"Şem‘; Arapça bir kelime olup mum, balmumu, aydınlanmak için yakılan herşey, çerağ, kandil manalarına gelir. Arapça “şem’, kandîl/kandîl/kanzîl, fetîl/fetîle”, Farsça “mûm, çerâg” kelimesinin Türkçe karşılığı “mum”dur.
Şem‘, aşağıdaki kelimelerle birlikte tamlama oluşturarak “güneş” anlamını verir: Şem‘-i âsmân, şem‘-i âftâb, şem‘-i encüm, şem‘-i hâver, şem‘-i rûz-ı rûşen, şem‘-i zer-endûde-i firûze-legen, şem‘-i zümürrüd-legen, şem‘-i sipihr, şem‘-i gerdân-ı sipihr, şem‘-i çarh-ı revân, şem‘-i subh, şem‘-i kâfûrî-i
Şem‘ kelimesi şu tamlamalar ile de “ay” anlamında kullanılır:
şem‘-i âsmân, şem‘-i âsmânî, şem‘-i felekî, şem‘-i kâfûrî, şem‘-i şeb-efrûz, şem‘-i âlemtâb.
Bu kelime tasavvufî anlamlar da içerir: şem‘-i Hak ve şem‘-i Hudâ, Allah’ın nuru, ışığı ve mürşid-i kâmil’dir. Şem‘-i hû, şem‘-i zafer, hakiki bir aydınlık, İlahî nur anlamında kullanılır. Şem‘-i hudâ ve şem‘-izü’l-celâlden maksat da Hz. Muhammed’dir. İstiare yoluyla Allah’a şem‘-i lâ-yezâlî denilmektedir. Sâlikin kalbini yakan ilahî nurun parıltısı, müşâhede ehlinin kalbinde parlayan irfân nuruna da şem denir.
Mutasavvıflar, İslâm dini ve Kur’an’a şem‘-i ilahî derler. Şem‘ kelimesi İslâmî doğu edebiyatlarında sevgili ve güzele teşbihte de kullanılmıştır. Bu teşbihe esas olan özellik, onun yüzü ve yanağıdır. Sevgilinin güzellik unsurlarından olan yüz ile yanak, parlaklık ve aydınlık yönüyle ele alınıp, çeşitli tasavvur ve tahayyüllerde kullanılmıştır. Bu duygular ifade edilirken şu tamlamalardan istifade edilmiştir:
şem‘-i cemâl, şem‘-i cem, şem‘-i Çigil, şem‘-i Hoten, şem‘-i dil-efrûz, şem‘-i şeker-leb, şem‘-i Tıraz, şem‘-i Tarab
Yine İslâmî doğu edebiyatlarında ortak kullanılan güzelliğin şem’e benzetilmesi, âşık veya gönlü ona yanan pervâne şeklinde hayal edilmesindendir. Yüz ve yanağın şem‘e benzetilişinde renk, parlaklık ve yakıcılık ile başka müşâhedeye dayanan tasavvurlar rol oynar."