Şenol Ayla Açık Radyo’da Didik Didik Freud programındayız. Merhaba, ben Şenol Ayla.
Serol Teber Merhaba, ben Serol Teber.
Şenol Ayla Freud’un son zamanlarına yaklaşıyoruz. Son zamanlarında büyük bir eseri bitirmekle uğraşıyor; Musa Denen Adam.
Serol Teber Musa Denen Adam ve Tektanrıcılık Freud’un son büyük yapıtıdır. Son yapıtı ve arkasında çok büyük tartışmalar bırakan bir yapıt. Hatta yapıtın yazılması bittikten sonra pek çok din adamı, pek çok teolog, pek çok filozof ve meslektaşı Freud’a gelip, böyle bir kitabı, böyle bir günde, böyle bir tarihsel zaman dilimi içinde yayımlamamasını rica ediyorlar. Ama buna rağmen Freud, inanılmaz bir kararlılıkla, “bilimsel gerçekler eğer bir takım yeni doğrulara işaret ediyorlarsa, biz bir ulusun yazgısı pahasına da olsa onları söylemekten vazgeçemeyiz” diyerek, altını çiziyor yapıtının. Bu da bir tavır alış örneği. Bu yapıtın, Musa Denen Adam ve Tektanrıcılık kitabının birinci bölümü, aslında 1934’lerde Viyana’da tamamlanmıştır. Son bölümü ise 1938’de Londra’da sürgündeyken, Freud’un da son günlerinde tamamlanmıştır ve o sıralarda Freud’un en büyük amacı, ölmeden bu yapıtı tamamlayıp, yayımlanmasını görmek, hatta bu yapıt üzerine olan eleştirileri duymak ondan sonra da yaşamını noktalamaktır. Son zamanlarda artan bir hızla bu konuya eğilmesinin nedeni, dünyada hem tek tek bireylerde, hem kurumlarda, hem de ulusal düzeylerde Yahudilere karşı bir düşmanlığın oluşması ve bunun giderek, özellikle Nazi Almanya’sında izlenmeye başlandığı gibi, bir Yahudi soykırımına doğru gidişidir. Bunun altında yatan kaba politik düşünceler, tavır alışlar, ekonomik yaklaşımlar vs. önemlidir tabii, ama Freud esas bunun altındakini merak eder; insanların bilinçdışında Yahudilere karşı neden büyük bir kin vardır? Bunu irdelemeyi kendi konumuna uygun olarak önemsenmiştir, bunu tartışmaya açmıştır. Freud’un kanısına göre, her şeyden evvel Musa bir İsrailli değil, bir Mısırlıdır. Hatta Musa adı bile İbranice değildir, Koptice 'çocuk' anlamına gelir. İsminin sonundaki çift 's' harflerinden bir tanesi, Tevrat’ın Grekçe’ye çevrilmesi sırasında, Grek diline uygun olarak eklenmiştir ve oradan İbranice gibi görülmektedir, ama gerçekte adı bile İbranice değildir. Bu bile büyük bir patırtı çıkarmaya yeter, ama bu görüşü Freud kendisi üretmemiştir. O sırada Sellin adlı Yahudi kökenli bir teolog ve tarihçinin yazdığı çok kapsamlı bir kitapta bu görüş ortaya konulmuştur ve Freud da bu kitaba pek çok atıfta bulunur. Musa’nın hikâyesi, Mısır tarihinde çok ünlü 18. Sülale dönemini -ki bu M.Ö. 1580 ile 1085 arasındaki zaman dilimidir- kapsar. 18. Sülale döneminde yaşayan 4. Amenofis, çok ünlü bir efsane yaratan bir firavundur. Tektanrılı dinlerin kaynağı aslında Mısır’da başlamıştır. Freud bunu ön plana çıkarıyor, altını çiziyor. Kuşkusuz bugün tektanrılı dinin Mısır’dan çıktığını herkes biliyor. Ne diyelim, ‘Mısır’daki sağır sultan’ da biliyor. Ama o zamanlar için bunu ön plana çıkarıp da bunun üzerinde kuramlar oluşturmak oldukça öncü bir çıkışı gerektirirdi. Freud bunun altını defalarca çiziyor. 4. Amenofis’in oluşturduğu Aton dini ortaya çıkıyor ve dağılıyor, Musa olasılıkla bu Aton dinini yayan tapınaklardan birinde çalışan bir rahiptir ve bu din karşı bir devrimle ortadan kaldırıldıktan sonra, Musa bu dini yaymak için kendisine bir grup insan arıyor, bir çeşit mürit arıyor. O sırada ortada kalmış İsrailli, Mısır’da göçmen olarak yaşamakta olan Yahudileri alıp “gelin size çok kapsamlı, çok yeni bir din öğreteyim” deyip onları Mısır’dan çıkarıyor. Ünlü çıkış. Çıkış çok önemli. Musa İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkarır ve ünlü kanunlarını almak için dağa çıkıp indiğinde görür ki, İsrailoğulları Musa’yı bırakmışlardır, Musa’nın dediklerine artık inanmaz olmuşlardır ve yeniden Yehova denen kendi eski tanrılarına ya da Altın Buzağı denen eski tanrılarına, Musa’nın öğretisinden daha ilkel olduğu -Musa tarafından- söylenen -biz bilmiyoruz, belki daha da ileri bir tanrıdır, daha sevecen bir tanrıdır-, eski tanrılarına dönmüşlerdir.