Kendimi tanımlamakta hiç güçlük çekmiyorum: Ben, erkek zekasına sahip dişi mizaçlı biriyim. Benim duyarlılığım ve bundan kaynaklı hareketler -mizacı ve mizaç ifadesini belirleyen de budur - bir kadınınkilerdir. Benim ilişki yetilerim -zeka ile itkinin zekası olan irade - bir erkeğinkilerdir.
Duyarlık bakımından, sevilmeyi hep sevdiğimi ve asla kendimi sevmediğimi söylersem her şeyi söylemiş olurum. Her şeyin karşılıklı olması gibi bayağı bir görev - bir ruh sadakati- nedeniyle, bu tür duyguların karşılığını ödemek zorunda kalmak beni her zaman sıkmıştı. Benim hoşuma giden pasiflikti. Faallik açısından, beni sevenin sevgisini kışkırtmaya ve unutulmamaya yetecek kadarıydı istediğim.
Sevginin tabiatına dair bir hayalim yok. Kaba saba bir cinsel sapkınlık hali söz konusu. Ruha kadar gelip duruyor. Ama kendime dair düşündüğüm anlarda, mizacımın bu yatkınlığının günün birinde bedenime kadar inmesinden (bugün bile asla emin olamasam da) hep çekindim. O dönemde bu itkiye denk düşen cinsellik yaşadığımı söylemiyorum; ama arzu, tek başına arzu, beni aşağılamaya yeter. Tarihte, özellikle sanat tarihinde bu durumda az kişi vardır. Shakespeare ve Rousseau bunun örnekleridir ya da en ünlü emsalleridir. Tinin bu sapkınlığının bedenime indiğini görme kaygısı köklerini, bu sapkınlığın ikisinde aldığı biçim üzerine düşüncelerimde bulur -ilkinde, oğlancılık biçiminde, bütünüyle, ikincisinde belli belirsiz, muğlak bir mazoşizm biçiminde.
Duyarlık bakımından, sevilmeyi hep sevdiğimi ve asla kendimi sevmediğimi söylersem her şeyi söylemiş olurum. Her şeyin karşılıklı olması gibi bayağı bir görev - bir ruh sadakati- nedeniyle, bu tür duyguların karşılığını ödemek zorunda kalmak beni her zaman sıkmıştı. Benim hoşuma giden pasiflikti. Faallik açısından, beni sevenin sevgisini kışkırtmaya ve unutulmamaya yetecek kadarıydı istediğim.
Sevginin tabiatına dair bir hayalim yok. Kaba saba bir cinsel sapkınlık hali söz konusu. Ruha kadar gelip duruyor. Ama kendime dair düşündüğüm anlarda, mizacımın bu yatkınlığının günün birinde bedenime kadar inmesinden (bugün bile asla emin olamasam da) hep çekindim. O dönemde bu itkiye denk düşen cinsellik yaşadığımı söylemiyorum; ama arzu, tek başına arzu, beni aşağılamaya yeter. Tarihte, özellikle sanat tarihinde bu durumda az kişi vardır. Shakespeare ve Rousseau bunun örnekleridir ya da en ünlü emsalleridir. Tinin bu sapkınlığının bedenime indiğini görme kaygısı köklerini, bu sapkınlığın ikisinde aldığı biçim üzerine düşüncelerimde bulur -ilkinde, oğlancılık biçiminde, bütünüyle, ikincisinde belli belirsiz, muğlak bir mazoşizm biçiminde.
Pessoa'nın yazılarında -sergilenen- kadın düşmanlığı iyi bilinmektedir. Bu yazılar kimi zaman antifeminist manifesto, kara mizah görünümü bile edinir. Gerçek ise elbette çok daha karmaşıktır: Soares'in Huzursuzluğun Kitabı'ndaki tamamen cisimsiz, yüceltilmiş, ideal kadını, Caeiro'nun Sürülerin Çobanı'nın neredeyse tamamen cinsellikten yoksunluğu, Reis'in Şarkılar'ındaki kısmen örtülü homoseksüellik, Campos'un Büyük Şarkılar'ının öfkeli karşıtanlamlılığı (sadomazoşist) Antious ile Epithalame adlı ingilizce şiirlerinin aşırı şiddeti ile Pessoa'nın bu konuda itiraf etmiş olduğu belirsizlikleri arasında, Wilde'ın çağdaşı bu şairin gerçek ya da varsayımsal cinselliği üzerinde sonsuzca yorumda bulunacak malzeme vardır. İlkgençliğinin çılgınca fantasmalarından homoseksüellik üzerine kısmi itiraflarına, " Cinsellik beni ilgilendirmiyor" özlü saptamasının bulunduğu "Suskun Kutsal Bakiremiz"in hayranlık verici metinlerine dek, Pessoa'nın yaşadığı gerçeklik ancak satır aralarında hem her şey hem de zıddı okunarak tanımlanabilir. Ayrıca, Pessoa'nın (otuz yaşında) ileri sürdüğü "bakirliğini" de unutmayalım; ama güvenirliği elbette ihtiyat gerektiren "medyum tebliğleri"nde belirtir bunu. Nihayet, Pessoa genç bir kızı, Ophelia'yı, hem Ophelia'nın hem kendisinin mektuplarının (bize bu kaşarlanmış "kadın düşmanı"nın bambaşka bir imgesini -yine bir imge!- veren mektupların) kanıtladığı gibi, aşırı bir tutku ve sevgiyle gerçekten sevdi.
*
Pessoa Pessoa'yı Anlatıyor
Kırmızı Kedi Yayınları
Derleyen ve Çeviren: Işık Ergüden
*
Pessoa Pessoa'yı Anlatıyor
Kırmızı Kedi Yayınları
Derleyen ve Çeviren: Işık Ergüden
Sade bir köşede dursun, ben Pessoa'yı, otuzunda hala bakirliğinden dem vuran, - ve kim bilir belki de bakir ölmüş- bu adamı daha çok seviyorum
YanıtlaSil