Sait Faik'in Mumları


"En son Elit Kahvesi'nde görmüştüm Sait Faik'i. 1948 kışıydı. Sait Faik renk renk mumlar almış, yakmaya çalışıyordu. Kahveyi işleten iri yarı Alman da ("Mösyö" derdik) masa kirlenir diye Sait Faik'e engel olmaya çabalıyordu. Yazdığım son hikâye "Mumlar" adını taşır; Sait Faik'i, mumlarını anlatan bir hikâyeydi."

Fethi Naci



...Sacit, cebinden, bir kâğıda sarılı, iki mum çıkardı: Biri kırmızı, biri maviydi. Bir çocuk gibi gülerek:- Tanesi yüz para, dedi, yılbaşı şerefine aldım.Mumlardan birini yaktı, sigara küllüğüne dikmek istedi.Olmadı. Mum, ortasından bükülerek, yana eğildi; masanın örtüsüne sıcak iki damla düştü. Uzaktan merak ve endişeyle bakan Mösyö, kızarak: Olmaz! dedi. Olmaz, olmaz! Bak, damladı örtüye! Yakacaksınız orasını; olmaz! 

Bırak yahu, nasıl olmaz, bir şey olduğu yok!Fakat Mösyö, Sacit'in itirazına aldırmayarak, mumu aldı, götürdü.Biri, akıl verdi:- Kibrit kutusunun üstüne dik, mumu. Kutuyu da bir bardağa koy. Gemi gibi.- Hah, dedi Sacit, bu iyi...Mumu yakarak, itina ile kibrit kutusuna dikti; onu da su bardağına koydu. Yüzünde, o çocuklara mahsus, saf, aydınlık tebessüm belirmişti. Mavi bakışları iyilik dolu idi. Bu anda onun hissettiklerini ben de hissediyordum. Buna emindim. Titrek bir mum alevinde beraber seyahat ediyorduk. Fakat vâzıh şekiller göremiyorduk; ürkek, bulanık hayaller; o kadar. Hani sevdiğimiz bazı mısralar vardır, sık sık tekrarlarız; bunlar bize bir şeyler duyurur; duyduklarımız tatlı, sevimli şeylerdir; fakat bunları bilemeyiz, anlatamayız... İşte ona benzer bir şey. Bir insanın, mahremiyetine, dünyasına girmenin verdiği garip bir heyecan içindeydim. Sanki uyuyan birinin rüyasını ben uyanıkken sadece onun yüzüne bakmakla görüyordum. Sacit, hep dalgın ve meyus, bardaktaki suyun üstünde duran kibrit kutusuna ve mumun alevine bakıyordu. Birden iki misra geldi dudaklarıma; yanımda oturan arkadaşıma: Rimbaud'yu hatırladım dedim-Birak canım, dedi, bırak Rimbaud'yu! Sacit ilgilenmek lâzım geldiğini zannederek, isteksizlikle sordu: Efendim?- Bu vaziyet, dedim, bana Rimbaud'dan iki misra hatırlattı da:

"Başında çömelmiş yüzdürür mahzun bir çocuk. 
Mayıs kelebeği gibi kağıt gemisini"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder