Az yeterli midir?
.
.
"Yıllar boyunca, "az çoktur" minimalist tasarımın mottosu oldu. Bu özdeyişi Robert Browning'in bir şiirinden alıntılayan' Alman mimar Mies van der Rohe'nin ölçülü yapıtlarıyla anında ilişkilendirilen "az çoktur" cümlesi, kaynaklardan gönüllü olarak tasarruf etmenin etik ve estetik değerine övgüdür. Mies'in biçimsel ifadeyi hazır endüstriyel elemanların basit bir kompozisyonuna indirgeyen çırılçıplak mimarlığı, güzelliğin ancak elzem olmayan şeylerin reddedilmesiyle ortaya çıkacağına işaret ediyordu.
"Az çoktur" artık yalnızca bir estetik ilke değil, başka bir şeyin, kaynaklardan tasarruf etmenin yalnızca bir tasarım stratejisi olmakla kalmayıp özetle bir ekonomik zorunluluk olduğunun ideolojik aktarımıdır.
"Az çoktur" sloganı, olsa olsa gün geçtikçe istikrarsızlaşan durumumuzun müstehzi bir yorumu olarak tınlar; çünkü biliyoruz ki az yalnızca azdır ve bunun romantikleştirilecek bir tarafı yoktur.
Asketizm belki ironik bir duruş olabilir, çünkü durumumuzun yerinde bir betimlemesini sunmakla kalmaz, piyasanın dayattığı kıtlık rejiminin sınırlarının dışında neyin gerekli olup neyin olmadığını yeniden tanımlamamızı sağlar. Böylelikle asketizm, iyi bir yaşam ihya etme imkânı ve ayrıca daha azla -ve daha iyi yaşayabileceğimiz umududur. Yine de bu az, bir ideolojiye dönüştürülmemeli: Az çok değildir, az yalnızca azdır. Az, ancak ideolojik aurasının ötesine geçebildiğimiz zaman hem piyasanın dayattığı sahte ihtiyaçlardan hem de borçların dayattığı kemer sıkma politikalarından bağımsız, alternatif bir yaşam biçiminin başlangıç noktası olabilir. Az yeterlidir demek, daha varlıklı olma beklentilerimiz üzerinden bize gözdağı veren borçlar ekonomisinin ahlaki şantajına karşı gelmektir. Ekonomi, çok bakımından yalnızca toplumsal refaha değer biçebilirken -yani, daha çok gelişme, daha çok büyüme- az yeterlidir demek, hem büyüme vaadini hem de kıtlık retoriğinin gözdağını aşmış bir yaşam tarzı tanımlama girişimidir. Ancak bu yaşam tarzı, ütopik tasavvurların hüsnükuruntularıyla değil, bize odaklanarak, en temel gündelik rutinlerimizden başlayarak yaşamımızı yeniden tanımlamayı deneyerek geliştirilmelidir.
Böylesi bir asketik odak noktası, eğer başkalarıyla bir arada yaşamayı denemeyi gerçekten istiyorsak belki de vazgeçilemezdir.
Sosyal odaklı yaşam tarzlarına gitgide artan bir ilgi var, örneğin komün konuta [co-housing] ya da konut mekânını bir ailenin bir apartman dairesini paylaştığından farklı biçimde paylaşmaya. Ancak bu yaşam tarzının çaba gerektirdiği nadiren tartışılıyor. Birlikte yaşamak, kişisel özgürlükten feragat etmeyi gerektiriyor; gerçi bu kötü bir şey olmayabilir. Mesele, böylesi bir yaşam tarzının yalnızca ekonomik gereksinimlerden mi kaynaklandığı, yoksa - Marx'ın "sosyal bireyler" (ancak diğer bireylerin arasında birey olabilen bireyler) oksimoronuyla güzelce tanımladığı gerçek öznelliği ihya edebileceğimiz paylaşım ve birlikte varolmaya mı dayandığıdır. Burada "az", bundan böyle sahip olmak yerine paylaşmaya dayalı bir karşılıklilik biçiminin yeniden düzenlenmesi anlamına geliyor: ne kadar az şeye sahip olursak, o kadar çok paylaşabiliriz. (Çoktur yerine) Yeterlidir demek, iyi bir yaşam -yani mülkiyet ethosundan, üretim ve sahip olma kaygısından bağımsız, azın ucu ucuna yeterli olacağı bir yaşam - sürmek için neye gerçekten gerek duyduğumuzu yeniden tanımlamaktır.
*
Pier Vittorio Aureli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder