Gaudi, bir
Gaudi, kimi parçaları kendi içinde bütünlenmiş olsa da
paramparça bir bütün: Onu öylece, topluca görmek en sağlıklı yaklaşım sanırım.
Üstüste, iki günde, toplama olabildiğince uzanıyoruz: La Sagrada Familia, Pare
Güell, Palace Güell, Casa Mila, sokak lâmbaları, müze-ev’indeki mobilyalar, Gaudi
müzesindeki taslaklar, maketler, çizimler, fotoğraflar.
Başını sonunu kestirmesi güç,
ciddî, aklıbaşında, hesaba hendeseye dayalı bir çılgınlık.
Son yüzyılın bütün ayrıksıları
gibi binbir yoruma sahne olmuş bir yapıt. Binbir hayranlığa ve redde. Orada,
Barcelona’da (biriki önemli işi de Leon’da, biliyorum) bekliyor: Barok, Rococo,
Art Nouveau, kitsch. Sonsuz Çeşitlilik ve Sonsuz Yinelenme, Ökelik ve Delilik,
en uca kadar ölçü ve tartım, en uca kadar ölçüsüzlük: Ortalama hiçbir şey yok
Gaudi’de.
Onun için de hem hiçbir şeye
benzemiyor, hem de herşeye benzetilmiş: Barok çağ kiliselerine, Kapadokya peri
bacalarına, doğal mağaraların dokusuna.
Her zaman olduğu gibi:
Sınıflandırmak, konumlandırmak, indirgemek kolay. Anlamlandırmaya çalışmak
zaman, emek istiyor.
Çocuksu, naif yanı belirgin:
Park’ı, hatta Casa Mila’yı kateden saf coşku Katedral'de, en çok da ayrıntılar
büyütüldüğünde, onlara iyice yaklaşıldığında yerini ağır bir kedere, bir
varolmuş-olma sıkıntısına bırakıyor. Boşuna şeytan ayrıntıda aranmamış.
La Sagrada Familia için ayrı bir
metin yazmak isterim, tortu çöksün de. Yapıtı tarafından soğurulan, kemirilen,
Proje’nin sınırsızlaşmak isteyen bünyesine yenik düşen, bozgunundan yeniden doğan
yaratıcının durumu. Musil’e de el sallıyorum.
Casa Mila nasıl da farklı. Orada
kendi yalınlığını denemiş bir bakıma; mobilya tasarımlarında da göze çarpan bir
oylum-arayış özelliği egemen onda: Bir falez-yapı.
Yıllar önceydi, sıkı bir
fotoğrafçının La Sagrada Familia üzerinde yaptığı çalışmaları görmüştüm, bu
defa da rastladım benzeri işlere. Fotoğrafçı için define adası o kütle. Öte
yandan öldürücü bir tuzak da. Dikkat ettim, Gaudi bütün yüzeyi, yüzeyleri ışık
için bir oyun sahası olarak düzenliyor.
Fakir de fotoğraf çekti Gaudi'nin
kıvrımlarına yaklaşıp. Tek bir kare çıkarsa, zar tuttu demektir. Yüksek
tekniği, becerisi, derin optiği olmayan için tek yol zara sığınmak burada.
Gaudi, iki
Mimarî tarihinin kavurucu etik sorunlarından biri: Yarım kalmış,
eksik bir yapıyı, mimarının çizimlerine dayanarak tamamlamak doğru mudur?
Ben ölçü saymıyorum kendimi:
Ezelden beri bitmemiş, tamamlanamamış “iş"ler mıknatıs, beni çekerler Ev
ya da şiir, filim ya da fresko, ayrım gözetmem.
La Sagrada Familia’yı tamamlama
kararı alınmış, on yıllardır sürüyor çalışmalar. Yineliyorum: Ben, 1926’da ne
noktada durmuşsa o noktada kalmalıydı, derim. Düşünün ki restorasyona bile
karşıyım - hepten.
Oysa anlıyorum: Gaudi, Proje’yi
hem makroda sonul biçimine getirmiş, hem de mikro çılgınlıklar için sayısız
desen, çizim, maket bırakmış ardında. Neden bütünlenmesin ki tasarlanan iş,
Gaudi mühendis miydi?
Ne olursa olsun: öylece
bırakırdım.
Hem kendini oraya gömmemiş mi?
Gaudi, üç
1:25 ölçekli maketler yaparmış durmadan, alçıdan. Maket
atölyesi bugün de aynı yerde sürdürüyor çalışmalarını.
Bir mimarın maket üzerinde
çalışmasından doğal ne olur: Kağıt üstündeki taslağı asıl oylum olarak görmek
istiyor. Aklımı kurcaladı doğrusu: 1:25 ölçekli de olsa, yapmayı düşündüğüne ulaşması
onu çalışmalarında bir parça frenlemiş olabilir mi?
Dönünce bakacağım: La Sagrada
Familia’nın inşa çalışmalarının onca ağır gitmesinin nedenleri arasında bunun
payı olmuş mu? Sanmıyorum, gene de bakacağım.
Bir de, nedense onu merak ettim:
Öğrencilerini, çömezlerini besbelli derinden etkilemiş, ordu gibi çalışmışlar,
ya o, onların bulgularından, yaklaşımlarından etkilenmiş midir?
Dedalus’a el sallıyorum şimdi de.
Nedense, dememe de bakılmamalı:
Genç meslektaşlarının kimi çalışmalarını gördüm evinde ve Müze’de: Kaşlarım
yukarı kalktı.
*
http://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2013/09/la-sagrada-familia.html
http://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2013/09/gaudi.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder