ile ve gelecek kaygısından uzak olarak yaşayabildiği anlamına geliyordu. Sahip olduğu her şeyi kaybedecek olsa dahi 'neredeyse önceden olduĝu kadar zengin olacağını biliyordu. Diyojen'i Diyojen yapan fıçı değildir, fıçıyı fıçı yapan Diyojen'dir diye iddia etmekte haklı değil midir?"


***


WALDEN'DAN SONRA

-Samuel Alexander-

"Bir adam yol arkadaşlarıyla uygun adım gitmiyorsa belki de başka bir davulun sesini duyuyordur. Bırakın duyduğu müziğe göre atsın adımını, ne kadar ağır ya da uzak gelirse gelsin."


6 Eylül 1847'de Thoreau Walden Göleti'ndeki kulübesini bırakıp yine Concord'ta bir daireye yerleşti ve geri kalan yıllarını 'medeni bir yaşamda bir misafir olarak yaşadı. Her daim gönüllü sadelik ilkesi doğrultusunda yaşamış olsa da sanayi kapitalizminin bizlere kişilerüstü bir şekilde dayatılan, ne kadar nefret etsek de içinde yaşamak durumunda olduğumuz bir sosyal düzen olduğunu kabul etmeye başladı. Ne var ki, maddi ihtiyaçları son derece az olduğundan her bahar ve sonbaharda birer ay çalışarak uzun bir süre geçimini sağlayabileceğini gördü. Bir kez Emerson, Thoreau'nun Walden'dan sonraki yıllarda büründüğü çeşitli rollerin bir listesini yapmıştı. Listede 'uzun süreli taahhütler içerenler yerine "kısa süreli işlerin tercih edildiği bir tekne ya da çit yapmak, ekim-dikim işleri, nakil işleri, saha araştırması' gibi örnekler yer alıyordu. Thoreau, sonunda saha araştırmasında karar kıldı. Bu iş sayesinde dışarıda zaman geçirebiliyor; Concord civarında taşrada gezinebiliyordu. Bu da onun tam da istediği şeydi.  Saha araştırma ücreti pek yüksek olmasa da yalnızca sabahları çalışma karşılığında yeterli bir ödeme alıyordu. Böylece özgür bir şekilde esas arayışları için öğleden sonraları ve akşamları tamamen ona kalıyordu. Yaşamının başında da sonunda olduğu gibi Thoreau, değerli zamanını hiçbir zaman yetmeyen konfor ve lüks olanaklara değişmek üzere baştan çıkmamaya dikkat etmiştir.

1862'de vefat edene dek Thoreau, hayatı boyunca yazmak ve ders vermekten kazandığı meblağlar çok ufak da olsa yazar olarak belirli bir konuma erişmeyi başarmıştır. Kitaplarının, makalelerinin ve şiirlerinin pek satılmamış olmasının önemi kalmamıştır. Narin bir kumaştan bir tür sepet örmüş ve başkasının almasına değer hale getiremese de kendi için örülmeye değer olduklarını düşünmüştür.

Thoreau'nun Deneyi Başarıya Ulaştı mı?

Thoreau şu an Amerikanın önde gelen yazarları arasında gösteriliyor olsa da mevcut çalışmamızın konusu Walden Göleti'ndeki deneyinde uyguladığı alternatif iktisattır. Burada karşımıza çıkan soru da bu deneyin başarıya ulaşıp ulaşmadığıdır.

Bu zaman zaman pek öyle görünmemekle beraber karmaşık bir sorudur. Göletteki deneyinde Adem ya da Robinson Crusoe gibi yalnızca kendi yetiştirdiklerini yediği ve yalnızca kendi yediklerini yetiştirdiği, kimsenin hesabında çalışmadığı ve kimseyi de kendi hesabina çalıştırmadığı; ticaret ve takasın her türünden kaçındığı tam anlamıyla bağımsız ve kendine yetecek şekilde bir yaşam sürmeyi amaçladığını varsayarsak o zaman bu deneyin başarısız olduğu sonucuna varabiliriz. Thoreau, sonuç olarak Emerson'ın arazisinde yaşamış; bu işe koyulurken bir balta ve başka birtakım aletler ödünç almış: Massachusetts'in verimsiz bir köşesinde mahsulünden kazandığı para ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyen marjinal bir tüccar çiftçi gibi davranmıştır. Bu yüzden de günlük işlerde çalışmış ve bazı durumlarda da işleri bitirebilmek için işçi çalıştırmıştır. Ayrıca köyde de yabancı konumunda bulunmamış; ara sıra kendi ailesiyle ya da Emerson ikametgâhında rahat rahat yemek yiyebilmiştir. Bu gibi sebeplerden James Russel Lowell gibi eleştirmenler, Thoreau'nun kulübe yaşamının kendi algısının uzanabildiği kadarıyla, insanın tam anlamıyla bağımsızlığı gibi tümüyle ihtimal dışı olduğunu iddia etmiştir.

Ancak bu, Thoreau'nun projesinin doğasını yanlış anlamak ve bu yüzden de yanlış bir yargıya varmaktı. Thoreau'nun, 'insanın tam anlamıyla bağımsız olması gibi bir arayışı olduğunu gösteren bir şey bulunmamaktadır. Gerçek birer avantaj olan medeniyetin getirdiklerini inkar etmek ya da bir münzevi olarak yaşamak üzere yola çıkmadı. Unutmayalım ki halktan bir buçuk kilometre uzakta yaşadı; sadece bir buçuk kilometre. Burada söylemeye çalıştığım, Thoreau'nun deneyinin başarısı konusunda bir yargıya varacak konuma gelmeden önce bu deneyin doğasını gerçek anlamda anlamış olmamız gerektiğidir. Bunu anlamamıza yardımcı olması için de Thoreau'nun öznel sarf ettiği şu cümleler bakabiliriz: "Walden Göleti'ne gitmekteki amacım, orada ucuz yoldan ya da pahalıya patlayacak şekilde yaşamak değil olabilecek en az engelle birtakım özel işlerimi halletmekti." Bir açıdan daha önce de söylendiği gibi, bu 'özel iş, mahremiyet içinde yazı yazmaktan ibaretti. Şu an Amerikan edebiyatının en büyük eserleri arasında görülen üç metni, Concord ve Merrimack Nehirlerinde Bir Hafta, Walden'ın büyük bölümü ve belki de makalesi "Sivil İtaatsizlik' taslağını (özellikle son ikisi) göletteyken yazmış olduğunu bildiğimizden, göletteki deneyini yankı bulmuş bir başarı olarak nitelenmelidir gibi görünmektedir. Ancak bu, fazla hızlı davranmaktır belki de. Sonuçta bundan önce gördük ki bu özel iş', kıt kaynaklar dünyasında nasıl şiir gibi yaşanabileceği şeklindeki iktisadi sorunla mücadelesini de içeriyor. Bu mücadelenin bir başarı olduğunu ne ölçüde iddia edebiliriz?

Thoreau'nun bakış açısından şiir gibi yaşamanın esas olarak şunları kapsadığını gördük:

 (1) Kişinin maddi ihtiyaçlarının anlam, tamamlanma ve saygı çerçevesinde karşılanması; ve 

(2) her ne olursa olsun kişinin esas arayışları için özgürlük ve bağımsızlığının olması. 

Buna dayanarak oldukça açık bir şekilde görülecektir ki bu şairane varoluş mücadelesinde Thoreau, birtakım gerçek başarılar elde etmiştir. Kulübesi için keresteleri budarken insanın kıştan gelen hoşnutsuzluğunu eriten hoş bahar günlerinde inşa etmenin hazzını keşfetti. Şarkı söyleyerek çalıştı ve işi üzerinde çalışırken hiç acele etmedi ama elinden gelenin en iyisini yaptı. "Elimde çok iş olduğu günlerde çok az okuyordum; ama yerde serili duran kağıt parçaları, tutucum ya da masa örtüsü de gönlümü okumak kadar hoş ediyordu; ve aslında İlyada'nın amacına hitap ediyordu diye anlatır. Fasulye tarlasındaki işine gelince, tarlasını çapalamanın nasıl da 'hemen ve ölçülemez ürün getirdiğini onu besleyecek bir şekilde toprağa bağladığını söyler. Thoreau'nun kendini işçi olarak piyasaya sunmaya gerek duymadığı zamanlarda dahi -ki bunu 'hepsinin içinde en fazla bağımsızlık tanıyanı' olarak görürdü- bu, her zaman kaybedilmiş bir vakit de değildi. Günlük kayıtlarından birinde şöyle yazar 'Büyük düşünceler her tür işi kutsallaştırır. Bu gün bir ağıldan gübre fırlatarak 75 sent kazandım ve bununla iyi pazarlık etmiş oldum. Ne var ki, belki de gölette geçirdiği zamanın en önemli özelliği, basit yaşayarak ve ihtiyaçlarını kendi başına karşılayarak yılda yalnızca altı hafta çalışmak suretiyle hayatını idame ettirebileceğini keşfetmiş olmasıdır. Böylece kışlar tümüyle yazlar da büyük çapta çalışabilmek üzere boş ve temiz olarak ya da daha genel anlamda dehasının kıvrımlarını takip edebilmesi için ona kalmıştır. Bu başarıların da üstünde gölette geçirdiği zaman boyunca Thoreau'nun basitçe mutlu olduğunu düşünmemiz için gayet geçerli sebepler vardır. Bu hissi anlatırken ki en başarılı ifadesinde 'Yaşamım en coşkun hazla doluydu" diye yazar.

