* Bilim iyi gelir, özellikle Carl Sagan depresyona birebirdir. Eşi Ann Druyan'la birlikte yazdıkları Atalarımızın Gölgesinde isimli kitaptan Erasmus Darwin'e bir çentik:
Erasmus Darwin yazar, fizikçi ve mucitti.
Şair Samuel Taylor Coleridge, Erasmus Darwin'in, tanıdığı en orijinal zihin yapısına sahip adam olduğunu düşünüyordu.
Erasmus aynı zamanda bir doktor olarak da ün salmıştı. III. George onu özel doktoru olarak sarayına davet etmiş fakat Erasmus daveti geri çevirmişti. Taşradaki mutlu evinden ayrılmak istemediğini söyledi. Ama belki Amerikan devrimcilerinin destekçisinin kendine göre politik nedenleri vardı. Ama Erasmus Darwin'in asıl ünü bir dizi kafiyeli ansiklopedik şiir yazmasından ileri geliyordu.
Erasmus Darwin'in Botanik Bahçesi adlı iki ciltlik çalışması bitkilerinin aşklarını da kapsıyordu. 1789'da yazılmıştı ve heyecanla beklenen ikinci kitabı Bitkilerin Ekonomisi de en çok satanlar arasına girdi. Kitapları o kadar başarılı oldu ki hayvanlar krallığı üzerine de bir kitap yazmaya karar verdi. Sonuç 2500 sayfa kalınlığında ve düz yazıyla yazılmış Zoonomania: Ya da Organik Yaşamın Yasaları isimli kitap oldu. Bu ileri görüşlü adam, kitapta şöyle bir soru
soruyordu:
Sürünen bir tırtıldan kelebeğin çıkması, kurbağa yavrularının kurbağaya dönüşmesi gibi hayvanlarda doğumdan sonra yaşanan büyük değişimleri düşündüğümüzde, ikinci olarak köpeklerde veya atlarda olduğu gibi [soy ıslahı yoluyla] hayvanlara değişik özellikler kazandırılması üzerinde düşündüğümüzde, üçüncü olaraksa insanlarda olduğu gibi tüm sıcakkanlı hayvanlarda, dört ayaklılarda, kuşlarda, amfibik hayvanlarda görülen yapı benzerliklerini incelediğimizde, tüm sıcakkanlı hayvanların aynı canlı, ince bir liften (arketipten, ilkel formdan) meydana geldiğini düşünmek çok mu cesurca olacaktır?
Erasmus Darwin 1731 - 1802 |
Erasmus Darwin'e göre arzunun üç büyük nesnesi vardı: açlık, güvenlik ve şehvet. Hayvanlar bu üç arzuyu doyurmaya çalışırken şekil değiştiriyordu. Özellikle de şehveti. Doğa'nın Tapınağı ya da Toplumun Kökeni adlı son eserinde geçen dizelerden biri şöyleydi:
"Ve selam olsun CİNSEL AŞKIN TANRI VE TANRIÇALARINA!"
(Dizenin bazı sözcüklerini kendisi özellikle böyle büyük harflerle yazmıştı.)
Erkek geyiğin diğer erkeklerle kavga etnek için boynuzlar geliştirdiğini ve bunu bir dişiye sahip olmak ayrıcalığına erişmek için yaptığını gözlemledi. Hiç kuşkusuz bir şeyler yakalamıştı. Ama onun tarzı belli bir düzene sahip olmayan bir tür orijinallikti. Dehası metodik araştırmayla uğraşamazdı. Bilim içgörüleri karşılığında sağlam bir giriş ücreti ister ve can sıkıntısı vaat eder. Erasmus ise bu giriş ücretini ödemek istemiyordu.
Torunu, Charles Darwin, gerekli ödemeleri yapacaktı. Zoomania'yı iki kere okuyacaktı. İlk kez on sekiz yaşındayken, ikinci kez ise on yıl boyunca dünyayı gezip geri döndükten sonra okuyacaktı. Büyükbabasının Jean Babtiste de Lamarck'ı yirmi yıl sonra ünlü yapacak olan, erken doğmuş fikirleriyle gurur duyuyordu. Ama Charles Erasmus'un araştırmaya karşı gönülsüzlüğünden rahatsızdı. Bu nedenle dikkatlice ve titizlikle büyükbabasının yaptığı spekülasyonlarda bir doğruluk payı olup olmadığını araştırmaya başladı.
Lamarck bir asker, kendini yetiştirmiş bir botanikçi ve modern doğa tarihi müzesinin öncülerinden olan bir zoologdu. Herkes binlerce yıldan bahsederken o milyonlarca yıl demeye başladı. Yaşayan dünya fikrini birkaç ayrı bölüme ayırarak türler illüzyondur, türler yavaş yavaş birbirine dönüşür şeklinde ifade etti. Lamarck' a göre bu gerçeği hemen kavrayamamamızın nedeni hayatlarımızın çok kısa olması ve hızla geçip gitmesiydi.
Lamarck en çok, organizmaların atalarının karakteristiklerini miras aldığı tartışmasıyla gündeme gelmiştir. En ünlü örneği, zürafanın yukarıda kalan ağaç dallarındaki yaprakları yemek için boynunu birazcık uzatması ve bunu gelecek jenerasyonun miras almasıydı. Lamarck'ın zürafaların aile tarihine dair kesin bir bilgisi yoktu ama konuyla alakalı bir datayı görmezden gelmeyi seçmişti: Binlerce yıldır Müslümanlar ve Yahudiler erkek çocuklarını sünnet ediyordu. Ama sünnet derisi olmadan doğan tek bir erkek çocuk bile dünyaya gelmemiştir. Kraliçe arılar ve erkek arılar çalışmaz ve jeolojik çağlar boyunca da çalışmamıştır. Ama diğer arılarda tembelliğin izine rastlanmaz hatta çok çalışkan olduklarını bile söyleyebiliriz. Evcil hayvanların ve çiftlik hayvanlarının kuyrukları kısaltılır, kulakları kırpılır, kanatları veya derileri damgalanır ama yeni doğan bir hayvanda bu değişimlerden
hiçbiri görülmez. Çinli kadınların genç yaşta ayakları zalimce bağlanır ve deforme edilir. Yüzyıllardır süregelen bu uygulamaya rağmen yine de kız bebekler normal ayaklarla doğar.
Bu tür karşı örneklere rağmen Charles, Lamarck ve büyükbabası Erasmus'un türlerin atalarından karakteristiklerini miras aldığı fikrini önemseyecekti.
Darwin, ayrı ayrı kalıtım birimlerini yani genleri yeniden karan ve bir sonraki kuşağa aktaran mekanizmadan; bu genlerin gelişigüzel değişme şeklinden, moleküler doğalarından ve uzun kimyasal mesajların kodlarını çözebilme ve bu mesajları aynen çoğaltabilme yeteneklerinden habersizdi. Kalıtım hala gizemini korurken, yaşamın evrimini anlama çabasına girişmek gerçekten deli veya gerçekten yetenekli bir bilimci olmayı gerektiriyordu.
...
*
Atalarımızın Gölgesinde kitabından,
Carl Sagan - Ann Druyan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder