Jean Genet'nin Eserlerinde Penis ve Anüs


1950 yılında çektiği Un Chant d' Amour ve 1950'li yılların ortalarında filmlerinin yeniden dirilişi arasında geçen sessiz dönemde, Genet'nin yapıtlarındaki müstehcenlik ve pornografi büyük ölçüde kaybolmuştu. O döneme kadar, Genet'nin eserleri devasa penislere sahip olan ve bu bedensel üstünlüklerinin kendilerine kendi doğrularını belirleme hakkı verdiği karakterlerle donatılmıştı. Aynı şekilde, Genet'nin yoğun bir cinsellik içeren sahnelerinde de (Çiçeklerin Meryem Anası'nda Seck Gorgui'nin, aynı anda Divine ile cinsel birleşme yaşayan Çiçeklerin Meryem Anası'yla eşcinsel ilişkiye girdiği sahne gibi) anüs, -şeffaf bir araç, kırılgan bir paravan ya da şiddetle delinen bir göz olarak -ihtişamlı ve belirleyici bir unsur olarak vurgulanıyordu.

1940'lı yılların şartları göz önüne alındığında, Genet'nin romanları Fransa'da büyük bir şaşkınlık yarattı. Genet'nin konumundaki hiçbir yazar, beyaz ve siyah erkekler, Nazi askerlerle Fransız milisler ve yaşayanlarla ölüler arasındaki eşcinsel birleşmelere ayrıntılı biçimde yer vererek, müstehcen veya aykırı kabul edilen alanlara pervasızca adım atmamıştı. Cenaze Töreni'nde, bir Fransız delikanlısıyla yaşadığı yoğun cinsel ilişkiyi Hitler'in kendi ağzından anlatan bölümler okuyucuyu afallatmış ve dehşete düşürmüştü. Ama hepsinden önemlisi ( 1960'larda cinsellik alanında dünya çapında bir etki yaratan ve ABD'de eşcinsellere özgürlük hareketinin miadı sayılabilecek) 1969 New York Stonewall isyanının ve yine aynı dönemde Tokyo'nun Shinjuku bölgesinde yaşanan cinsel özgürlükçü ve devrimci deneyimin en büyük ilham kaynaklarından biri, suçlu aşıklarının penislerini saplantı haline getiren Divine figürüydü.


Genet'nin cinsel edimlerinin kaynaklandığı dürtüler, akıllardaki cinsellik imgelerini değiştirerek müstehcenlik ve pornonun tanımlarını sarstı. Başta ABD olmak üzere, Genet'nin eserlerine karşı başlatılan sansür ve hukuki engelleme girişimleri, girişimde bulunan kurum ve iktidarların baskıcı yapısını, onları alay konusu haline getirerek gözler önüne serdi. Genet'nin, eserlerine karşı uygulanan yasaklama girişimleri karşısında takındığı tavır, sansür organlarını daha da hiddetlendirdi; Genet, durum karşısında oldukça kayıtsız (her şeyden öte, Genet, eserlerinin pornografik olarak nitelenmesi ve başta kendisi tarafından kışkırtıcı bulunma arzusundaydı) davranarak, eserlerini dava edenleri usançla hor görüyordu. Genet'nin müstehcenliği, iktidar sistemini, özgürlükçü veya çürütücü bir şekilde sorguluyor ve altüst ediyor; pornografisi ise, toplumsal düzenle daimi çatışmasının farklı bir boyutunu oluşturuyordu.

Genet'nin romanlarında, penis baskındır. Kalın üniformanın, takım elbisenin veya başka bir giysinin altından kendini belli eden muazzam bir büyüklüğe (romanların el altından satılan ilk baskılarında, karakterler tanıtılırken, penislerinin tam ölçüsü de verilmekteydi) sahiptir; ağza ya da kıça yöneldiğinde meni salgılar ve müthiş bir şekilde boşalır. Penis, ne zaman ceza gerektiren bir suç ya da ihanet gerçekleşecek olsa sertleşerek, suçluluğu ve aykırılığı pekiştiren görkemli bir varlık halini alır; Genet, roman karakterlerinin penislerini, şehrin karanlık bölgelerinde, demiryolu viyadüklerinin altında ve okyanusa nazır umumi parklarda serbest bırakır. Genet'nin kendisinin de anlatıcı sıfatıyla dahil olduğu romanlarda, penis, saklı olduğunda bile daima üstün bir mutluluk kaynağıdır: Diğer tüm kaygıları siler ve dünyayı oburca içine çeker.



Anüs ise, onun tersine, çok daha kasvetli bir varlık ve çaresiz bir ilgi odağıdır (Cenaze Töreni'nde, milis Riton, Paris çatılarında geçirdiği günlerin ardından beraberindeki Alman askerlerle ilişkiye girmeden önce aceleyle anüsünü temizlemeye çalışır). Penisle temasından sonra taşkınca kan, meni ve dışkı salgılar. Anüs, her küçük hareketin farkında olan bir göz ve aynı zamanda bu duyarlılığın merkezine yönelen tüm dikkatle (hem Genet'nin karakterlerinin hem de okurların dikkati), bakışın odak noktasıdır. Son olarak Un Chant d' Amour'da, Genet sözsüz bir şekilde penis görüntüsüne yer verir (daha yaşlı mahkumu canlandıran oyuncunun penisine yakın çekim yapmaktansa, filmde başka bir karesi olmayan tiyatro yönetmeni Andre Reybaz'ın büyük penisini kullanmayı tercih eder), Penis, mahkumların birbirlerine duman üflediği hücre duvarındaki deliğe yavaşça sokulur ya da gardiyanın mazgaldan kendilerini gözetlediği sırada başka bir mahkum tarafından kavranarak masturbasyon yapılır.


Genet suskunluk döneminin ardından yazdığı eserlerde (okurlar için son derece ilham verici, Genet içinse yıpratıcı) müstehcenliğin aşırı kullanılarak tüketilmesi üzerine, yeni provokasyonlar ve fikirler bulup çıkaracaktır: Sonraki yapıtlarında, mimari ve heykelcilikte, hareket halindeki insan bedeninin güç ve temsil dinamiklerini de sorgulayacak; nihayetinde, terörizm üzerine yazdığı siyasal yazılarla çoğunluğun aşırı bulduğu farklı bir provokasyona yönelecektir. Fakat Penis ve Anüs'ün birdenbire kaybolduğu (Rembrandt üzerine yazdığı deneme gibi) daha sonraki çalışmalarında bile bu unsurlar bir an için bile olsa Genet'nin yazılarına sızarlar.         

Stephen Barber




Görüntüler Jean Genet'nin 
 Un Chant d'Amour filminden






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder