*
Üstün İnsan Üzerine
Üstün insan için başkaları yoktur. O, kendinin başkasıdır.
Var olan her insan Ben'dir. Bütün toplum benim içimdedir. Ben kendimin en iyi dostu ve en amansız düşmanıyım. Gerisi -dışarda olan- ovalar ve dağlardan insanlara ve [...] dek, bütün bunlar Manzara'dan başka bir şey değildir.
Çalışmanın ve çabanın en büyük kusuru, bir alışkanlık halini alabilecek olmasıdır... Eylemsizlik de aynı kusurdan mustariptir. O da bir alışkanlık olmaya yönelir. Ne alışkanlığı, ne görüşü, ne da sabit bir kişiliği olmak, yüksek insanın tam tersidir...
Sabit bir karaktere, belirgin alışkanlıklara, değişmez görüşlere sahip olmak, kendine ait olmaktır. Biz daima görüş değiştirmeli, karakter ve tasarı değiştirmeliyiz, bu görüş ya da bu [...] başkasınınkiyle asla çakışmamalıdır.
Üstün insanın görevi, dış dünyanın var olduğunu unutmaktır.
Epikürcülük feragat etmektir...
Tek mutlu insan hiçbir şeyi ciddiye almayandır.
Biyolog Haeckel vaktiyle ortaya attığı ve gayet sağlam temellere dayalı hipotezinde maymunla normal insan arasındaki farkın, normal insanla dahi insan arasındaki farktan daha az olduğunu ileri sürdü.
Kesin olan şey, bir işçi ile maymun arasındaki farkın, bir işçi ile gerçekten eğitimli biri arasındaki farktan daha az olduğudur..
Halk eğitilemez, çünkü o zaten halktır. Eğer birey yapılabilseydi eğitilirdi, ama o zaman da artık halk olmazdı.
Üstün varlıkların bu sanatı halk için değil midir? Elbette hayır - ne bu sanat ne de herhangi bir gerçek sanat halk içindir. Geride kalan her sanat eseri aristokrasi için, seçkinler için yapılmıştır - toplumun tarihinden kalan şey sonuçta budur, çünkü halk geçip gider, hatta geçip gitmek onun görevidir.
Halkın düşünsel niteliği, bilimden ve doğal yasalardan nefret etmesidir. Halk mucize ister, bundan anlar. Mucize Lourdes Bakiresi'nin ya da Fatima'nın eseri de olabilir, Lenin'inki de - tek fark budur. Halk, temelde gericidir; kökten ve çaresizce gericidir. Liberalizm aristokratik bir kavramdır ve sonuç olarak demokrasiye tamamen karşıttır.
Burada duralım. Beyazlarla Siyahlar arasındaki gibi tamamen dışsal ayrımları ortadan kaldıralım. Gerçek farklılık başka bir düzeydedir. Kitle ile bireyler arasındadır.
...
*
Sanat Üzerine
Sanat yapay ve samimiyetsizdir; ahlak doğal ve samimidir.
Sanatın azami doruk noktası dramatik şiirdir - yani bizim hissetmediğimiz şey, bizim konuşmadığımız bir dilde yazılmış olan.
Sanat, duyumsallığın en yüksek ve en incelikli biçimidir. Sanatçıyla kitle arasındaki ilişki, çiftleşen erkekle kadının ilişkisine benzer. Sanatsal yaratı bir güç ve sahiplenme kanıtıdır; sanatsal seyir, tamamen pasifliğin verdiği zevktir.
Bu nedenle, rafine estet genellikle cinsel bakımdan eşcinseldir. Bu özellikle yaratıcı estet için geçerlidir; çünkü yaratma edimi, estetik duyunun, var olma kapasitesine doğru taşma noktasına varacak kadar şiddetlenmesi demektir.
Zevk, dekadan ruh için, varoluşun boşluğunu doldurmaya, ıstırap olarak değil ama sıkıntı olarak ağırlık oluşturmasını engellemeye yarar; bu sıkıntı, uzayıp giden mutluluktan doğabileceği gibi, çabucak meydana gelerek bizi yoran ıstıraptan da doğabilir.
Depresif duygular (özellikle coşturucu bir faktör içerdiklerinde), ruhumuzu bunaltabilecek en berbat duygular olsalar bile, daha az sanatsal ilgi uyandırmaz; çünkü okurken hissedilen kaygı, kişisel olarak yaşanan gerçekliğe eşlik eden fiziksel depresyon olmadan, buna özgü tüm heyecanı uyandırır.
Sanatçılarla on beş dakika geçirdikten sonra, gayet insan bir arabacıyla birbirimize "İyi akşamlar!" deme ayrıcalığı ne özgürlük!
Sanat başkalarını oyalamak için ve bizi -ancak bu şekilde meşgul olan bizi- meşgul etmek için buradan doğar. Eğer hakikat inkar edilirse, tek eğlencemiz yalan kalır.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder