Wittgenstein'ın Kulübesi
Wittgenstein, kürek çekerken...
Wittgenstein'ın Kulübesi
Wittgenstein, kürek çekerken...
"Acaba, insanı çıldırtan, yerine gelmeyen bir özlem mi? (Schumann'ı düşündüm, ama kendimi de.)"
*Robert Schumann (1810 -1856). Alman besteci; çıldırarak kendisini Ren nehri'ne atmış, son yıllarını akıl hastanelerinde geçirmiştir. Wittgenstein'ı yakından tanıyanlar sürekli bir çıldırma ve intihar etme beklentisiyle yaşadığını anlatırlar.
.
Işığa doğru çabalayan düşünce.
.
Neredeyse hep kendi kendimle söyleşilerdir yazdıklarım. Kendimle kafa kafaya verdiğimde kendime söylediğim şeyler.
.
Sözcükler eylemlerdir.
.
Çoğu zaman, bir tümce ancak doğru tempoyla okununca anlaşılabilir. Benim tümcelerim hep yavaş okunmak içindir.
.
Başkasının derinlikleriyle oynama!
Kulübe Güncesi: Wittgenstein'ı Sevmek İçin 50 Neden
Kulübe Güncesi: Final Home
Kulübe Güncesi: Yarın yok, atlastan korlar
Bir sırdır benim için
Varmamız anlaşmaya
Bir hırs sahibi olmakta.
Sanırsın ki mecbursun
İhtiyacından fazlasını istemeye.
Tamamına sahip olana dek
Adım atamazsın ama özgürlüğe.
Toplum,
Sen çılgın bir cinssin,
Umarım bensiz kaldığında
Yalnız hissetmezsin.
Kulübe Güncesi: Basic House
"Yaşam alanımız, kontrol edilmesi zor karmaşık sistem ve ilişkilerin yarattığı bir dizi ihtiyacı sınırsız sayıda ürünün karşıladığı bir tüketim alanına dönüşmüştür. Çevreleri ile daha doğrudan bir etkileşim sürdüren kültürler, bize habitat fikrinin daha temel ve makul terimlerle anlaşılabileceğini gösteriyor. Bu fikirlerden etkilenerek ve en ileri teknolojiyi kullanarak, vücut ısısıyla veya güneşin ısısıyla kendi kendine şişen, neredeyse maddi olmayan bir ev ortaya çıkardım; o kadar basit ve çok yönlü ki bizi soğuktan ve ters çevrildiğinde sıcaktan koruyor; o kadar hafif ki yüzer; üstelik katlanır ve cebinize sığar. Maddi bağların olmadığı hareket halinde bir yaşam için ideal. Neredeyse hiçbir şeye sahip olmadan her şeye sahip olmak.
Kulübe Güncesi: Poetry House
Just what is it that makes today's homes so different, so appealing?
Kulübe Güncesi: Ev ve Kulübe
Kulübe, kendi yaşamını sürdürmek için dallanmalara gerek duymayan en basit insan bitkisidir. Öylesine basittir ki, kimi zaman çok renkli olan anılarla ilgisi yoktur. Söylencelere aittir. Bir efsaneler odağıdır.
Baudelaire'in dediği gibi: Sarayda "insanın içtenliğini yaşayacağı bir köşe bulunmaz".
Bachelard
Kulübe Güncesi: Ağaç Evler
Kulübe Güncesi: KUlübenin Anlamı
"Bachelard'a göre mekân anlayışımız iki ayrı kutup ya da tropizm etrafında düzenlenmiştir: Biri bizi dikey olana (kule manzarasının güç ve rasyonelliğinin peşine), diğeri ise bazen "kulübe hayali" olarak adlandırdığı kapalı merkeze çeker. Çocuğu masaların altında ve portmantoların derinliklerinde hayali kulübeler inşa etmeye esinlendiren ve yetişkinleri küçük ve yoğun sıcaklık çemberlerinde tutan, azami sığınma yerleri olan ocak ya da mutfak masalarına çeken şey, bu ikinci merkezcil çekim gücüdür. Bachelard'ın deyişiyle bunlar da birer kulübedir."
*
Kulübe Güncesi: Tiny Houses
Yazı: Michael Pollan / Bana Ait Bir Yer
Kitap: Tiny Houses (1993) / Lester Walker
"Tiny Houses, Lester Walker adında bir mimar tarafından yazılmış, daha doğrusu çizilmiş, çünkü çok az yazı içeriyordu - aslında Amerikan tarzında bir model kataloğu olan kırk kadar tek kişilik evin fotoğraf ve mimari çizimlerini sunuyordu. Kitap benim bildiğim minik evlerin çoğunun; Thoreau'nun barakasının, Jefferson'in Monticello inşa edilirken birkaç ay içinde yaşadığı balayı kulübesinin, George Bernard Shaw'un yazı kulübesinin ve adını duymadığım daha birçoklarının planların içeriyordu. Donmuş göllerin üzerine inşa edilmiş buzda balıkçı barakaları, birkaç tuhaf prefabrik kulübe, 1949 model bir kamyonetin üstüne inşa edilmiş 4 metrekarelik bir "tekerlekli ev" birkaç tane ufak tatil barakası. Belki de ideal bir merkezkaç evi olan yatak dışında her şeyin küçük bir kulübenin dış duvarlarına yerleştirildiği "tersyüz edilmiş bir yazlık evdi, bir uzay kapsülünden (!) esinlenerek tasarlanmış kendine yeterli bir karavan, bir ressam tarafından meditasyon kulübesine dönüştürülmüş iki delikli bir ayakyolu ve en küçükleri olan yarım metrekarelik, iki çocuğun "ancak ayakta dururlarsa sığabileceği ahşap bir otobüs durağı.
Kulübe Güncesi: Bana Ait Bir Yer
İçinde Yaşadığımız Şehirler
Kulübe Güncesi: Jung'un Kulesi
Kulübe Güncesi: Montaigne'in kulesi
Kulübe Güncesi: Toplum
Otuz Asır
Pasolini'nin Marilyn Monroe siiri üzerine hoş bir sohbet. Ne iyi oldu hatırladığım Pasolini'yi. Beni ondan daha çok etkileyebilmiş bir tek komünist var mı? Katilleri benim de katillerim, Ostia'daki parçalanmış o ceset benim cesedim. Coil'in şarkısı dolanmaya başladı bile aklımda:
"...And murder me in Ostia"
Pasolini'nin Türkçe'den çeviri mısraları dolanıyordu uzun zamandır aklımda:
Tanrım, yalnızız biz, arama bizi gün be gün ay be ay, yıl be yıl, hiçbir şey değişmedi, otuz asırdan bu yana, hiçbir şey..."
Belki kendi ömrüme denk hissettiğim için bu otuz asrı. Belki, gerçekten de otuz asırdan bu yana hiçbir şey değişmediği için.
*
Kulübe Güncesi: Manzara
Kulübe Güncesi: Yabana Doğru
Kulübe Güncesi: Müzik