Freud & Sade

Freud hiçbir zaman büyük bir Sade okuyucusu olmamıştır, ama hiç bilmeden Sade ile paylaştığı ortak düşünce, insan varoluşunun iyiliğe ya da erdeme yönelmeye değil, sürekli olarak kötülükten keyif alma peşinde koşmaya eğilim gösterdiğidir: ölüm içgüdüsü, zulüm arzusu, nefret yanlılığı, mutsuzluğa ve acı çekmeye özlem. Aydınlanmacılara karşı olmasa da, onlardaki karanlık yönün düşünürü olan Freud, sapıklığın, toplumların lanetli yönü ve bireyin karanlık yanı olarak, uygarlık için gerekli olduğu düşüncesini yeniden gündeme getirmiştir. Ama o, kötülüğü dünyanın doğal düzeni içerisine yerleştirmek ve insanın hayvanlığını aşılmaz aşağılık bir işaret olarak görmektense, sadece kültüre ulaşmanın insanlığı kendi yok olma içgüdüsünden kurtarmayı sağladığını savunmayı tercih etmiştir: "Karanlık yanlarımıza eğilen düşünürler diye yazacaktır Theodor Adorno, " insan doğasındaki ortadan kaldırılamayacak kötülük düşüncesinden ayrılmayıp, karamsar bir şekilde otoritenin gerekliğini öne sürerler" ve -Freud bu açıdan Hobbes, Mandeville ve Sade'ın yanında yer alır. - göz ardı edilemezler. Kendi çevrelerinde de iyi karşılanmamışlardır. "Her türlü yüceltmenin ön koşulu" diyordu Freud "yok etmeye yönelik içgüdüdür. Çünkü insana özgü olan -eğer böyle bir şey var ise- en güçlü barbarlıkla, en yüksek uygarlık derecesinin onda birleşmiş olması, böylece doğadan kültüre geçebilmesidir." Ayrıca Marie Bonoparte'a "Keşif güdüsü entelektüel bir meraktır" diye yazmıştı, "saldırgan ya da yok edici içgüdünün tam bir yüceltmesi olarak ele alınabilir."

Elisabeth Roudinesco
sf. 105 - İçimizdeki Karanlık Yan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder