Seks ve Şehir Devleti




Antik Yunanlar zevk peşinde koşma yöntemleri olduğunu bildiğimiz ilk kültürdür. orgasmus kelimesinin "ıslaklıkla birlikte kabarma, heyecanlanma ya da arzulu olma" anlamında ilk cinsel kullanımını Yunanlılarda görürüz. Kendi adına zevk peşinde koşma, uygarlığın gözden kaçan ama tanımlayıcı bir niteliği olarak, Yunanların tiyatro, sanat, komedi, spor -ve seks- şampiyonalarında görülür. M.Ö 5. yüzyıldan kalma bir anonim sözde şöyle denir: "Önce şehvetli bir dokunuş olsun, oyun işten önce gelsin." Yunan tanrısı Merkür/Hermes'in pek çok rolünden biri masturbasyon tanrısı olmasıdır. Burgo Patridge A History of Orgies adlı kitabında şunları yazmıştır:

"Yunanların kültürü tamamen zevki metheden bir şarkıdır ve bu zevkin tabiatı yoğun ve maharetli bir tenselliktir. Her entelektüel seviyedeki insan, insani meselelerde duyusal tatmine dayalı materyalizmin oynadığı temel rolü oynar."

Onunla birlikte giden bütün sefalet ve kendini kırbaçlatmayla birlikte, Hristiyan "günah" düşüncesi daha formüle edilmiş bir kavramdı. O an için bütün bedenin ve zihnin suçluluktan uzak hoşnutluğunu sağlamak, en hafif meşrep olarak gelişmiş uygarlıkta yaşamanın ikramiyesiydi. Yine de bu durumu, aynı zamanda Yunanların hedonizminin açıklaması olarak abartmak kolaydır. Daha temel olan şey, Yunan hayatındaki dengeye, bir başkasının zevkini tahrip eden bir şeyin peşinde koşmayı önlemeye yapılan vurguydu. Örneğin, evlilik tensel tatlar adına fırsatlar temin ediyordu, fakat eşit dereceyle doğurmayla, kan bağının korunmasıyla ve çocukların uygun eğitimiyle de ilgiliydi. Yunanlar başıboş cinsel arzunun kimsenin seksüel tatminine yol açmayacağını ve değerli olan başka şeyleri tahrip edebileceğini pekala kabul etmekteydiler.


Öte yandan hala, hedonizmin her zaman geçici memnuniyetle bağdaşmadığı düşünülürken, denge kavramı garip seksüel fazlalığı da hesaba katmıyordu. Erkeğin yarı insan, yarı hayvan olduğu ve bu ikisinin çıkarlarının çatışabileceği farz ediliyordu. O yüzden , cinsel zevk iştahı kabul gören bir bağımlılıktı; alemler sosyal güvenlik supabı olarak görülüyordu ve Aristofanes'in bir komedisi, Liysistrata'da kocalarının savaşmasını durdurmaya çalışmak uğruna seks boykotu yapan Atinalı kadınlar vardı.

Üstelik orgazm iştahı salt erkeklere özgü sayılmıyordu. Yunan erkeği, kadının sadakatsizliği ve seksüel enerjisi olarak algıladığı dürtüden korkmaktaydı. Euripides'in The Bacchae adlı oyununda bu Yunan erkeği, kadınların şehvetle erkeğin dudaklarını dudaklarıyla kasten koparmasından korkar. Ergenlik çağındaki genç bakireler özellikle vahşi görülüyordu. Zamanın çok miktardaki tıbbi yazılarında, kadının seksüel faaliyetteki dürtüleri, erkeği baştan çıkaran zevk arzusundan ziyade doğuştan psikolojik bir itkiye bağlanıyordu. Fakat uygarlaşmış bir Yunan şehir devleti, bu tehlikeli seks açlığını kontrol altında tuttuğu müddetçe sebeb ne olursa olsun maddi çıkar değildi. Bu, tercihen ergenlikte gebelik, kalan her seksüel aşırılığı tedavi ettikten sonra, evliliğin gerekliği teşvik edilerek sağlanıyordu. Çifte güvence olarak da kadın eve kapatılır ve genellikle etrafı koruma köpekleriyle çevrilirdi.



Bununla birlikte, evlilik, aşk ve seks özellikle birbiriyle alakalı değildi. Evliliğin amacı bir erkek çocuk ve mirasçı üretmekti, fakat Yunan bir koca nadiren karısına bir yoldaş ya da bir seksüel lezzet kaynağı gözüyle bakardı. M.Ö. 600 yılları civarında Atinalı bir yargıç, Solon, evlilikle ilgili bazı cinsel yasalar çıkardı: Bu yasalara göre, bir kadına kocasından en azından ayda üç kez kocalık görevini yerine getirmesini talep etme hakkı tanındı; boynuzlanmış bir kocaya zinacı rakibini öldürme izni verildi. Fakat pratikte erkek ve kadının evlilikten sonra birbiriyle pek işi kalmazdı. Soylu bir erkeğe uygun rafine seksüel zevkler, birçok evlilik dışı yolla temin edilebilirdi. Fahişelik tam anlamıyla kabul edilen bir şeydi. (aynı Solon, şehir surlarının dışında sabit fiyatlı, devlet kontrolünde genelevleri kurumlaştırdı; tül giysiler içindeki fahişeler açıkça cazibelerinin tanıtımını yapıyorlardı), Fahişelerin çoğu, köle ya da savaş ganimeti olarak alınmış kadınlardı. Ayrıca, genel beklenti erkeklerin biseksüel ya da "iki elini de kullanan" kişiler olmalarıydı, ki bu durumun erkek adına fevkalade denebilecek erotik fırsatlar yaratacağı apaçıktı.

Bu erotik fırsatlar içinde pedofili de vardı. Ebeveynler rutin olarak küçük çocuklarının cinselliğinin esaslarını yaşlı erkeklerden öğrenmeleri için dolaplar çeviriyor ve çocukları baştan çıkmamışsa öfkeleniyorlardı. Aristophanes'in The Birds oyununda bir karakter diğerine bu suçlamayı yöneltir:
"Pekala, bu ince bir devlet meselesi, seni çapkın. Oğlumla Gymnasium'da, banyodan yeni çıkınca görüş ve onu öpme, ona tek kelime söyleme, ona sarılma, testislerine el bile sürme. Bizim bir arkadaşımız olduğunu farz et!"




Yunanlarda günah ya da yasak meyve olarak seks kavramı bulunmuyordu. Seksüel ilişkileri doğal, gündelik bir fenomen olarak değerlendiriyorlardı. Seksle ilişkili utanma duyguları yoktu ve masturbasyona burun bükme hariç, her halükarda bir gustoyla yaptıkları seksin herhangi bir cephesini damgalamamışlardı. Mısır'dakinden farklı olarak, 'saygıdeğer' Yunan kadınları da çıplak tenlerinin birazını gösterirlerdi, ne ki erkekler pratikte hemen her zaman çıplaktılar. Yunanlar savaşlarda da neredeyse tümden çıplaktılar. Erkek Yunan kültürü her seviyede seksüel bakımdan şarj edilirdi. Yunanlar din nöbeti olarak bildikleri, bir adamın dindarlığa yakalandığı çeşitli durumlardan bahsederlerdi. Müzik dinlemek, dans etmek ve alkol almak bu ilahilik duygusuna zemin hazırlayabilirdi; özellikle kişiliklerin sınırları erimiş ve kişinin gerçekliği sonsuza karışmış gibi göründüğünde, bu duyguyu orgazmda  da bulurlardı.

Yunan çömlekleri bu antik zevk düşkünlerinin azgın seks hayatlarının pornografik kaydına yakın bir şey sağlar. Çömlek resimlerinin büyük çoğunluğu açık biçimde seksüeldir; çıplak satirler ve periler zeytin ağaçlarının altında atlayıp sıçrarlar; ister heteroseksüel ister homoseksüel olsun genç sevgililer birlikte yıkanır, dans eder ve sevişirler. Keza, bu resimlerdeki bütün neşeli sahnelerin, sanatçının onu gördüğü haliyle, az çok hayattan alındığını varsayabiliriz.




Şu farkla ki, Yunanlar Hristiyanlarca tarafından uygun bulunacak -aşkın yol açtığı- seksüel arzunun bir biçimine büyük şüpheyle yaklaşıyorlardı. Aşk, her şeyden önce bir erkeğin çok sık çftleşmesine sebebp olur ve semeninin aşırı akmasıyla kuvvet kaybettirirdi; seksüel zevk insanın iyilik hali için zorunluydu ve yeterince çiftleşmeme de semen birikmesine yol açıp sağlığı bozabilirdi. Demek ki, seks kontrol altına alınmalıydı; bunu anlamı açıkça sınırlanması demekti.

Aşkın aralıksız fiziksel hasretine, vücudun doğal dengesinin bozulması, zihnin vücut üzerindeki kontrolünü ortadan kaldıran  bir hastalık olarak bakılırdı. Bizim orgazm sonrası büyük mutluluğun serotonin salınımı olarak saygı gösterdiğimiz şey, Yunanların gözünde zihinsel gücün gelişiminin geçici bir süreliğine körelmesi demekti. Yunanların entelektüeliklerine hayran olanlar, binlerce yıl sonra hala bu inanışı yansıtırlar. Bir 19. yüzyıl felsefecisi olan Hartmann şöyle yazar: "Aşk zevkten ziyada acıya sebep olur. Zevk yalnızca yanılsamadır. Akıl aşktan uzak durmamızı emreder. O, ölümcül seksüel itkiden yana olmasaydı, o zaman hadım edilmek en iyisi olacaktı."


Bu yüzden balık tutma, çömlek yapma ya da sadece düşünme gibi biraz zor bir işle, zihnin bilinçli olarak entelektül ya da fiziksel yan yollara saptırılması olarak görünen gelenek ortaya çıktı. Pornografiyi takıntı haline getirmiş 20. yüzyıl pornografi karşıtı kampanya yürütücüleri gibi, Yunan filozofları da sekse çok kafa yormaktaydılar.


M.Ö. 4. yüzyılda Platon The Republic'de şöyle söylüyordu: Birisi yaşlılığında Sophokles'e sormuş: "Şmdi seks hakkında ne düşünüyorsun? Hala bir kadına sahip olabilir misin?" Sophokles şöyle cavap vermiş: "Sus be adam; hepten kurtulabilsem çok mutlu olurdum, çılgın ve vahşi bir efendiden kaçmışçasına." Sokrates seksüel dürtünün tatmininin, ahlaki kemale karşı çalıştığı kanısındadır. Epicurus aşka, "taşkınlık ve eziyetin eşlik ettiği, seksüel zevke duyulan şiddetli bir iştah" olarak bakar. Tensel ilişkiyi akıllı bir erkeği huzurunun en kötü düşmanı olarak suçlar: "Cinsel ilişki hiçbir zaman kimseye iyilik getirmez; birisine bir zarar vermediyse de onun şanslı olduğu düşünülebilir. Akıllı bir adam asla evlenmez ve çocuk yapmaz. Aşkın tutkusuna da boyun eğmez.


Fakat bu düşünürlerinin sözlerinin belli bir kısmı, ikiyüzlülükle ya da kendilerini içinde buldukları şehvet düşkünü toplumun avantajlarından artık yararlanamayan yaşlı adamların üzüm ekşisi tavrıyla baştan savma kaleme alınmıştı. Yunan bilimci Robert Flacliere 1960'da Love in Sncient Greece'de şöyle yazıyordu: "Pratikte Epikürcü bakış, filozofik erdemin kulağa hoş gelen adıyla onun yüceltilmesi ve zihin huzuruna her şeyin üzerinde değer vermeyle, övüngen bir yaşlı bekarın tavrını çok andırır.

Çağlar boyunca büyük batı evrenselliğinden İslamiyet dünyasına kadar, erkek egemen diğer toplumlar gibi Antik Yunan'da da, büyük entelektüel ve tinsel bir meşgalenin yararına, kadının hayatın ana akımından dışlanması özellikle M.Ö. 6. ve 4. yüzyıllar arasında, homoseksüelliğin olağanüstü derecede artmasına yol açmıştı. Aristotales'e göre Homoseksüellik ilk kez M.Ö. 650 civarında bir bronz plaka üzerinde homoseksüelliğin en erken temsillerini bulduğumuz Girit'te bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmıştı. Hemen sonrasında da soylu bir oğlanın yaşlı bir adamı sevgili olarak seçmesi, Girit'te utanç verici bir durum olarak değerlendirilir oldu.


Yunan anakarasında gey aşkı başlangıçta erkek yoldaşlığı ve savaşçı arkadaşlara bağlılıkla ilgiliydi; burada paylaşılan, seksten ziyade cesaretti ve kesinlikle doğum kontrolüyle ilgili bir durum söz konusu değildi. Çok sayıda genç Yunan, askeri bağların sıkılığından dolayı başka aşk hayatı yaşamadan, savaşçılık yaşlarında öldüler. Askerliğin gerektirdiği fiziksel sağlamlık homoerotik kültürü açıkça beslemekteydi. Bir oğlan ne kadar sağlamsa, yoldaşlarına o kadar fazla orgazm zevki vermeye donanımlı görünüyordu; ne kadar güzelse sahip olunabilecek en iyi zihin farz ediliyordu. Bu yüzden, en iyi görünen oğlanlar, hocalar gibi yaşlı erkek seksüel aşkları cezbediyordu.

Anal seks erkeklerin nezdinde tamamen yasal ve yaygın bir seksüel tarzdı; zevkli, sağlıklı ve aktiviteyi yükseltici bir tercih olarak değerlendiriyordu. Bir Yunan doktor, seksüel zevk seminal sıvının salgıladığı vücut parçasına ovuşturulmasına bağlı olduğu ve doğumsal bir azizlik sebebiyle onların ki rektumda vuku bulduğu için erkeklerin anal ilişkiden özel bir zevk aldıklarını söylemiştir.

Vazo resimlerindeki anal ilişkide genellikle partnerler aynı yaş grubunun üyeleri olarak gösterilir. Fakat öğleden sonra syphosia'larında (içki içme ve entelektüel tartışma partilerinde) kullanılan erkek içki kupalarındaki resimlerle çizimlerde, çıplak yeniyetmenin kalçaları arasında kendilerini orgazma getiren erkekler resmedilir. Babasının izniyle orada bulunan, onu gözüne kestiren -ve güzelliğini methetmek için özel çömlek boyacısı görevlendiren- başka bir yaşlı adam tarafından istenen oğlanlar hep onur konuğu oluyordu.


Homoseksüellik tam anlamıyla ahlaki bir eğilim olarak görülmekteydi; bir oğlanı doğru bir vatandaş olacak şekilde yetiştirmenin itirazsız kabul edilen bir yoluydu. Sodomi yapmadıkça, bir erkeğin toplum standtartlarını yükselttiği kesinlikle düşünülemezdi. Sparta'lı meclis üyesi Lycurgus, bir erkek sevgilisi yoksa, herhangi bir vatandaşı değerli bir kişi olarak değerlendirmeyi reddeder.  Anal ilişki konusunda da ebeveynlerin  her titizlenmesi oğlanın eğitimine ciddi ölçüde zarar verir.  En iyi öğretme paiderestia denen, öğretmen ile öğrenci arasındaki aşk yoluyla olur; erdemin bir oğlanın içine, öğretmenin anal yardımını almakla, kelimenin gerçek anlamında yerleştirebileceği yaygın bir duygudur.

Öte yandan, aynı dönemde heteroseksüel fahişelik çok geniş ve saygı duyulan bir endüstriydi. Evli kadınlar mahrem ev içlerinde bir kuluçka makinesiyken, ister pazar yerindeki ister yatak odasındaki fahişeler, erkeklerin seksüel fantezilerini keşfedebileceği özgürleşmiş kadınlardı. Yüksek piyasının güzel ve seksüel beceriklileri ve son derece sağlıklı heterai'ler kıymetli vazolar üzerine resmedilirdi. Modern zamanlarda Yunanistan'da devam ettiği söylenen bir heterai pratiği, bir sevgiliye masturbasyon yapmak için ayağın kullanılmasıdır. Düşük kalite soakak kadınlarının da letafetleri vardır; kimilerinin giydiği sandaletin tabanı tozlu bir yüzeyde izler bırakıyordu: "Peşimden gel."


Antik Atina'nın en maşhur kadınlarından biri olumlu anlamda kral gibi bir fahişe, Phryne idi; M.Ö. 6. yüzyıl sonlarında zamanının önde gelen erkeklerinden hayranları vardı. Atina heykeltraşlarının en büyüğü ve zamanının en özgün sanatçısı Praxiteles'le ilişkisi çok ünlüydü. Onun ilk çıplak kadın heykeli -Afrodit- için de modellik yapmıştı. Daha sonra bu heykel, gençliği yüzünden ya da parasızlıktan Phryne gibi parıltılı bir fahişeye talip olamayan bir Atinalı delikanlının masturbasyon fantezisi haline geldi. Samasotalı hiciv yazarı Lucian Erotes'de, Phyrne Afrodit heykeline aşık olan ve onunla bir gece geçirme hevesine nail olan genç bir askeri oldukça içtenlikli bir dille anlatır. "Heykel Paros adası mermerinden kusursuz bir çalışmadır. Tanrıça'nın dudakları küçümseyen, ironik bir gülümsemeyle hafif aralanmıştır. Alımlığının gizleyen giysisi yoktu fakat bir el gayri ihtiyari bir jestle edebini koruyordu," diye yazar Lucian.

Şöyle devam eder: "Onun bulaştığı o rezil olayın ayrıntılarını yeniden anlatacak kadar boşboğaz olmam gerekmiyor. Gün ışığı geri döndüğünde, maruz kaldığı travmaların bir ödülü olarak tanrıçanın bir lekesi vardı. Bu pisliği yaptıktan sonra genç adam kendini denize attı."



Bu hafif küçümseyici tona rağmen, Yunanlar erkek masturbasyonuna -cheiromania- 'el tutkusu' diyorlardı- tamamen normal ve seks imkanı bulunmayan erkekler için ikame bir emniyet supabı olarka bakıyorlardı. Bir erkeğin 'yıldızlar görebileceği'ni ve prostat bezini kurcaladığında kendini bayılacak gibi hissedebildiğini Antik Yunanlar da biliyorlardı. (Prostat bezi bugün hala bazılarınca erkeğin G noktası olarak kullanılır) Masturbasyondan hevesle söz edilirdi ve komedi oyunlarında bu sık sık göze çarpardı. Aristophanes'in bir oyununda, bir köle, yakında kamçılanmış bir kölenin sırtı gibi görüneceğini söyleyerek, sünnet derisinin fazla oynanmış olduğundan söz eder.

Sinik filozoflar kendine yetmenin tanımlayıcı bir edimi olarak masturbasyonu teşvik etmekteydiler. Vazolara ve çömleklere masturbasyon yapan erkekler resmediliyordu; Brüksel'deki Royal Museum'da bu eylemi icra eden çelenklerle süslenmiş bir genci gösteren bir kupa vardır. Plutarch M.S. 1. yüzyılın Stoacı filozofu Dio Chrysostum'un, masturbasyon konusundaki tavrı sebebiyle M.Ö. 5.yüzyıl filozofu Diogenes'i övdüğünü kaydeder. Diogenes genellikle toplumsal yasalara karşı gelinmesinden, özellikle de kamuda icra edilen doğal işlevler meselesinden kaygılıydı. Seksüel boy ölçüşmenin, "masrafa girmeden Afrodit'i her yerde bulmak" mümkün olduğundan lüzumsuz, toplum adına yıkıcı bir güç olduğunu savunuyordu. Birisi bunun ne anlama geldiğini sorduğunda, Diogones hemen pazaryerinde dinleyicilerinin önünde masturbasyon yapmaya koyulmaktaydı. Gördüğüne şaşıran hayranlarıyla eleştirmenlerine şöyle diyordu: "Keşke aynı şekilde midemi ovuşturmakla da açlığımı geçirebilseydim." Diogenes masturbasyonun kökenini, Echo onu seksüel tatminden mahrum bırakıp gittiğinde aklını kaçıran Pan'a atfediyordu; özel ders aldığı babası Hermes/Merkur'den masturbasyonu layıkıyla öğrenmişti.



Yaşlı erkeğin bir oğlanın kalçaları arasında sürtündüğü Symphosia'daki geleneğin tersine dönmesiyle, vazo resimlerinde eğilmiş, yaşlı bir erkeğin kalçaları arasına penisini yerleştirerek masturbasyon yapan genç erkekler görülmeye başlanır. Buna kibarca 'uyluklararası iletişim' denirdi. Dört birim kanın bir birim semen yarattığına yaygın olarak inanılsa da,masturbasyon semenin boşa gitmesi olduğu şeklindeki korku ciddiye alınıyordu.

*
Orgazmın
Mahrem Tarihi

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder