Yunanistan’da olsun, Roma’da
olsun hiçbir zaman eşcinsellik söz konusu olmadı. 'Eşcinsellik' sözcüğü
1869’da ortaya çıktı. ‘Karşıcinsellik' sözcüğü de 1890'da. Ne Yunanlar, ne de
Romalılar, eşcinsellik ile karşıcinsellik arasında hiçbir zaman bir ayrım
gözetmemişlerdi. Birbirinden ayırdıkları şey etkinlik ile edilginlikti
yalnızca. Phalloa’u, yani erkeklik organını (faacinus), bedendeki tüm öteki
deliklerden (flpintriaa) ayırıyorlardı. Oğlancılık Yunanlarda, topluma kabul
edilme kuralıydı. Pais ile arkadan birleştiğinde, erişkin erkeğin spermi oğlan
çocuğuna erkeklik aktarıyordu. Arkadan birleşmek anlamına gelen Yunanca
eispein fiili, Latince’de sözcüğü sözcüğüne inspirare (esinlemek) fiiliyle
karşılanır. Erkek sevgilisi, inspirator’a, yani kendisinden daha yaşlı
vatandaşa kendini verir, buna karşılık ondan av eğitimi ve kültür alır, ikisi
de savaş için gerekli şeylerdir. İnsan yaşamı tam anlamıyla, yani toplumsal, ticari,
sanatsal yaşam, başka deyişle savaş, avı insanın oluşturduğu bir avlanma
edimidir.
Yunanlarda eşcinsel çiftte
rollerin değişimi söz konusu değildir. Atina'da erkeklerin fahişelik yapması,
bunu yapan kişinin vatandaşlık haklarını yitirmesine neden oluyordu; aynı
kişi politika yaparken yakalanırsa, ölümle cezalandırılıyordu. Bu, kadınların
zina yapmasından daha yüz kızartıcı bir suç olarak kabul ediliyordu (kadınlara
bu nedenle ölüm cezası verilemiyordu). Oğlan çocuklarının eşcinsel dönemden
geçmesinin işlevsel bir yanı vardı: Bunun amacı çocuğun, kadınların yaşadığı
haremden bir erkeğin kollarında ayrılmasını sağlayarak onu haremin edilgin cinselliğinden
kurtarmak, böylelikle bir üretici (baba) ve bir vatandaş (bir erastes, etkin
bir âşık, bir savaşçı-avcı) haline getirmekti. Kılların çıkması, farklı iki
cinsel davranışın sınırını belirliyordu: Polis'in içinde yer alan kılları
çıkmış delikanlılar, haremde sakalsız bıyıksız, edilgin olmanın karşıtını
oluşturuyordu. Böylelikle Hermes örneğin, ya sakalsız ve cinsel organı sönük ya
da sakallı ve cinsel organı sertleşmiş olarak canlandırılabiliyordu.
Hiçbir erkek ve hiçbir kadın sakallı olana arzu duyamazdı. Sakallı olmayan güzeldi yalnızca. Yunanların kesinlikle değiştirilemez olarak kabul ettiği karşıtlık şuydu: bir yanda sakallı ve sarhoş erastes, öte yanda sakalsız ve ayık öpmen. Eşcinsel sevgiyi gösteren, elle tavşan avlama ritüeli (bu tören sonunda şimdiye kadar av olan, bundan böyle avcıya dönüşmüş oluyordu) ile cinsel organı sertleşmiş sakallı erişkinin sakalsız olanın sönük cinsel organını sıvazlaması (her erişkin etkindir) ritüeli işte bu düşünceden kaynaklanır. Bu, erotik Yunan vazolarının çoğunun üzerinde gördüğümüz geleneksel iki senaryodur.
Hiçbir erkek ve hiçbir kadın sakallı olana arzu duyamazdı. Sakallı olmayan güzeldi yalnızca. Yunanların kesinlikle değiştirilemez olarak kabul ettiği karşıtlık şuydu: bir yanda sakallı ve sarhoş erastes, öte yanda sakalsız ve ayık öpmen. Eşcinsel sevgiyi gösteren, elle tavşan avlama ritüeli (bu tören sonunda şimdiye kadar av olan, bundan böyle avcıya dönüşmüş oluyordu) ile cinsel organı sertleşmiş sakallı erişkinin sakalsız olanın sönük cinsel organını sıvazlaması (her erişkin etkindir) ritüeli işte bu düşünceden kaynaklanır. Bu, erotik Yunan vazolarının çoğunun üzerinde gördüğümüz geleneksel iki senaryodur.
Oğlancılık geleneği Yunanistan’da harem ile polis'in karşıtlığından
kaynaklanıyordu. Romalılar, haremin kurum olarak varlığından haberleri
olmadığından, bu karşıtlığı göremediler. Romalıların aşk anlayışı, Yunanların
aşk anlayışından şu temel görüşlerle ayrılır: Gerıs’e özgü zevk Alemi; politik
sözlü densizlik ile evin koruyucu hanımının aile bireylerinin (gentes)
saflığını, dürüstlüğünü (castitas)
kollaması arasındaki karşıtlık; bir de kölelerin itaati
(obaequium). Roma’nın cinsel ahlak anlayışı katıydı. Bu ahlak, erkeklerin
kuralları uygulamasını ve kesin olarak etkin davranmalarını gerektiriyordu.
Baba Seneca bunu, Konsül Quintus Haterius'a söylettiği şu özdeyişle özetler
(Contro- veraiae, IV, 10): Impudicitia in ingenuo erimen est, in servo
nt'ct'HHitdH, in liberto officium (özgür
doğmuş erkek için edilgin davranış suçtur; köle için mutlak görevdir;
özgürlüğünü kazanmış kişi için efendisine karşı yerine getirilmesi gereken bir
hizmettir). Baba Seneca, Quintus Hatorius’un bu özdeyişinin faententia)
kendisine aktarıldığında, retorikçinin officium (hizmet) sözcüğüne yeni bir
anlam yüklemiş olmasının, İmparator Augustus’u çok hoşnut ettiğini de ekler.
Romalıların töreleri çok katıdır: Soylu bir erkek için, anal seks
ve 'irrumatio’ edepli davranışlardı, oral seks ve anal edilginlik edep dışı
sayılıyordu. Pedicare, anal birleşme
anlamına geliyordu. Oral seks ise, bu terimi seçen toplum hakkında çok şey
ifade eden modern bir terimdir. Kendiliğinden, zorlama olmaksızın emmek
anlamına gelen feliare, bir
Romalının anlayamayacağı bir edimdir. Irrumatio
uygulamak, yani ağzına verip doyuma ulaştırıncaya kadar emmeye, hafifçe
ısırmaya zorlamak, eşe ancak etkin olarak uygulanabilecek bir edimdir.