Ne var ki, Thoreau'nun göletteki deneyinin geniş ölçüde bir başarı olduğu sonucuna varmadan önce 'Öyleyse neden oradan ayrıldı?' sorusuna cevap vermemiz gerekir. Sonuçta orada yalnızca iki yıl ve iki ay kaldık tan sonra Concord'a dönüp orada yaşamaya devam etti. Peki, aradığı özgürlük, sükunet ve mutluluğu bulduysa neden tüm yaşamı boyunca gölette kalmayı tercih etmedi? Bu, bazen öldürücü darbe gibi görülmektedir. Öyle ki, sosyal ve iktisadi gerçekliğin Thoreau'nun dahi sürdüremeyeceği, idealize edilmiş bir bozulumu olduğunun kanıtıdır. Bu yüzden de deneyinin başarısız olduğu yargısına varmadan tereddüt etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Gölette geçirdiği zaman boyunca Thoreau, düzgün ve özgürce yaşamak için çok az şeye ihtiyaç olduğunu öğrendi deneyim yoluyla. Keşke yaşama yaklaşımımız doğru olsa. Ayrıca, yaşamın asıl gerçekleri konusunda derin bir anlayış geliştirdi ve basitliğe karşı gerçek bir sevgi hissetmeye başladı. Tüm bunlar, tarif edilemez bir güven ile ve gelecek kaygısından uzak olarak yaşayabildiği anlamına geliyordu. Sahip olduğu her şeyi kaybedecek olsa dahi 'neredeyse önceden olduĝu kadar zengin olacağını biliyordu. Deneyini geride bırakıp yalnızca kalan derslerini alsa olmaz mıydı? 'Jüpiter'den doğma Diyojen'i Diyojen yapan fıçı değildir, fıçıyı fıçı yapan Diyojen'dir diye iddia etmekte haklı değil midir? Başarılı bir şekilde kendini içsel bir yolculuğa verenlerin dünya malına düşkün bir toplumda yaşamayı öğrenebileceği; ama bu arada bu toplumun değerlerinin yarattığı hapishaneden kendilerini azat edebilecekleri olasılığını göz ardı etmemeliyiz.

'Ormanı terk etme sebebim, oraya gitme sebebim kadar geçerliydi' der Thoreau, Walden'ın sonuna doğru.

Gölette geçirdiği zamanın, Thoreau'nun yaşamının muazzam derecede olumlu ve yaratıcı bir dönemi olduğu düşünülürse bu açıklamada bir miktar belirsizlik olması bizi şaşırtmamalı. Orada kalma fikri, oldukça baştan çıkarıcı olurdu. Aslında, göletten döndükten beş yıl sonra yazdığı bir günlük kaydında: 'Neden değiştim? Ormanı neden terk ettim? Söyleyebileceğimi sanmıyorum. Sık sık geri dönmeyi istedim yazar. Ne var ki, başka bir kayıtta pişmanlığı azalmış gibiydi: "Belki de değişiklik istemişimdir. Belki orada biraz daha kalsam sonsuza dek de kalabilirdim. İnsan cennete bu koşullarda gitmeyi kabul etmeden bir kez daha düşünür." Bu son nokta, bence konunun temeline iniyor. Göletteki deneyimi ulvi olsa da Thoreau'nun kendini geliştirme azmi ve kendini sürekli yenilemek için yanıp tutuşuyor olması, yeni ve farklı deneyimlere açık olmasını gerektirdi. İleriye ve yukarıya gitme yönündeki bu ihtiyacı şöyle ifade eder 'Bir kamara seyahati yapmak istemedim. Onun yerine dünyanın güvertesine çıkıp bayrak direğinin önüne gitmek istedim; çünkü orada dağların arasından ay ışığını en harika biçimde görebiliyordum. Şimdi aşağı inmek istemiyorum.'

Sonunda, Thoreau'nun deneyinin başarı ya da başarısızlık olduğuna hükmetmemizin konumuzla çok da ilgisi yoktur; çünkü Thoreau, 'fikir dumanını pek umursamaz ve bunun yerine kendi adına düşünmeyi tercih eder. Gölette geçirdiği zamanla ilgili kendi değerlendirmesi, belki de en iyi aşağıdaki paragrafta anlatılır:

"Bu deneyimden en azından şunu öğrendim: Bir insan düşlerini gerçekleştirmek için güvenle adım atıp ilerlerse ve hayal ettiği gibi yaşamak için çabalarsa hiç ummadığı anlarda başarıyı yakalar. Bazı şeyleri arkasına alacak: bazı görünmez sınırları geçecektir. Hem etrafında hem de kendi içinde yeni, evrensel ve daha liberal yasalar konulmaya başlayacak, ya da eski yasalar genişleyecek ve onun lehine olacak şekilde daha liberal anlamda yorumlanacaktır. Daha üstün bir yetkiye sahip olarak yaşayacaktır. Yaşamını sadeleştirdiği oran da evrenin yasalarının karmaşıklığı da azalır. Yalnızlık artık yalnızlık olmaktan, sefalet sefalet olmaktan; zayıflık da zayıflık olmaktan çıkar. Havaya kale inşa ettin diye yaptığın işin kaybolup gitmesi gerekmez; o zaten olması gereken yerdedir. Şimdi onun altına temel oluşturacak dayanaklar koyma sırası geldi." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder