Korkunun Renkleri: Munch




Munch ya da dışavurumcu korkular İskandinav esintileri ile bir aradadır. Munch'un tablolarında, özellikle gravürlerinde, düşlerin geçersizliği ile görkemli, korkutucu bir doğanın gerçeği çatışırlar. Ruhbilimsel bir boyuttan gizemli bir boyuta geçiş ise çalkantılara, korkulara meydan verir. Korkular, Munch'un çocukluğundan beri yaşadığı ölüm korkusu, sancılı yalnızlığın korkusu, doğanın sonsuzluğu karşısında duyulan ve yaşanılan dehşet (Çığlık)'dır.

Tüm bunlar Munch'un ilk döneminde kümeleşir yapıtlarında; sonradan  da konularda ( ve renklerde) korkular sanki gerilerek dışavurumcu yaklaşım ağırlığını korurlar. Yine de Çığlık çizilen Vampirlerden, ölüm danslarına karışan çıplak kadınlardan, ıssız sahillerdeki tekinsiz, büyülü evlerden ya da adeta nesnesiz manzaralardan daima Munch'un kendini resimlendirdiği portrelerden yükseldiği gibi yükselir.

Marcel Brion'un tanımlaması ile Edward Munch'un fantastik boyutu: "Açıklanamayanın, belirsiz olanın ve aynı zamanda ölüm dansının, hayaletlerin ve boşluğun fantastiğidir."  Hatta dışavurumcu çerçevelerin dahilindeki plastik anlayışı yansıttığı iç dehşetin doğurduğu, aslında pek de fantastik olmayan korkuların ifadesidir.

Bir iskelete sarılan ve onu öpen dolgun vücutlu genç kız (Genç Kız ve Ölüm);



ölü annesinin yattığı döşeğin yanı başında  kulaklarını tıkayan bir kız çocuğu (Ölü Anne);




 ıssız bir sahilde ak giysili bir genç kız ve yanında duran siyah giysili, kapkara bir adam (İki Kişi / Yalnızlar);





Ve tüm bu korkuların temel nedenleri arasında Munch'un daha beş yaşında iken yitirdiği annesinin anıları, babasının şiddet buhranları; içki, olumsuz, yıpratıcı aşk ilişkileri, depresyonlar ve akıl hastanesidir.

Gıovannı Scognamıllo
Korkunun Sanatları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder