Onca uzun zaman ve onca sert biçimde mahkum edilecek olan erkeklerarası, ya da daha doğrusu oğlanlara karşı aşka Yunanlılar bir meşruluk tanımışlardı ve biz bu meşruluğu, onların bu konuda tanıdıkları özgürlüğün bir kanıtı olarak görmeyi pek severiz. Oysa, Yunanlılar, en katı sofuluklarının gerekliliğini, sağlık konusunda, kadın ve evlilik konusunda olduğundan çok daha fazla oğlanlara duyulan aşk konusunda dile getirmişlerdir. Kuşkusuz istisnalar dışında bu aşkı ne mahkum etmiş ne de yasaklamışlardır. Buna rağmen “tanımsız bir kendini tutma” ilkesi, Sokrat’ın cazibeye karşı eksiksiz direnmesiyle model oluşturduğu feragat ideali ve bu feragatin kendisinin yüksek bir ruhsal değere sahip olduğu teması, oğlanlara duyulan aşkla ilgili düşüncede dile gelmektedir. Yunan kültüründe ve oğlanları sevme konusunda, ilk bakışta şaşırtıcı gelecek biçimde ileride bu aşkı tam da bu ilke adına reddedecek bir cinsel etiğin belli başlı öğelerinden bazılarına rastlanmaktadır: Bunlar, aşk ilişkisinde bir uyumun ve bir karşılıklılığın gerekliliği, kişinin nefsiyle girişeceği güç ve uzun bir savaşımın yararı, yalnızca gerçeği çerçevesinde varlığın kendisine hitap edecek bir aşkın giderek arınması ve erkeğin istek öznesi olarak nefsin sorgulanmasıdır.
*
Eğer cinsel ahlakımıza biçim vermiş olan birkaç büyük temanın (hazzın kötülüğün tehlikeli alanına ait olması, tekeşli bağlılığın zorunluluğu, aynı cinsten partnerlerin dışlanması) kökenini bulmak istiyorsak, bunları yalnızca, Yahudi – Hıristiyan ahlakı diye adlandırılan kurguya bağlamamak, özellikle de yasağın zamansız işlevini ya da yasanın sürekli biçimini burada aramamak gerekir. Yunan felsefesi tarafından biraz erken öğütlenen sofuluk, zaman zaman, baskının tarihsel olarak çeşitli biçimlerine bürünen bir yasanın zamansızlığı içinde kök salmaz: O, ahlaksal deneyimin dönüşümlerini anlamak için, yasalarınkinden daha belirleyici bir tarih içinde yer alır: Bu, kişinin bir ahlaksal tutumun öznesi olarak oluşmasını sağlayan bir nefisle ilişkili biçiminin geliştirilmesi olarak ele alınan “etik”in tarihidir.
Michel Foucault
*
Eğer cinsel ahlakımıza biçim vermiş olan birkaç büyük temanın (hazzın kötülüğün tehlikeli alanına ait olması, tekeşli bağlılığın zorunluluğu, aynı cinsten partnerlerin dışlanması) kökenini bulmak istiyorsak, bunları yalnızca, Yahudi – Hıristiyan ahlakı diye adlandırılan kurguya bağlamamak, özellikle de yasağın zamansız işlevini ya da yasanın sürekli biçimini burada aramamak gerekir. Yunan felsefesi tarafından biraz erken öğütlenen sofuluk, zaman zaman, baskının tarihsel olarak çeşitli biçimlerine bürünen bir yasanın zamansızlığı içinde kök salmaz: O, ahlaksal deneyimin dönüşümlerini anlamak için, yasalarınkinden daha belirleyici bir tarih içinde yer alır: Bu, kişinin bir ahlaksal tutumun öznesi olarak oluşmasını sağlayan bir nefisle ilişkili biçiminin geliştirilmesi olarak ele alınan “etik”in tarihidir.
Michel Foucault
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder