Nietzsche'nin Tehlikeli Fikri

Bilim metafizik yanıtları yerle bir etme konusunda harikadır; ama bu yok ettiği yanıtların yerine yenilerini koyma işinde beceriksizdir. Bilim yerine yenilerini koymaksızın temelleri ortadan kaldırır. Bilim biz istesek de istemesek de, bizi temelsiz yaşamaya mahkum etmiştir. Nietzsche bunları söylediği zaman herkes şok olmuştu; ama bugün artık sıradan hale gelmiş ve kanıksanmıştır; bulunduğumuz tarihsel konumda -ki bunun görünen bir sonu yoktur- "temeller" olmadan felsefe yapmak zorunda kalıyoruz. 

 Hılary Putnam

Darwin'i insanlığın karşısına çıkan bir hayırsever gibi kucaklayanların düştüğü hata, evrenin anlamının uçup gittiğini fark edememiş olmalarıdır.. Nietzsche evrimin dünyaya dair doğru bir tablo çizdiğini; ama bu tablonun felaketi simgelediğini düşünmüştü. Onun felsefesi, Darwinizmi hesaba katan; ama onun tarafından etkisiz hale de getirilerek yeni bir dünya tablosu çizmeyi amaçlıyordu.

  R.J. Hollıngdale



Darwin'in Türlerin Kökeni isimli kitabının yayımlanmasının ardından Friedrich Nietzsche, Hume'un ondan önce kurcaladığı şu düşünceyi yeniden keşfetti: Kör ve anlamsız değişimlerin -maddenin ve yasaların karmaşık ve amaçsız devşiriminin- sonsuza kadar tekrarlanması yoluyla birtakım dünyaların ortaya çıktığı ve bu dünyalarda zaman içinde gerçekleşen evrimin de bizim yaşam öykülerimiz gibi anlamlı görünen ürünler verdiği düşüncesi. Bu ebedi tekrarlanma fikri Nietzsche'nin nihilizminin ve dolayısıyla da onun ardından çıkan varoluşçuluğun temel taşı olmuştur.

Şimdi olanlar geçmişte de olmuştur düşüncesi, sık sık batıl inançlara yol açmış olan deja vu olayı kadar eski olmalıdır. Çevrimsel kozmogoniler(evrendoğumlar) insan kültürleri açısından alışılmamış türden şeyler değildir. Fakat Hume ve John Archibald Wheeler'in görüşleriyle çakışan bir görüşe denk gelen Nietzsche, onu sadece eğlenceli bir düşünce deneyi ya da eski batıl inançları ayrıntılandırma çabası olarak görmedi. En azından bir süre için çok çok önemli bir bilimsel kanıtı rastlantı eseri keşfetmiş olduğunu düşündü. Benim kişisel kanıma göre, onun bu konuyu Hume'dan daha fazla ciddiye almasının sebebi, Darwinci düşüncenin muhteşem gücünü sönük bir biçimde de olsa takdir etmesinden kaynaklanıyordu.

Nietzsche'nin Darwin'den bahsettiği söylemlerinin neredeyse hepsinde düşmanca bir tutum sezersiniz, fakat çok az da olsa birkaç tanesinde bunun tersine rastlarsınız. Bunun en güzel teşhisi Walter Kaufmann'ın (1950) argümanında bulunur. Kaufmann, "Nietzsche'nin bir Darwinci olmadığını; ama tıpkı bir asır önce Kant'ın Hume'dan etkilendiği gibi Nietzsche'nin de Darwin'in fikirleri sayesinde kendi dogmatik uykusundan uyandığını" söyler. Nietzsche'nin Darwin'e yaklaşım biçimi, Darwin'le tanışıklığının malum yanlış anlama ve yanlış yorumlamalardan etkilenmiş olduğunu da göstermektedir. Belki de onu sadece Almanya ve elbette tüm Avrupa'da bulunan ateşli karşıtlarının söylemleri aracılığıyla "tanımıştı." Örneğin ortaya koyduğu az sayıdaki eleştirilerinden birinde Darwin'in "bilinçsiz seçilim" ihtimalini tamamen görmezden geldiğinden şikayet ederek, Darwin'in fikirlerini yanlış anladığını açıkça kanıtlamıştı; çünkü "bilinçsiz seçilim" konusu Türlerin Kökeni'nde Darwin'in en önem verdiği bağlantı konularından birisidir. Ayrıca "Darwin ve Wallace gibi İngilizlerin tamamen yanılgı içinde olduklarını" söyler ve eleştirilerine şöyle devam eder: "Sonunda kafa karışıklığı o kadar ilerler ki, Darwinizmin bir felsefe olduğunu zannederler; şimdi de akademisyenler ve bilim insanları ağır basıyor." Fakat başkaları onu bir Darwinci olarak görüyordu ve o da bu etiketle dalga geçiyordu: " Başka muttali öküzler benim bu bağlamda bir Darwinci olduğumdan şüphelendi." Ahlakın Soykütüğü isimli kitabı, ahlakın evriminde Darwinci araştırmaların önemini anlatır. Bu eser konuyla ilgili yazılan ilk kitaplardan biri olduğu gibi,  aynı zamanda konunun en ustaca ele alındığı kitaplardan da biridir.

Nietzsche ebedi tekrarlanma hakkındaki görüşünü yaşamın saçmalığının ve anlamsızlığının göstergesi; evrene yukarıdan hiçbir anlam verilmediğinin kanıtı olarak görüyordu. Hiç kuşku yok ki bu durum, Darwin'in görüşleriyle tanışan kişilerin yaşadığı korkunun en temel sebeplerinden birisidir. O halde gelin onu, bulabileceğimiz en abartılı biçimi olan Nietzsche'nin bakış açısıyla ele alalım. Ebedi tekrarlanma, yaşamı tam olarak neden anlamsız kılacaktı? Yanıt çok açık değil mi?

Bir gün veya bir gece yalnızlığınızı derinden hissettiğiniz bir anda, bir iblis size sürünerek yaklaşsa ve şöyle dese: "Bu yaşadığın yaşamı daha önce de sayısız kez ve tekrar tekrar yaşamak zorundasın. Bu tekrarlanan yaşamlarda hiçbir yenilik olmayacak, yaşadığın büyük küçük her şey; bütün üzüntü ve sevinçlerin, bütün pişmanlıkların, bütün düşüncelerin ve bütün iç çekişlerin aynı kronolojik sıralama içinde gerçekleşecek."  Böyle bir durumda iblisin üstüne atlayıp ona lanetler mi yağdırırsınız,  yoksa yaşadığınız bu muazzam olay karşısında ona şöyle bir yanıt mı verirsiniz? "Sen Tanrısın ve ben yaşamımda bundan daha ilahi bir şey duymadım.
(Nietzsche - Gay Science)

Bu sözler insanı rahatlatır mı yoksa korkutur mu? Nietzsche bu konuda kararsız kalmış gibidir. Bunun sebebi belki de "en bilimsel hipotezinden" yaptığı çıkarımları, bu tür gizemli tuzaklarla süslemeyi seçmiş olmasıdır.

Daniel Dennett
Darwin'in Tehlikeli Fikri
sf. 215 - 218  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder