Mum Yakana Kılavuz 🕯🦋

"Ben, pervane ve mum dışında herkes uyudu

 Biz üç delinin hikâyesi uzun bir hikâyedir henüz. 

Dün gece bir kez olsun pervane gibi olayım dedim. 

Mum, güzelce gülümseyerek “bir kez azdır” dedi..." 

(İ‘mâd-i  Horasanî)



Her  gece  başka  bir  meclise  mum  olan  delikanlının etrafında  pervane  gibi  dönme.

Her  sabah  karşısında  başka  bir  bülbül  bulunan  güle heves  etmek,  akıl  kârı  değildir... 

(Sa'd'-i Şirazi)

Mum Yakana Kılavuz: 🕯 (Şem)



"Şem‘; Arapça bir kelime olup mum, balmumu, aydınlanmak için yakılan herşey, çerağ, kandil manalarına gelir. Arapça “şem’, kandîl/kandîl/kanzîl, fetîl/fetîle”, Farsça “mûm, çerâg” kelimesinin Türkçe karşılığı “mum”dur. 

  Şem‘, aşağıdaki kelimelerle birlikte tamlama  oluşturarak “güneş” anlamını  verir:  Şem‘-i âsmân,  şem‘-i  âftâb,  şem‘-i encüm,  şem‘-i hâver,  şem‘-i rûz-ı  rûşen,  şem‘-i zer-endûde-i firûze-legen,  şem‘-i zümürrüd-legen,  şem‘-i sipihr,  şem‘-i gerdân-ı  sipihr,  şem‘-i çarh-ı  revân,  şem‘-i subh,  şem‘-i kâfûrî-i 

 Şem‘ kelimesi  şu tamlamalar  ile de “ay” anlamında kullanılır: 

şem‘-i âsmân,  şem‘-i âsmânî,  şem‘-i felekî,  şem‘-i kâfûrî,  şem‘-i  şeb-efrûz,  şem‘-i âlemtâb.

 Bu kelime tasavvufî anlamlar da içerir:  şem‘-i Hak ve şem‘-i Hudâ, Allah’ın nuru,  ışığı  ve  mürşid-i kâmil’dir. Şem‘-i hû,  şem‘-i zafer, hakiki bir aydınlık, İlahî nur anlamında kullanılır.  Şem‘-i hudâ ve şem‘-izü’l-celâlden maksat da Hz. Muhammed’dir. İstiare yoluyla Allah’a şem‘-i lâ-yezâlî  denilmektedir.  Sâlikin kalbini yakan ilahî nurun parıltısı, müşâhede ehlinin kalbinde  parlayan irfân nuruna da şem denir.

 Mutasavvıflar, İslâm dini ve Kur’an’a  şem‘-i ilahî derler. Şem‘ kelimesi İslâmî doğu edebiyatlarında sevgili ve güzele teşbihte de kullanılmıştır. Bu teşbihe esas olan özellik, onun yüzü ve yanağıdır. Sevgilinin güzellik unsurlarından olan yüz ile yanak, parlaklık ve aydınlık yönüyle ele alınıp, çeşitli tasavvur ve tahayyüllerde kullanılmıştır. Bu duygular ifade edilirken şu tamlamalardan istifade edilmiştir: 

 şem‘-i cemâl,  şem‘-i cem,  şem‘-i Çigil, şem‘-i  Hoten,  şem‘-i  dil-efrûz,  şem‘-i  şeker-leb,  şem‘-i Tıraz,  şem‘-i Tarab

 Yine İslâmî doğu edebiyatlarında ortak  kullanılan güzelliğin şem’e benzetilmesi, âşık veya gönlü ona yanan pervâne  şeklinde hayal edilmesindendir. Yüz ve yanağın şem‘e benzetilişinde renk, parlaklık ve  yakıcılık ile  başka müşâhedeye dayanan tasavvurlar rol oynar."

Mum Yakana Kılavuz: 🦋





Güve (Pervane) kendini mumun alevine fırlatıp atar: Pozitif ışığa yönelim, der maddi güçleri ölçü alan psikolog; Empedokles kompleksi, der insanı ilk itkilerin kaynağında okumak isteyen psikiyatr. Herkes haklıdır. Ama herkesi hemfikir kılan şey düşçülüktür; çünkü yönelimine, ölüm içgüdüsüne boyun  eğen güveyi gören düşçü, imgenin karşısında, "niçin ben degil?" diye sorar kendi kendine. Güve minik bir Empedokles olmuşken, ben niçin ateşler içinde ölürken güneşte ışığı fethe çıkan Faustvari bir Empedokles olmayayım?

Gaston Bachelard

Mum Yakana Kılavuz 🕯️🦋



Sen,

varsın





şimdi gidip 

alevine girdi mumun,

Mum Yakana Kılavuz: X

 


Işık, mumun üstündeki doymak bilmez ateştir. Mum tükenince, o da tükenir.

Bir Mumun Işığı. İşte, ne kadar alabilirsen al, gene de büyüklüğü asla azalmayacak olan bir şey.


Işığa bak ve güzelliğini bir düşün.
 Gözünü kırp ve bir daha bak. 
Onda gördüğün daha önce yoktu
 ve onda daha önce var olan artık yok.
 Var eden sürekli öldüğüne göre, 
onu yeniden var eden kim?
{Kodeks F, f. 49 v.)

Leonardo Da Vinci


Mum Yakana Kılavuz: 🕯️🦋

Masal [Kelebek ile Mum Alevi]: Havada rahatça uçabilmekle yetinmeyen kendini beğenmiş gezgin kelebek, mumun çekici alevine dayanamayarak, ona doğru uçmaya karar vermiş; ama ince kanatları mumun içinde yanınca, neşeyle giriştiği hareket, çektiği acının nedeni olmuş. Ve her yanı kavrulmuş bir halde şamdanın dibine düşen zavallı kelebek, epey ağlayıp dert yandıktan sonra, ıslak gözlerindeki yaşları silerek başını yukarı kaldırıp şöyle demiş: “Ah, sahte ışık, geçmişte benim gibi nicelerini aldatıp, acınacak hallere düşürmüş olmalısın! Ah, madem ışığı görmek istiyordum, güneşi pis içyağının sahte ışığından ayırt edebilmem gerekmez miydi?”


"Bak, kökenine, ilk kaosa geri dönme umut ve arzusu, insanı mum karşısındaki kelebeğe benzer kılar; insan, sürekli arzularla, hep bir şenlik havasıyla yeni baharı, hep yeni yazı, hep yeni ayları, yeni yılları bekler; arzu ettiği şeyler geldiğinde çok geçmiş gibi gelir ona, oysa kendi yok oluşunu arzuladığını fark etmez. Ama öğelerin özünde vardır bu arzu; o, insan bedeninin ruhunca kuşatıldığını görerek, hep göndericisine dönmeyi arzular. Şunu da bilmeni isterim ki, bu arzu, doğanın yoldaşı özün içinde vardır ve insan dünyanın modelidir."

Doğa Yasasından Yana ve Ona Karşı Tartışma / Leonardo da Vinci

Mum Yakana Kılavuz 🕯️🦋


Leonardo da Vinci'den masal
Görsel: Leonardo da Vinci

"Ey lanet olası ışık... 
yakıcı ve zararlı doğanı kendi yıkımımla öğrendim."



Kelebek ile Mum Işığı: Daldan dala konan renkli kelebek, kararan havada dolaşırken bir ışık görüp hemen ona doğru yönelmiş ve çevresinde daireler çizdiği ışığın olağanüstü güzelliği karşısında şaşırıp kalmış; yalnızca görmekle yetinmeyip, güzel kokulu çiçeklere yaptığını yapmak için karşısında durmuş ve uçuşunu ayarlayıp büyük bir hevesle ışığın içinden geçmiş. Işık, kelebeğin kanat uçlarını, bacaklarını ve öteki kısımlarını yakıp eritmiş. Işığın dibine düşen kelebek, böyle güzel şeyden herhangi bir kötülük ya da zarar gelebileceğini aklı almadığı için, hayretle olayın nereden kaynaklanmış olabileceğini düşünüyormuş. Kalan gücünü iyice topladıktan sonra, yeni bir uçuş denemiş ve ışığın içinden geçer geçmez, her yanı kavrulu, o ışığı besleyen yağın içine düşüvermiş ve ancak yıkımının nedenini düşünebilecek kadar aklı kaldığından, şöyle demiş ona: “Ey lanet olası ışık, ben sende mutluluğumu bulduğumu sanıyordum; boşuna ağlıyorum çılgın arzuma, yakıcı ve zararlı doğanı kendi yıkımımla öğrendim.” Buna ışık şu karşılığı vermiş: “Beni doğru dürüst kullanmasını bilmeyene böyle yaparım ben.”Karşılarında çekici ve dünyasal zevkleri görüp, tıpkı kelebek gibi, niteliklerini düşünmeden onlara koşan kişiler için anlatılır bu masal; onlar, uzun bir deneyimden sonra, utanç ve yitimle öğrenirler bu zevklerin iç yüzünü.

Mum Yakana Kılavuz:🕯️🦋


Görsel: A sketch of a man sitting near a fire with moths(?) flying above it. / L. da Vinci



Leonardo’nun bir ışığın çevresindeki kelebek çizimlerinin yanına yazdığı özdeyişler:

 “Come cieca ignoranza ne conduce” (“Nasıl da sürüklüyor onu kör cehalet”) ve “O miseri mortali aprite gii occhi” (“Ey zavallı ölümlüler, açın gözlerinizi”)

Mum Yakana Kılavuz





" Mumun  kimyasal  tarihi  Michael  Faraday’ın  1860’da  Royal  Society’de  verdiği  bir  dizi  dersin adı. Bu  dersler  bilimsel  kuralların  ve  fikirlerin  basit  uygulamalar  ve  mantık  yürütme yoluyla  nasıl  çıkarılabildiğinin  klasik  bir  örneği  olmuştur.


"Evrenin herhangi bir kısmını yöneten öyle bir kanun yoktur ki;
 şu mum yanmasına dokunmasın ya da bir parçası olmasın.’’

Mum olayına ilişkin artık bilimin açıklamayacağı hiçbir şey yoktur’’

– Michael Faraday

Mum Yakana Kılavuz: 🦋 (Pervane)





"Hali perişan bir pervâne vardı,
 Ateşe helâl kıldı tatlı canını. 
Yüzlerce ateş ve dert içinde olan mumu gördü, 
Sararmış yüzünün üzerinde gül rengi gözyaşı akıyordu."


"Mum ve pervâne; aşık ile maşuk gibidir, 
Yok olma arzusunda değilsen etrafta dolaşma."


Mum Yakana Kılavuz: 🕯️ 🦋


"Ey seher kuşu! Pervaneden öğren aşkı:
O yanmışın canı çıktı da sesi çıkmadı."




"Uzaktan ortaya çıktı bir pervane
Raks ederek gelmiş sanki bir divane
Mumun altında üstünde ziyadesiyle dolandı. 
Öptü her an mumu baştan aşağı
Ona yârim deyip işve yaptığında
Attı kendini ateşin ortasına
Aydınlandı tüm vücudu baştanbaşa
Bir od ağacı gibi hoş hoş yandı mum huzurunda
Bir ses yükseldi, ey diri gömül!
Ey bahtı güzel ve kutlu gönül!
Aşk oyununun yolu işte budur ve kâfidir!
Nasır'ın sırlarını ara bul."


 

Mum Yakana Kılavuz: 🕯️🦋


"Aşka uçma, kanatların yanar."



 Hatırlıyorum bir gece gözüme uyku girmemişti; Mum pervaneye şöyle söylüyordu: “Ben âşığım, yansam revadır bana; Fakat sen niçin ağlıyor, niçin yanıyorsun? Dedi: “Ey benim bîçare âşığım! Gitti bal gibi tatlı Şirin’im benim”. Şirin’im benden uzağa gidince, Ateş, Ferhat gibi eritti beni. Hep bu sözleri söylüyor, Her an sararmış yanağından gam seli akıtıyordu. Ey iddiacı!  Aşk senin işin değildir; Çünkü ne sabrın var ne de buna gücün kuvvetin! Sen hamsın, bir kıvılcımdan kaçıyorsun; Bense tamamen yanıncaya kadar durmuşum. Aşk ateşi sadece kanadını yakar senin, Bir de bana bak, büsbütün yaktı beni.

Mum Yakana Kılavuz: 🦋 (Pervane)

Mum Yakana Kılavuz: 🦋


"Pervane hakkında yazılanlardan eski zamanlarda pervanenin sadece “gece uçan” bir haşere olduğu ortaya çıkıyor: Esedî’nin Lugat-ı Furs’unda: Pervane: Geceleyin kandilin (mumun) etrafında dolaşıp kendini yakan kuş, uçucu. Dehhuda’nın Lugatnâme’sinde: Pervane: Uçan, siyah renkli, geniş ve uzun, kül renkli kanatlı, arıdan daha büyük, yazın lamba etrafında dolaşan ve bazen lambanın sıcaklığıyla yanan bir böcek. Diğer taraftan Arap lügat kitaplarında da genellikle “ferrâş”, “ferrâşe”yi tıpkı bizim  bahsettiğimiz “pervane” şeklinde  yazmışlardır. Örneğin; “ferrâş  ışığın  etrafında hareket eden küçük  kuş” (el  Muncid), es-Sâmî  fi’l-Esâmî’de onun  Farsça karşılığı “lamba  kelebeği” ,  Mulahhasu’l-lugat’da ferraş ve ferraşenin  karşılığı  olarak “lamba kuşu”, “lamba kelebeği” zikredilmiştir. Fars şiirinde  kendisinden sıkça bahsedilen bu pervane  gece uçan kelebektir (İng. moth). Farsça  sözlüklerde şu isimlerle anılmaktadır: “çerâğpere, çerâğvâse, çerağvere, pervâne-i  çerâğ (Ferheng-i  Nefisî), çerâğvâre,  meges-i çerâğ (Lugatnâme-i Dehhuda), perende-i çerâğ (Ferheng-i Farsî-yi Doktor Mu‘în) 

Fars lügat kitaplarında ilk defa Ferheng-i  Nizâm’da “pervane” kelimesi ekinde pervane iki şekilde tanımlanmıştır: Pervane:  Geceleri ışığın etrafında dolaşan kanatlı  böcek… 

Mumun ateşinden dolayı pervanenin yanması Fars şairliğinde bugüne kadar  önemini muhafaza  etmiştir. Muma âşık olan bu pervane kelebeklerin küçük nadir bir  türüdür; büyüğünün birçok türü vardır;  onlardan bazıları  büyük, renkli kanatlara  sahiptir. Dâiretü’l-ma‘ârif-i  Fârsî’de “pervane” böcekbilimcilerin araştırmalarına göre bilimsel olarak şu şekilde  tanımlanmıştır: 

Pervane: Bütün dünyada olan böceklerin  büyük bir grubunda bulunan canlıların her birinin adıdır. Güvelerle birlikte pûlekbalan (lepidoptera) olarak isimlendirilen bir grubu oluştururlar. Kelebekler birkaç  yönden  güvelerden  farklılık  gösterirler.  Kelebekler  gündüz  uçarlar,  fakat  pervaneler (güve)  daha  çok  geceleri  uçarlar. İngilizcede  kelebek,  gündüz  uçan  ve  gece  uçan  olarak  sırasıyla  butterfly  ve  moth olmak  üzere  iki  farklı  isimle  adlandırılır."

Mum Yakana Kılavuz: 🕯️ (Şem)

Mum Yakana Kılavuz: 🕯️ (Şem)


Fars edebiyatında Mum (Şem) kimi zaman güneş kimi zaman ay, kimi zaman gökyüzü; kimi zaman sevgilinin güzel yüzü; kimi zaman Allah'ın ve Muhammed'in nuru... Yanmak ağlamak olmuş, karanlık hakikate ışık olmuş, yıldız olmuş, nur olmuş, aleviyle, kokusuyla, ışığıyla kuşaktan kuşağa türlü mecazlara vesile olmuş. Mumun tarihi uzun...

"Geceler boyu ben ve mum birlikte eriyoruz. Fakat benim yanışım gizlidir."

"Mumun dışında kimse yoktur başucumda,
Ateşin başında bu mahvolmuşun haline kim ağlar?"

"Senin huzurunda mum gibi yanıp yakılmam gerekir, İster beni mum gibi yakarsın ister tütsü gibi eritirsin."

"Gece, mum, şarap ve çengin iniltisi 
Sakinin dudağı ve sonsuzluk kadehi."

"Öd yakan hizmetçi ud çalan çalgıcı
 Mum koy, çeng çal ve öd yak"

"Gönlü yanık pervane eğer ayağına düşerse, 
İsyan etme ey mum! Çünkü kanadı yanıktır."

"Mum gibi ağlıyorsam beni mazur gör, 
Yanıyorken kimse bana erime demez."

"Bilge olan kişi, mumun dil ile yandığını bildiği için kendi ağzını dikmiştir. "

"Benim mumum, gecelerimi aydınlatacağın gün gelmedi mi?"

...


Mum Yakana Kılavuz 🕯️X






Bir şair, iki ayrı yalnızlığı teselli eden aksiyomu dört kelimeyle söylemektedir:

"Alev yalnız, ben yalnız"

Soruyor Bachelard: 

Hüzün mü, tevekkül mü? Sempati mi, ümitsizlik mi? İmkansız bir iletişim için bulunan bu çağrının üslubu nedir? Tzara'nın başlattığı diyaloğu -alev yalnız, ben yalnız- devam ettirebilseydik, nasıl bir roman yazardık? Ama bu diyalog sessizlikle, iki yalnız varlığın sessizliğiyle devam etmiyor mu?

*
*

Mum Yakana Kılavuz 🦋




Kelebek,  mumun alevine kendini attığında, kurban etme töreni gürültülüdür; kanatlar çıtırdar, alev yeniden canlanır. Düşçünün kalbinde yaşam sanki çatırdıyor gibidir. Güvenin teni ne kadar ipeksi olursa, olümü de o kadar az gürültülü olur. Sessizce uçar, kendisini yutan aleve kıyısından bucağından dokunur. 

Burada da şiir önemsiz bir olguya yazgı anlamını yükleyecektir. Şiir her şeyi büyütür. Krizaliti içinde uzun süre kapanıp kalan minik varlık güneşe -alevlerin alevine- doğru giderek yüce kurban-oluşu, şanlı kurban-oluşu arar.


Mum Yakana Kılavuz V🕯️🦋

Mum Yakana Kılavuz V🕯️🕯️🦋



 "Aman sevgili kelebeğim, alevlere dikkat et, işte biri daha dün geceki gibi gidip ölecek, anında ölecek. İstemeye istemeye geliyor ateşe, ateşin farkında değil, bir kanadının yarısı yandı bile, geri geliyor, yine geri geliyor, ama ateş bu, bahtsız kelebek, ateş bu!"

Pierre-Jean Jouve'un Paulina'sında Paulina katışıksız bir alevdir, ama öbürü de alevdir. Kendisi bir cazibe olmak isterken kendi cezbedilir. Öylesine güzeldir! Onun kendi güzelliği onu cezbeden bir alevdir. Daha bu ilk sahneden itibaren, saflığın günah içinde ölümü dramı oynanmaktadır. Jouve'un romanı bir yazgının romanıdır. Alevler içindeki kelebek gibi aşktan ölmek, aşk içinde ölmek, Eros ile Thanatos'un sentezini gerçekleştirmek değil midir? Jouve'un hikayesine hem yaşam içgüdüsü hem de ölüm içgüdüsü hayat verir. Jouve'un yaptığı gibi ortaya çıkarılan bu iki içgüdü, kendi derinlikleri içinde, ilkellikleri içinde çelişik değildir. Derinlikler psikologu Jouve, bunların bir yazgı ritminde, bitmek bilmez dönüşleri yaşamın içine sığdıran bir ritimde hareket ettiklerini gösterir. Ve ilk imge, Jouve'un seçtiği dişi bir yazgının imgesi, ilk balo gecesinde mumun yaktığı bir kelebeğin imgesidir.

Gaton Bachelard

Mum Yakana Kılavuz V🕯🕯🕯


Alev, kanatlı keşmekeş
Ey esinti, kırmızı yansısı göğün
-Kim çözerse senin sırrını 
çözmüş olur yaşamın ve ölümünkini

Mum Yakana Kılavuz V🕯🕯


Alev, kendi oluşuna gömülmüş bir varlığın sembolüdür! 

Alev bir varlık-oluştur [et re-devenir], bir oluş-varlıktır [devenir-etre). 


Kendini tek başına ve bütünüyle alev olarak hissetmek, bir varlık-oluşun dramı içindeki alev -aydınlanırken yok olmak, büyük bir şairin imgelerinden doğan düşünceler bunlardır. Jean de Boschere şunu yazar:

Sait Faik'in Mumları


"En son Elit Kahvesi'nde görmüştüm Sait Faik'i. 1948 kışıydı. Sait Faik renk renk mumlar almış, yakmaya çalışıyordu. Kahveyi işleten iri yarı Alman da ("Mösyö" derdik) masa kirlenir diye Sait Faik'e engel olmaya çabalıyordu. Yazdığım son hikâye "Mumlar" adını taşır; Sait Faik'i, mumlarını anlatan bir hikâyeydi."

Fethi Naci



...Sacit, cebinden, bir kâğıda sarılı, iki mum çıkardı: Biri kırmızı, biri maviydi. Bir çocuk gibi gülerek:- Tanesi yüz para, dedi, yılbaşı şerefine aldım.Mumlardan birini yaktı, sigara küllüğüne dikmek istedi.Olmadı. Mum, ortasından bükülerek, yana eğildi; masanın örtüsüne sıcak iki damla düştü. Uzaktan merak ve endişeyle bakan Mösyö, kızarak: Olmaz! dedi. Olmaz, olmaz! Bak, damladı örtüye! Yakacaksınız orasını; olmaz! 

Yazı




.

... sözcükleri nasıl sevdiririm sana? Sözcüklerle aran yok... Ama bu dinginliği yormayan bir ezgiye dönüştürmenin bir yolu..? Bağlaç olarak kalmayacaksın hiçbir zaman, ama de leri, da ları ayır en azından benim için... Ben de, sen de, bende, sende, ikimiz de, ikimizde, sevgi de, sevgide, aşk da,
 aşkta...




Yazı, eninde sonunda yazı, gene yazı: ne varsa, yazıda başlayacak, yazıda bitecek.

# günler
# kulübe
# karanlık da 
# karanlıkta

Gece'ye Mum



...Kaçınılmaz düşüşte, başlangıçta verili sınırlar dışında bir şeyden kaygı duymadan demir alarak uçuruma doğru neşeyle gittiğimiz, her şeye meydan okuduğumuz sarhoşluk anları, yeryüzünden (yasalardan) tamamen kurtulduğumuz ender anlardı.



Sürüp gitme isteğinin ötesinde, tükenmenin hızlandığı anlarda alevlerin, düşlerin, çılgın gülüşlerin özelliği olan bu anlamsız anlamdan başka hiçbir şey yoktur. Sonunda, en son anlamsızlık bile, her zaman için tüm diğer anlamların yadsınmasından oluşmuş bir anlamdır (Bu anlam, aslında varlığın sürüp gitmesiyle alay etmesi koşuluyla, mevcut haliyle, ötekilerin anlamsızlığı olan her özel varlığın anlamı değil midir? ve düşünce (felsefe) tıpkı üflenen mumun sönen alevi gibi, bu kor gibi yanmanın bittiği yerdedir).

XXX🕯️🕯️



"benim ruhumdur bu alev"

N.

Kulübe Güncesi: Gece

 


GECE: Öznede içinde çırpındığı ya da yatıştığı ( duygusal, düşünsel, varoluşsal) karanlık eğretilemesini uyandıran her durum.

# Gece
# Barthes
# Aşk



"Birbiri ardından, biri iyi, öbürü kötü, iki gece yaşarım...

Bunu söylemek için iki gizemsel ayrımdan yararlanırım:

estar a oscuras (karanlıkta olmak)

bir kusur işlenmeden de ortaya çıkabilir, çünkü nedenlerin ve amaçların ışığından yoksunumdur,

estar en tinieblas (karanlıklar içinde olmak)

nesnelere bağlılığım ve bundan kaynaklanan karışıklık beni kör ettiği zaman başıma gelir.

Çoğu zaman, arzumun karanlığı içindeyimdir; ne istediğini bilmem, her şey yankılanır, bir durumdan bir başka duruma düşerim sürekli:

estoy en tinieblas.

Mum Yakana Kılavuz V🕯️

Bir alevin karşısına geçtiğimizde, manevi olarak dünyayla iletişime geçeriz. Zaten, sıradan bir uykusuz gecede, mum alevi sakin ve tatlı bir yaşam modelidir. Tıpkı tefekküre dalmış bir filozofun tefekküründeki yabancı bir düşünce gibi, en ufak esintinin de alevi rahatsız ettiğine kuşku yoktur. Ama büyük yalnızlığın hükümranlığı gerçekten kurulsa da, sükunet vakti gerçekten gelip çattığında, işte o zaman hayalperestin yüreği de alevin yüreği de aynı huzurla dolar, o zaman alev kendi biçimini korur ve kesin bir düşünce gibi, dosdoğru kendi dikeylik yazgısına koşar.

Böylece, düşünerek hayal kurulan, hayal kurarak düşünülen zamanlarda, mum alevi ruhun sükunetini ölçen hassas bir manometre olabilirdi; incelikli bir dinginliğin, yaşamın ayrıntılarına kadar inen bir dinginliğin -huzur verici bir hülyanın akışını takip eden süreye süreklilik bağışlayan bir dinginliğin ölçüsü olabilirdi.

Sakinleşmek mi istiyorsunuz? Sükunet içinde ışık veren hafif alev karşısında yavaş yavaş soluk alıp verin.

Gaston Bachelard