Seksenlerden İki Film


I have of late, but wherefore
I know not, lost all my mirth
and indeed, it goes so heavily with my disposition;
that this goodly frame the Earth, seemes to me a sterrill
Promontory; this most excellent Canopy the Ayre,
look you, this brave ore-hanging firmament,
this Majestical Roof,
fretted with golden fire: why, 
it appeares no other thing
to me, then a foul and pestilent congregation of vapours.
What a piece of work is a man,
How noble in Reason, how infinite in faculties, 
how like an angel in apprehension
how like a God ! 
the beauty of the world,
the paragon of animals. and yet to me,
what is this quintessence of dust?
Man delights not me; no,
nor Woman neither; 



Son zamanlarda, bilmem neden, bütün sevincimi yitirdim, her gün yaptıklarımı yapmaz oldum. Gerçekten öyle karardı ki içim, dünya, bu güzelim yapı, çorak bir kayalığa döndü gözümde. Hava, o canım başörtüsü dünyanın, şu cömert gök kubbeye bakın, bu yüce tavan altın parıltılarıyla bir şey değil benim için, pis, hastalıklı kokular birikintisinden başka bir şey değil. İnsan, ne yaman bir yapı insan! Akıl gücüyle ne soylu bir varlık! Düşünme yetenekleri ne sonsuz! Duruşu, kımıldanışı ne anlamlı, ne güzel! Ne melekçe davranışları, ne Tanrıca kavrayışları var! Evrenin gözbebeği insan, canlıların baş tacı! Ama benim için nedir insan, bu özü toz yaratık?  İnsanın tadı yok benim için, kadının da yok..

Hamlet'ten
çeviri: Sabahattin Eyüboğlu


https://www.criterion.com/current/posts/122-withnail-and-i






"Oyun yazarının hayatı zordur. Kimilerinin düşündüğünün aksine kolay değildir. Oyun yazmak için çok çalışırsınız, kimse sahnelemez. Geçinebilmek için başka işler yaparsınız. Ben oyuncu oldum ama insanlar işe almadılar. Böylece günlerini ufak tefek işlere koşturarak geçirmeye başlarsın. Bu sabah kimi önemli telefon görüşmeleri için saat 10.00’da kalkmam gerekti. Daha sonra zarf almak için kırtasiyeye gittim. Sonra da fotokopiciye. Yapılacak düzinelerce iş vardı. Saat 17.00’de, sonunda postaneye gidebildim ve oyunumun birkaç kopyasını postaladım, bu sırada da acaba menajerim bir rol için aramış mı diye devamlı çağrı cihazımı kontrol ediyordum. Sabah posta kutum faturalarla dolmuştu. Ne yapacaktım? Bunları nasıl ödeyebilirdim ki? Zaten elimden gelenin en iyisini yapıyordum. Bütün hayatım bu şehirde geçti. Yukarı doğu kısmında büyüdüm. 10 yaşımdayken zengindim, soyluydum, sefahat içerisinde, taksilerle dolanıyordum ve aklımdaki tek şey sanat ve müzikti. Şimdi 36 yaşındayım, aklımdaki tek şey para..."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder