Yolculuklar mı?


Yolculuklar mı? Yolculuklara çıkmak için varolmak yeter. Bedenimin ya da kaderimin treninde, tıpkı manzaralar gibi hep birbirine benzeyen, hep farklı olan sokaklara ve meydanlara, yüzlere ve hareketlere doğru sarkarak, gardan gara gidercesine bir günden öbürüne giderim. 

Düşlere daldığım zaman, görüyorum. Bir yolculukta bundan fazla ne yapabilirim? Sadece hayal gücü çok zayıf olan insanlar, bir şeyler hissetmek için yer değiştirmeye ihtiyaç duyar.

"Herhangi bir yol hatta şu Entepfuhl Yolu bile seni dünyanın öbür ucuna götürür." Ama dünya, dünya olalı, ne zaman etrafında tur atılsa, öbür ucu Entepfuhl'a, yani yolculuğun başladığı noktaya çıkar. Aslında dünyanın ucu, tıpkı başlangıcı gibi dünyayı kavrayışımızdır. Manzaralar bizde manzaralaşır. İşte bundan dolayı onları hayal ettiğimde yaratmış olurum; onları yarattığıma göre demek ki vardırlar; ve varolduklarına göre, herhangi bir manzara gibi onları da görebilirim. Yolculuğa çıkmaya ne gerek var? İster Madrid'e, ister Berlin'e, İran'a, Çin'e, ister kutuplara gideyim, görünüşümün ve hissetme tarzımın tutsağı olduğum sürece, kendimden başka nerede olabilirim?

Hayat, onu ne hale getiriyorsak odur. Yolculuklar, yolcuların kendisidir. Gördüğümüz, gördüğümüzden değil, biz her neysek, ondan ibarettir.

Ah, düşsünler yollara varolmayanlar! Tıpkı nehirler gibi hiçbir şey olmayanlar için de bir akış, hayatın ta kendisi olmalı. 

1 yorum:

  1. Adsız20:57

    hiç gitmediğim yerlere gideli çok oldu..

    YanıtlaSil