Hermaphroditos, İ.O. dördüncü yüzyıldan itibaren kendisine
tapınılan, Hermes ve Aphrodite’den doğmuş ikinci derecede bir tanrıydı.
Pergamon’da bulunan büyük bir heykel bu tanrının daha ‘normal’ kült heykeli hakkında
iyi bir fikir verir. Hermaphroditos’un nasıl ortaya çıktığı ile ilgili bir
mitolojik hikaye, tanrının çift cinsiyetliliğini onun nympha Salıuakis ile
yaptığı şiddetli cinsel birlikteliğe bağlar (Oviditıs,Met. 4.285). Uyuyan Hermaphroditos heykeli bu her
iki görüşten açıkça ayrılır. O ne bir kült ne de mitolojik bir figürdür. O,
Dionysos sanatından alınan ve çift kentauroslar gibi kendi içinde bütünlük
gösteren bir ‘çalışma’dır.
Hermaphroditos uzun helezoni şekilde kıvrılmış uzanan bir
figürdür. Arkadan görünümü daha etkileyicidir ve asıl bakış, yönü de budur.
Şüphesiz bu heykelin orijinal konumu için ayarlanmış olmalıdır. Arkadan
görünüşteki oran ve biçimler bir kadına aittir. Heykeli ancak diğer yönden
incelediğimizde figürün çift cinsiyeti meydana çıkmaktadır. Aslında bu Satyr’in
oyunsu sürprizinden daha da çarpıcıdır çünkü seyirci uyuyan bir nympha gibi,
dişi bir figür görmeye tam anlamıyla hazırlanmıştır. Ancak daha da kesin başka
bir işaret daha vardır. Hernıaphroditos'un arkadan görünüşü, geç Klasik Dönem
resminden bilinen Dionysos tarafından kurtarılan uyuyan Ariadne’ye (Pompeii’de
ele geçen iyi kopyaları vardır) benzerlik gösterir. Bu sebeple seyirci sadece
uyuyan bir bakkha figürü veya nympha değil, çıplak ve baştan çıkarıcı bir figür
olan ve heykel şeklinde biçimlendirilmiş uyuyan Ariadne'yi bekler. Başın
arkadan görünüşü bu beklentiyi daha da fazlalaştırır. Bu daha önce satyr
gruplarında bahsettiğimiz [157-159] Hermaphrodıtos ve nymphalara benzeyen yeni
Hellenistik ‘kız-satyr’ başlarından biri değildir. Bu son derece kaliteli,
ideal bir Klasik kadın başıdır. Hem bir dişi kahraman beklentisi uyandırır hem
de farkedildiği andan itibaren Hermaphroditos'un ‘karakterini’
belirginleştirir.
Figür hiç şüphesiz uyumaktadır ve
büktüğü alt bacağı sıkıntılı bir uykuya işaret olarak yorumlanabilir. Bu
açıkça, resimdeki Ariadne figürü için söz konusu bir durumdur. Halbuki yalnız
gösterilmiş olan Hermaphrodıtos’un uykusunda rahatsız olabileceği tek şey
cinsiyetidir. Çıplak Aphrodite’ler bağlamında gördüğümüz gibi antik dünyada
kadının mı yoksa erkeğin mi en ideal erotik figür olması gerektiği
tartışmalıdır. O dönemde fiziksel biçimden doğan ‘teknik’ sebepler çok
önemliydi ve bu yüzden erkeklerin isteklerinin odağı sadece oğlanlar veya
kadınlar olabiliyordu. Bu durumda bir anlamda cinslerin ütopik bir karışımı
olan Hermaphroditos'ın kadın vücudu oluşu ve aynı zamanda erkek cinsel
organlarına sahip olması doğal bir sonuç olmalıydı. Dişi cinsel organına sahip
bir erkek vücudu her bakımdan ‘kaybetmiş' olur ve hiçbir yönden ilginç olmazdı.
Beğenilen dişi vucut formunun fiziksel avantajları ile erkek cinselliğinin
kabul görmüş ahlâki avantajları (akıl, ahlak, kültür) karşılıklı ölçülmüş
olmalıdır. Uyuyan Hermaphroditos oğlan veya kadının mı daha erotik olduğu sorusunu
kendine konu etmiştir. (Erkek) seyirci kadın figürünün arkadan görünüşünden
etkilenecek ve sonra figürün diğer tarafından dolaşınca daha farklı bir etki
altında kalacaktır. O halde heykelin amacı seyircinin erotisizmle ilgili yarı
ciddi yan şakacı bir düşünce içine girmesini sağlamaktır.
Plinius, sadece bir
Hermaphroditos’dan, Polykles adlı bir heykeltıraş tarafından yapılan
hermaphroditus nobilis'ten söz eder (NH 34.80). Nobilis burada ‘onurlu
manâsında olabileceği gibi olasılıkla Plinius’da sık sık rastladığımız ünlü,
bilinen manâsında kullanılmış olmalıdır. Uyuyan figür kopyalar yoluyla tanınan
tek önemli Hermaphroditos’dur. Dolayısıyla Plinius tarafından sözü edilen
heykel bu olabilir. Bu heykel yeterince çarpıcı oluşuyla, hem ‘ünlü’, hem de
yeterli ciddiliği ile ‘onurludur. Polykles, oldukça iyi bilinen bir Atinalı heykeltıraş
ailesinde sık sık karşımıza çıkan bir isimdir ve Plinius’un hangisinden
bahsettiği açık değildir. Bu ad, Plinius’un çoğunluğu Klasik ve erken
Hellenistik heykeltıraşlardan bahsettiği alfabetik bir liste içinde yer alır.
Bu durumda adı Polykles olarak genellikle önerilen ve kendileri hakkında daha
çok bilgiye sahip olduğumuz iki ikinci yüzyıl heykeltıraşı saf dışı kalır. Plinius
tarafından bahsedilen hermaphroditus nobilisı yapan heykeltıraş büyük ihtimalle
erken Hellenistik veya üçüncü yüzyılda yaşamış bir Polykles’tir.
Barberini Faun’u da uyuyan bir figürdür ve kimliğinin
belirlenebilmesi için incelenmesi gerekir, ilk bakışta tahrik edici bir duruşta
uyuyan genç, incelendiğinde kulakları ve oturduğu hayvan postu sayesinde bir
satyr’e dönüşür. Kayalık bir alanda yatar vaziyette gösterilen figürün ormanlık
bir yerde sarhoş olup uykuya dalmış olduğunu düşünebiliriz. Figür Uyuyan Hermaphroditos’dan çok farklıdır.
Hermaphroditos tam anlamıyla kibar sanatsal bir figürdür ve karmaşıklığı,
gizliliği belirtir. Faun’un yığılmış yaygın vücudu rahatlamış, doğal, açık ve
yapmacıksız bir tavır ifade eder.
Hermaphroditos aslında olmadığı
halde açık bir şekilde karşı cinse duyulan erotizm (heteroerotik) kokar.
Halbuki Faun yine erkek seyirciye seslense de tamamen aynı cinse duyulan bir
erotizm (Homoerotik) sergiler. Uyuma motifi ‘cinsellik fikri uyandıran’ duruşa
bir masumiyet verir. Satyr konusu da bu fikri gerçeklikten az ama önemli bir
şekilde uzaklaştırır. Bu da böylesi bir duruşun anıtsal bir şekilde
gösterilmesine olanak sağlar.
Faun’un açık doğallığı ve bir
anlamda yanlış fikirler veren pozunun sanatsal bir şekilde ele alınışı onu
çarpıcı bir eser haline getirmiştir. Heykelin duruşu Sperlonga Polyphemos’unu
uzaktan çağrıştırır.Vücudu da bu konu için seçilen oldukça ender bir
üslûptadır. Örneğin Dansa Davet’teki satyr figüründe olduğu gibi tipik satyr
kasları yerine bir kahramana yaraşır ağır, barok kaslar kullanılmıştır, üslûp,
figürü daha yükselterek onu ‘ciddi’ bir eser haline getirir. Başta da kendini
biraz belli eden bir satyr ikonografisi hakimdir. Alındaki saç perçemi gibi
bazı hayvanı izler bulmak mümkündür ve fizyonomide insan olmayan bazı
özellikler seçilebilmektedir. Ancak bu yüz özellikleri neredeyse İskit Bıçak
Bileycisini andıracak şekilde özelleştirmiştir ancak ifade onunkinden çok
farklıdır. Bu figürü satyr’in çok parlak bir ‘portre’ çalışması olarak
yorumlayabiliriz.
Uyuyan satyr fikri bilinçli olarak
seçilmiş bir paradoks veya rol değişimidir. Dionysos dünyasının gösterildiği
sanatta çıplak Ariadne’ler, bakkhalar ve Hermaphroditoslar, satyrler, Panlar ve
biz seyirciler tarafından hep uyur vaziyette bulunur, bakılır ve gözetlenir.
Halbuki satyrler hareketli, dans eden, içen, müzik çalan şehvetli figürler
olarak hep uyanıktırlar. Uyuyan Faun
bu doğal düzeni tersine çevirir. Burada seyirci bir kadın yerine cinsel olarak
tahrik edici bir erkeğe bakar. Uyuyan Eros’ta da benzer bir değişim söz konusudur.
Genç tanrının ayırdedici rolü istek uyandırmak olduğuna göre, uyuyan Eros
aslında hiçbir manâya gelmemektedir. Oradaki görünürdeki konu bebeklerin masum
uykusudur.
Faun Roma’da 17. yüzyılın başlarında, denildiğine göre
Castel Sant’Angelo’da bulunmuştur. Laokoon gibi o da başka kopya ve
çeşitlemelerden bilinmemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder