"Şimdi kendim için ıssızlık içinde bir ev inşa ediyorum..."
Wittgenstein, 1913'te Norveç'in ücra bir köşesinde göle bakan sarp bir dağ yamacında tahta bir kulübede yaşamaya başlar. Bertrand Russell'a uzaklara, Norveç'e gitmek istediğini söylediğinde Russel içgüdüsel olarak tepki verir:
"Karanlık olacağını söyledim, gün ışığından nefret ettiğini söyledi. Yalnız olacağını söyledim, zeki insanlarla konuşarak akıl fuhuşu yaptığını söyledi. Deli olduğunu söyledim, Tanrı beni akıl sağlığından korusun dedi. "
Tıpkı Heidegger'de olduğu gibi kulübesinden görünen göl manzarası ve burada soluduğu hava Wittgenstein'in Tractatus''taki düşüncelerinin ve felsefesinin besin kaynağı olur.
"Burada çalıştığım gibi herhangi bir yerde çalışabileceğimi hayal edemiyorum. Sessiz ve harika bir manzara; Demek istediğim, onun ciddiyeti."
Cambridgedeki akademik ortamdan nefret eden ve orada düşünemediğinden yakınan Wittgenstein için bu tanıdıklarından ve herkesten uzakta zorunlu da bir sürgündür. Russell onu durdurmaya çalışsa da Wittgenstein'da bir şeylerin değişmekte olduğunu çok daha erken görür, Norveç'e kaçışının kesin etkilerinden biri de Tolstoy'un bir kitabı ile karşılaşması olur:
"Kitabında (Tractatus) bir mistisizm tadı hissetmiştim, ama onun tam bir mistik olduğunu anladığımda şaşırmıştım. (...) "Sonra savaş sırasında garip bir şey oldu. Galiçya'daki Tarnov kasabasında göreve gitti ve bir kitapçıya rastladı, içerde resimli kartpostallardan başka hiçbir şey yokmuş gibi görünüyordu. İçeri girdi ve içinde sadece bir kitap olduğunu gördü: Tolstoy on the Gospels. Okudu ve yeniden okudu ve kitap her zaman yanında, ateş altındayken ve her zaman yanındaydı. Ama genel olarak Tolstoy'u Dostoyevski'den (özellikle Karamazov'dan) daha az seviyor. Mistik düşünce ve duygu biçimlerine derinlemesine nüfuz etti, ama bence mistisizmde en çok sevdiği şey ona düşünmeyi bıraktırma gücüdür. Onun gerçekten bir keşiş olacağını pek sanmıyorum - bu bir fikir, bir niyet değil. Niyeti öğretmen olmaktır. Bütün parasını kardeşlerine verdi çünkü dünyevi malları bir yük olarak gördü."
Wittgenstein'ın Russell hakkındaki yorumu ise çok daha net:
"Biraz derinlik için neler vermezdim"
*
Görseller:
Wittgenstein'ın Kulübesinin bugünkü replikası
*
Ayrıntılı bir okuma için:
http://cierzo-vientosdeleste.blogspot.com/2012/11/la-cabana-de-ludwig-wittgenstein.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder