Ölüm yalnızca inançlı kimseler için korkutucudur yavrum: Cennetle cehennem arasındadır onlar, hangisine gideceklerini bilemezler ve bu onları kederli kılar. Bana gelince hiçbir umut beslemediğimden, ölümden sonra, hayatımda öncekine göre daha fazla bir mutsuzluk ummuyorum; doğanın koynunda rahatça uyuyacağımı sanıyorum; kederim de pişmanlığım da olmayacak, acım da kaygım da olmayacak. Yasemin beşiğimin altına gömecekler beni, orada uyuyacağım Florville ve çürüyen bedenimden dağılan zerreler bütün çiçekleri, en sevdiğim çiçekleri besleyecek; bak..." diye sürdürdü konuşmasını bir demet çiçeği yanaklarına sürerek, "Gelecek yıl bunlarla eski dostunuzun ruhunu da koklayacaksınız; ruhum bu kokuyla birlikte beyninin kıvrımlarına, liflerine dolanarak sana güzel şeyler düşündürecek."
Gözyaşlarım yeniden akmaya başlamıştı... Bu mutsuz kadının elini sıktım avuçlarımla, korkunç materyalist düşüncelerden sıyrılmasını, dine daha az aykırı sistemler olduğunu söyledim; ancak daha ben bu sözlerimi tamamlamamıştım ki o beni şöyle bir itti...
"Yapma, n'olur Florville, zehirleme beni; sen anlarsın yaşarken yalvarıyorum sana, bırak da rahatça öleyim; bütün hayatımca tiksindiğim şeyleri ölümümde mi kabul ettireceksin bana?"
Sustum; onun büyük kararlılığının yanında benim güçsüz sözlerimin ne önemi olabilirdi ki! Madam Verquin'i insanlığın benimsemediği fikirlerden caydıramamaktan dolayı üzgündüm; o sırada elini sallayarak bir buyruk verdi; bitişik odadan bir müzik duyulmaya başladı; güzel bir konser.
"İşte..." dedi epikürcü kadın, "Ölümü böyle istiyorum Florville'ciğim, ölürken bir ezgi istiyorum... Senin o papazların, o sahte yobazların bilsin ki rahat bir ölüm için din değil, cesaret ve mantık gerekli."
...
...
*
Aşkın Suçları / Sade
çeviri: Cemal Süreya