Alev, yukarı doğru akan bir kum saatidir. Tane tane yok olup giden kumdan daha hafif olan alev kendi biçimini oluşturur, sanki zamanın yapacak bir işi hep varmış gibi.
Alev, geceyi uyanık geçiren kimseyi, önündeki iki yapraklık risaleden gözlerini kaldırmaya, görev zamanını, okuma zamanını, düşünce zamanını sona erdirmeye çağırır. Alevin içinde bile zaman gece nöbetine koyulur.
Evet, alevinin karşısında duran uyanık kişi artık okumaz. Hayatı düşünür. Ölümü düşünür. Alev geçici, eğreti ve zindedir. Bu ışığı bir esinti yok eder; bir kıvılcım yeniden yakar.
Alev, uyanık kalmamızı sağlayan hülya bilinci içinde tutar bizi. Ateşin karşısında uyunur. Bir mum alevi karşısında uyunmaz.
Gece nöbeti tutan mum ile düş gören ruh arasında bir yakınlık vardır. Her ikisi için de zaman yavaş akar. Düşteki ve ölgün ışıktaki sabır aynıdır. Bu durumda zaman derinleşir; imgeler ve anılar birbirine kavuşur. Alev düşçüsü, gördüğü şeyi görmüş olduğu şeyle birleştirir. Imgelem ile belleğin kaynaşmasını bilir. Dünyevi hayalperest, mumunun fitili ucundan gökteki büyük yıldızlara nasıl da kolaylıkla geçer!
Ve sönen bir mum, ölen bir güneştir. Mum, gökteki yıldızdan bile daha yavaş ölür. Fitil boynunu büker, kararır. Alev afyonunu kendisini saran gölgenin içinden alır. Ve alev ölür: uykuya dalarak ölür.
# gün biter. (5.5.2021)
Gaston Bachelard
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder