İşte her şeyin kalbi olan güç santralimiz.
Her gün karşıladığımız harika bir mucize.
Esaretindeki her bir gezegeni kontrol eden bir yıldız.
'GÜNEŞ'
Onun sonu, mutlak olarak
hepimizin sonu olacak.
Bizler için o her şey ama aynı zamanda galaksimizi oluşturan 200 milyar parıltı harikası içinde sıradan bir yıldız. Azabın devasa coşkunlukta bir küre hali. Çekirdeğindeki sıcaklık 15 milyon °C üzerinde. İnsanlık tarihi boyunca, bu heybetli harika huzur, saygı ve inancın değişmez kaynağı olmuştur. Güneş 5 milyar yıl daha durmaksızın yanacak ve devasa hidrojen yakıtlı yaşamı bitecek ve çökecektir. İşte o zaman muhteşem bir şey olacak. Dış katmanı genişleyecek ve rengi değişecek. Merkür, genişlemiş kırmızı Güneş tarafından yutulduğu için ufak bir anı olarak kalacak. Bugünkü boyutunun 200 katı olacak. Dünya yörüngesine kadar genişlediği için bütün umutlarımız bitmiş olacak. 10 milyarlık hayatı boyunca sürekli aynı kalacak bu harika son günlerinde kırmızı dev bir yıldız olacak. Bir an için şu halinden 2.000 kat parlak olacak ama bu pek uzun sürmeyecek. Sonunda dış katman kopacak, geriye soğuk çekirdeği kalacak. Bu sönük silindir de zamanın sonuna kadar kor olarak kalacak. Bütün bu güzellikler, Güneş Sistemi gezegenlerinin atmosferinde dans eden aura, ve Dünya üzerindeki tüm yaşamı sağlayan ışık gitmiş olacak. Ama Güneşten arta kalan gaz ve tozlar uzay içinde sürüklenecek, zamanla devasa ve karanlık genç bir bulutsu olarak bütün olasılıklara açık olacaktır. Ve bir gün başka bir yıldız doğacak. Belki kozmosun anlatılan bu en büyük hikayesine benzer başka bir döngü başlayacaktır.
Yıldızlar sonsuza dek ışık yayamaz. Buna güneş sistemimizin merkezindeki yıldız da dahil. Yaşamının sonunda, güneş öyle içine çöküp yok olmayacak. Yakıtı kalmamaya başladığında, çekirdeği çökecek ve üretilen fazladan ısı dış katmanlarının genişlemesine neden olacak. Yaklaşık altı milyar yıl içinde bu durum hassas dünyamız üzerinde kıyametimsi etkilere sebebiyet verecek. Kademe kademe, dünya daha sıcak bir hal alacak. Böylece dünyada son bir güzel gün kalacak. Ama sonunda, bu gezegendeki tüm yaşam bir gün imkansız hale gelecek. Yaşam yok olduktan uzun bir süre sonra, güneş o derece büyüyecek ki tüm ufku dolduracak. Kırmızı bir deve dönüşecek. Yaşamının son safhası. Gezegenimiz bu noktaya kadar var olamayabilir. Ama, ola ki oldu, bu durumda yıldızımızın son ölüm acılarına tanıklık edecek kavrulmuş ve çorak bir avuç kayadan başka bir şey kalmayacak. Altı milyar yıl içinde, güneş patlayacak. Uzaya muazzam miktarda gaz ve toz saçarak devasa bir nebula oluşturacak. Ve yüreğinde, ışığı sönmek üzere olan bir kor atacak. Bir zamanlar muhteşem güneşimizden arta kalan sadece o olacak. Dünya'nın büyüklüğünden daha küçük olacak. Mevcut hacminin ve parlaklığının milyonda birinden daha az olacak. Güneşimiz beyaz bir cüceye dönüşecek. Yakacak yakıtı kalmadığından beyaz bir cücenin soluk ışığı sönmüş fırınında arta kalan son şeylerin ısısından gelecek. Böylece güneş ölmüş olur. Arta kalanlar uzay derinliğinin dondurucu sıcaklıklarında yavaş yavaş soğumaya bırakılacak. Dünya'nın şu an olduğu yerden ona baktığımızda ışığı bulutsuz bir gecede dolunayın ürettiği ışık miktarına denk olacak.
Güneşin kaderi de diğer yıldızlarınkiyle aynıdır. Gün gelecek, hepsi sonunda yok olacak ve kainat sonsuz bir karanlığa gömülecek. Ve bu zamanın akış yönünün en temel sonucudur. Çünkü içinde yaşadığımız bu yapısal evren tüm o harikalar, yıldızlar, gezegenler ve galaksiler sonsuza dek var olamaz. Kainat sonunda içine çöküp son bulacak.
Güneşin kaderi de diğer yıldızlarınkiyle aynıdır. Gün gelecek, hepsi sonunda yok olacak ve kainat sonsuz bir karanlığa gömülecek. Ve bu zamanın akış yönünün en temel sonucudur. Çünkü içinde yaşadığımız bu yapısal evren tüm o harikalar, yıldızlar, gezegenler ve galaksiler sonsuza dek var olamaz. Kainat sonunda içine çöküp son bulacak.
Önce, Yıldız Çağı'nın sonuna geleceğiz.
Yıldızışığının sonu.
Yıldızışığı Çağı sona erdiğinde kainattaki en ufak bir ışık titreşimi bile sönecek. Beyaz cücelerin solgun parlaklığı, ölü yıldızlar ve kara deliklerin çöplüğe çevirdiği boş ve karanlık bir boşluğu aydınlatacak tek ışık olacak. Bu noktaya kadar, kainat 100 trilyon yaşında olacak. Ama yine de, şimdi bile, hala önünde oldukça uzun bir zaman uzanıyor. Kainatın uzak geleceğinde arta kalan beyaz cüceleri benzer bir alın yazısı bekliyor. Kara cüce bu son yıldızların nihai yazgısı olacaktır.Çok soğuyan beyaz cüceler daha fazla ışık ve ısıyı yayamaz bile. Kara cüceler karanlık, yok olmaya başlamış bozulmuş madde küreleridir. Yıldız küllerinden biraz daha fazlası. Kendilerini oluşturan atomlar çok şiddetli ezilir. Kara cüceler güneşimizden milyonlarca kat daha yoğundur. Yıldızların bu noktaya ulaşması çok uzun zaman alır. Neredeyse 14 milyar yıl sonra kainatta hiç kara cücenin kalmayacağına inanıyoruz. Kainatta kalan son maddenin, kara cücelerin içindeki maddenin günün birinde buharlaşıp, arkasında neredeyse hiçbir şey bırakmayarak boşluğa radyasyon olarak dağılacağını düşünüyoruz. Kara cüceler gittiğinde geriye tek bir atom bile kalmayacak. Bir zamanlar zengin kainatımızdan geriye kalacak tek şey ışık parçacıkları ve kara delikler olacak. İnanılmaz bir zaman süresi sonunda kara deliklerin kendileri bile buharlaşacak ve kainat proton denizinden başka bir şey olmayacak. Aşama aşama aynı ısıya gelerek kainatın genişlemesi onları mutlak sıfıra kadar soğutacak. "İnanılmaz bir zaman süresi" derken şaka yapmıyorum. Bu 10,000 trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon yıldır. Peki bu sayı ne kadar büyük? Her bir atomu bir yıl gibi görüp saymaya başlasaydım tüm evrende bu sayının yanına bile yaklaşacak yeterince atom olmayacaktı. En son kalan yıldızların en son parçaları da sonunda yok olup gittiğinde ve her şey aynı ısıya ulaştığında kainatın hikayesi nihayet son bulacak.
Ömründe ilk kez kainat sabit ve değişmez olacak. Entropinin artması nihayet duracak çünkü evren daha fazla düzensizliği kaldıramayacak. Sonsuza dek hiçbir şey var olmaz ve olmaya devam edemez. Evrenin sıcak ölümü diye bildiğimiz şey budur. Kainatın sonsuza dek uçsuz bucaksız, soğuk ve ıssız olarak kalacağı bir çağ. Ama bunun sebebi geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bir farkın olmamasıdır. Geçen zamanı ölçmenin bir yolu yoktur, çünkü kainatta hiçbir şey değişmez. Zamanın akış yönü bir son bulacak. Bu kainat için kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durum fiziğin ana kurallarınca tescillenmiştir. Tüm kainat yok olacak. Galaksimizden 200 milyar yıldızdan her biri ışığını yitirecek. Ve güneşin yok olması gezegenimizdeki yaşamın son bulması anlamına gelir. Bu sebeple, her yıldızın ölümü evrendeki yaşam ihtimalini söndürecek. Güneşin yok olacağı ve yeryüzünü kasıp kavuracağı ve bu süreçte gezegenimizdeki yaşamı silip süpüreceği gerçeği size biraz iç karartıcı gelebilir. Mantıken aklınıza şu soru gelebilir:
"Farklı bir şekilde bir evren inşa edebilir misin?"
"Düzenden kaosa gitmemesini sağlayacak şekilde inşa edebilir misin?"
Cevap hayırdır, yapamazsınız. Tabii içinde yaşamın olmasını istiyorsanız. Kainatı adım adım ölüme bir adım daha yaklaştıran değişimler dizisi yani zamanın akış yönü ilk olarak yaşam için koşulları oluşturan şeyin ta kendisidir. Çünkü maddenin şekil alması ve yer çekiminin yıldızları ve gezegenleri bir araya çekmesi zaman alır. Zamanın akış yönü evrenin ilk zamanlarına açılan parlak bir pencere yaratır ki bu sırada, yaşam mümkün hale gelmiştir. Ama bu, uzun süre açık kalmayan bir penceredir. Evrenin ömrünün bir parçası olarak son kara deliğin buharlaşmasının başlangıcından sonrasını ölçersek bildiğimiz yaşam onun milyar, milyar, milyar milyar, milyar, milyar milyar, milyar, milyarda biri kadardır. İşte bu yüzden evrendeki en şaşırtıcı mucize ne bir yıldız ne bir gezegen ne de bir galaksidir
. En ufak bir şey bile değil.
Zamandaki bir andır.
Ve o an, şimdidir.
İnsanoğlu yeryüzünde neredeyse sonsuz olan o zaman dilimini içinde çok az bir süre geçirdi. Ancak bu gezegendeki 200,000 yıllık sürede takdire şayan gelişmelere imza attık. Daha 2,500 sene öncesine kadar güneşin bir tanrı olduğuna inanıyorduk ve bir tepenin üzerine inşa ettiğimiz taş duvarlarla yörüngesini ölçmeye çalışıyorduk. Günümüzde merakın lisanı güneş tanrıları değil, nitekim bilimdir. Evrenin derinliklerine bakabileceğimiz o 13 kuleden çok da gelişmiş gözlem evlerimiz var. Ve belki çok daha inanılmaz olanı teorik fizik ve matematik sayesinde uzak gelecekte kainatın nasıl görüneceğini hesaplayabiliriz. Sonu hakkında somut tahminlerde bulunabiliriz. İnanıyorum ki ancak kainat ve onu yöneten doğa yasaları hakkındaki araştırmalarımızı devam ettirerek kendimizi ve bu harikalar evrenindeki yerimizi tam olarak anlayabiliriz. Gezegen Dünya'da kaldığımız bu kısa süre içinde yaptığımız şey de buydu.
***
1977'de, Voyager 1 isimli insansız uzay mekiği güneş sisteminde büyük bir tur için uzaya fırlatıldı. Büyük dev gaz gezegenlerini ziyaret etti: Jüpiter ve Satürn. Yıldızlararası boşluğa doğru yola koyulmadan önce birkaç muhteşem keşifte bulundu. 13 yıl sonra, görevi neredeyse sona erdiğinde geri dönmeden önce evimiz olan güneş sisteminin son bir resmini çekti:
Bu o resim.
Bu resimde güzel olan şey uzayın karanlığında asılı duran şu tek ışık pikselidir. Çünkü bu piksel, şu nokta Gezegen Dünya'dır. Gezegenimizin en uzaktan çekilmiş resmi. 6 milyar kilometre uzaklıktan. Çok az bir bilimsel değeri olduğunu var saymama rağmen benim için bu minicik yaşam noktası belki de insan özelliklerinden en önemlisinin en güçlü ve etkili yansımadır. Evrenin var oluşunu ve içindeki yerimizi yansıtmak için eşsiz bir kabiliyet.
Biz gibi Dünya'daki tüm yaşam sonsuz boşlukta sürüklenen bu küçük benekte duruyor. Çünkü evrendeki yaşam zamanın çok az bir anında var olmaya devam edecek. Çünkü yaşam, tıpkı yıldızlar, gezegenler ve galaksiler gibi düzenden düzensizliğe giden uzun yolda sadece birer geçici yapılardır. Ama bu bizi önemsiz kılmaz, çünkü kainatın bilinçli kıldığı şey biziz. Kainat kendisini yalnızca yaşam sayesinde anlar. Bana sorarsanız, gerçek değerimiz bu güzel evreni keşfetme ve anlama arzumuzdaki yeteneğimizde yatıyor.
Brian Cox
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder