"Gelin iyi dostlar, haydi hep birlikte neşelenelim, tüm bundan gördüğüm, erdem dışında herkes için yalnızca mutluluğun arttığı -ama belki de yazdığımız bir roman olsaydı böyle söylemeye cüret etmezdik. "Yayımlamaktan korkmak niye? dedi Juliette, "Gerçeğin bizzat ve yalnızca kendisi, bu vahiylerin önünde insanlık nasıl titrerse titresin, doğanın gizlerini çırılçıplak gözler önüne sererken. Felsefe dile getirmekten asla çekinmemeli."
Hedefleri filozofların hedefleri olsa da Sade roman biçimini seçti. Bunun ona sağladığı şey, ses çeşitliliğiydi. Herhangi birine bağlanmaksızın, konumları denemekte serbestti. Özellikle de Tanrı'ya ilişkin inançları, bir akış meselesi gibi görünüyordu. Tanrı, yalnızca tümüyle yok muydu ortada, yoksa etkin olarak kötü niyetli miydi? Dünyadaki kötülük, rastgele kötü şansa mı dayanıyordu, yoksa kasti niyetin sonucu muydu? Bu konuda Sade'ın kendi kararsızlığı, sıklıkla neredeyse tutarsız nidalarla kendini gösterir: "Evet, beyhude yanılsama, ruhum senden nasıl da iğreniyor!" Okurun, Sade'ın eserlerinin, varoluşsal statüsü belirsiz bir varlıkla geçen diyaloglarla dolu olduğu gerçeğini gözden kaçırması imkansızdır. Önemle işaret edilir ki, Juliette "günaha meydan okur. Onun çapkınlığı Katoliklik tarafından, paganizmin rahibenin esrikliğine yaklaşımındaki gibi mimlenmiştir" (Adorno ve Horkheimer) Bataille, daha belirsiz olarak, Sade'ın eserlerini dua kitapları olarak niteledi. Eğer Sade bir ateist idiyse, kesinlikle Tanrı takınaklı bir ateistti. Onun ateizme ilişkin ifadeleri, iyimser anlarına denk geldi. Çünkü, başka herhangi bir seçenek çok daha kötüdür. Justine'e öğretmenlik yapmaya çalışan Dubois açıklar:
"İnanıyorum ki," diye cevap verdi bu tehlikeli kadın, "eğer bir Tanrı olsaydı, yeryüzünde daha az kötülük olurdu; inanıyorum ki, kötülük var olduğundan, bu düzensizlikler ya Tanrı tarafından açıkça hükmediliyor, ki bu durumda barbar biridir ya da bunları engelleyemiyordur, ki o zaman da zayıf bir Tanrıdır; her iki durumda da iğrenç bir varlık, yıldırımına meydan okumam ve yasalarını hiçe saymam gereken bir varlıktır. Ah, Therese! Ateizmin bu iki ucu birinden ya da ötekisinden daha yeğlenir değil midir?" (Sade)
Gerçekten de öyledir. Çünkü Tanrının yokluğunun alternatifi, varlığıdır. Eğer O'nu eserleriyle tanıyacaksak, O'nun doğasına ilişkin ne çıkarsamamız gerekir? Sade, Bayle'den beri hazırlanmakta olan standart yakarışları alıp onlardan, daha öncekilerin çıkarmaya cüret edemedikleri sonuçları çıkardı. Klossowki Sade'ın eserlerinde baştan sona gnostik temaların varlığına dikkat çeker. Bunlar ayrıca onun, Yaratılış'ın bir lanet tohumu taşıdığı görüşünde ve zevke övgülerinden hiçbirinin asla gizlemediği müthiş beden nefretinde de bulunabilir. Ancak, çoğu gnostik en azından iki gücü kabul etmiştir. Sade'ın yüce bir gücün varlığına inancında bu dinmez bir kötülük gücüydü. Böyle bir varlık,
"çok kindar, çok barbar, çok adaletsiz, çok zalim... bir ölümlünün sahip olabileceği bir güdü olmadan yaptığı için bir ölümlüden daha zalim olmalı." (Sade)
İnsanların suçları genellikle, yalnızca zemindir. Kendi banal çıkarlarını gerçekleştirmek, servetlerini ya da en kötü ihtimalle güçlerini artırmak için suç işlerler. Ama Tanrı, kadiri mutlaktır. Evreni dolduran zayıf varlıkları sürekli ezmekle hangi ihtiyaçları karşılanabilir ki? Katışıksız zulüm arzusu, bunu açıklayan tek şeydir - kimilerinin lütuf gizemine sığınmalarının nedeni de budur. Sade'ın çıkardığı sonuçlar, birden fazla geleneğin habercisiydi. Nietzsche'nin betimlemesine göre, Yunan tanrıları, bizim tiyatroda trajedi seyrettiğimiz gibi, insanların ıstırabını seyrediyordu. Kalvinistlerde ve de paganlarda da duramayız. Eyub'un girişinde resmedilen, adil kulunun... aşkına eziyet görmesine izin veren Varlık'ta Sadevari bir kahramanın özelliklerinin izini süremez miyiz?
"Senden daha filozof olarak, Clairwille, kendi sistemimi ortaya koymak için, senin mecburmuş gibi göründüğün, ne O kaba İsa'ya ne de o sıkıcı romana, Kutsal Kitap'a başvurmam gerekmez; benim evren çalışmam tek başına, sana karşı çıkacak silahlar sağlar bana... Gözlerimi evrene çeviririm: Kötülüğün, düzensizliğin, suçun her yerde despotlar olarak egemen olduğunu görürüm. Bakışlarımı aşağı çeviririm, bu evrenin yaratıklarının en ilgincine çarpar gözlerim. Onun da kötülüklerle, çelişkilerle, rezaletlerle yutulduğunu görürüm; bu incelemeden ne gibi düşünceler çıkar... bir Tanrı vardır; gördüğüm her şeyi zorunlu olarak şu ya da bu el yaratmıştır, ama kötülük dışında bir şey için yaratmamıştır; kötülük onun özüdür; ve bize yaptırdıklarının hepsi, onun planları için zaruridir."
"Evrene gark ettiğim sürekli mutsuzluklar sizi benim yalnızca düzensizliği sevdiğime ve beni memnun etmek için bana öykünmeniz gerektiğine ikna etmedi mi?... Davranışımın neresinde iyilik gördünüz ki? Size salgınlar göndermede, karmaşada, iç savaşlarda, depremlerde, fırtınalarda mı? Aptallar! Niye beni taklit etmediniz? Sırf, kötülüğün zorunluluğunun ne büyük olduğunu kanıtlamak için size verdiğim tutkulara niye direndiniz?"
Tünelin Ucu: Marquis de Sade
Modern Düşüncede Kötülük
Susan Neiman
sf. 199
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder