Paris ('te) Akşam (Buluşma)ları

28 Ağustos 1979

Oldum olası öğleden sonraları çalışma güçlüğü çekerim. Altı buçuğa doğru rasgele çıktım; Rennes caddesinde yeni bir jigolo gördüm, saçlar yüzüne dökülmüş, kulağında ince bir küpe var; B. Palissy sokağı tümüyle tenha olduğu için birbirimizle konuştuk; adı Françoisy'dı; ancak otel doluydu; ona para verdim, bir saat sonra randevuya geleceğine yemin etti ve tabi ki gelmedi. Kendi kendime acaba gerçekten hata mı ettim diye soruyordum (herkes, bir jigoloya önceden para vermek ha! diye haykıracak), sonra kendi kendime dedim ki, aslında madem ki onu o kadar çok istemiyordum), sonuç aynıydı; yatmış olsam da olmasam da saat sekizde kendimi yaşamımın aynı noktasında bulacaktım; ve ben basit bir göz göze gelme ile, bir konuşma ile cinsel olarak uyarıldığıma göre, bu zevkin karşılığını ödemiştim. Daha sonra akşamın ilerleyen saatlerinde, Le Flore'da, masamıza pek uzak olmayan bir yerde bir başka jigolo görüyorum, ortadan ayrık uzun saçlarıyla bir melek gibi; ara sıra bana bakıyor; bembeyaz, göğsüne kadar açık uzun gömleği beni çekiyor; Le Monde okuyor ve Ricard içiyor, sanırım; gitmiyor, en sonunda gülümsüyor bana; koca koca elleri var, bu eller onun yumuşaklığı ve geri kalan görüntünün inceliğiyle bağdaşmıyor; ben jigoloyu ellerinden tanırım (sonunda bizden önce kalktı; durduruyorum onu, gülümsüyor çünkü ve belirsiz bir randevu alıyorum.)  



12 Eylül 1979... Saint Michel'den ve Saint Andre des Arts sokağından yürüyerek eve döndüm; hala - yorgun olmama karşın - delikanlı yüzleri görmek istiyordum; ama o kadar çok genç vardı ki bu durum canımı sıkmıştı. Le Dauphin hemen hemen bomboştu; yalnız terasın bir ucunda zenci bir delikanlı oturuyordu, elleri ince uzundu, kısa kırmızı ceketi vardı.



14 Eylül 1979... Saint Germain'e gelirken, Drugstore'dan biraz yukarıda çok yakışıklı beyaz bir jigolo beni durduruyor; güzelliği, ellerinin inceliği beni şaşkınlık içinde bırakıyor, ama yılgın ve yorgun olduğumdan ileriki bir tarihe randevu veriyorum. Le Flore'da yanımda Laos'lu iki yaratık var, biri fazlasıyla efemine, öbürü "oğlan" görünümüyle hoş duruyor: Sevimli küçük bir sohbet, ama ne yapılabilir ki? (Hala yorgunum, gazete okumak istiyorum). Gidiyorlar. Güç bela, migrenden sersemlemiş bir halde eve dönüyorum; bir Optalidon aldıktan sonra Dante'yi okumaya devam ediyorum.




17 Eylül 1979


Dün pazardı, Olivier G. öğle yemeğine geldi; normalde, aşık olduğumu kanıtlayan bir özen gösterdim onu beklerken, buyur ederken. Ama, daha yemek başlar başlamaz çekingenliği ya da araya koyduğu mesafe beni korkutuyordu; ilişkiden kaynaklanan hiçbir mutluluk yoktu - tam tersine. Öğle uykusuna yattığım sırada yanıma yatağa gelmesini söyledim, çok kibarca geldi, yatağın kenarına oturdu, resimli bir sanat kitabı okudu; kolumu ona doğru uzatsaydım, bedeni ulaşamayacağım kadar uzaktaydı, hiç kıpırdamıyordu, içine kapanıktı, hiçbir sevgi belirtisi yoktu; zaten hemen öbür odaya gitti. Bir tür üzüntü kapladı içimi, ağlamak istiyordum. Oğlanlardan vazgeçmem gerektiğini açıkça görüyordum; çünkü onlar bana karşı hiçbir arzu beslemiyorlardı, ben de kendi arzumu kabul ettirmek için ya gereğinden çok titiz ya da gereğinden çok beceriksiz davranıyorum; bu benim tüm flört girişimlerimle ortaya çıkmış kaçınılmaz bir olgu; hüzünlü bir yaşamım var ve son olarak canım sıkılıyor, bu ilgiyi ya da umudu yaşamımdan çıkarmam gerek. (Dostlarımı bir bir ele alsam -artık genç olmayanlar dışında -, her seferinde bir başarısızlık söz konusu olduğunu görüyorum: A.,R, J.-L., P., Saül T., Michel D. - R.L., çok kısa, B.M. ve B. H., arzu yok, vb.) Geriye de yalnızca jigololar kalıyor bana. (Peki ama dışarı çıktığım zamanlar ne yapacağım? Sürekli olarak genç erkekler dikkatimi çekiyor, onlarda arzulanacak bir şeyler buluyorum hemen, onlara aşık olmayı arzuluyorum hemen. Ne olacak dünyanın  görünümü bundan sonra benim için?) - O. için biraz piyano çaldım, isteği üzerine, o andan başlayarak artık kendisinden vazgeçtiğimi biliyordum; her zamanki gibi o çok güzel gözleriyle bakıyordu, yüzü tatlıydı, uzun saçları ona bu tatlılığı vermişti: Nazik ancak ulaşılmaz ve gizemli bir varlıktı, ama aynı zamanda hem tatlı hem de mesafeli biriydi. Sonra çalışmam gerekiyor diyerek onu gönderdim; artık bitmiş olduğunu ve bu çocuğun ötesinde bir şeyin, bir delikanlının aşkının da bitmiş olduğunu biliyordum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder