Hiçbir sanatçı, hiçbir sanatçıyı aşamaz.
Onun yarışı kendi kendisiyledir.
Yolunun üstündeki engelleri aşmak.
Belki yalnızca bu.
*
- Bir şiiri, bir yazıyı, bir resmi anlamadığınız zaman ne yapıyorsunuz?
- Goethe'nin dediğini. Karanlık ve karışık olan benim kafam mı,
yoksa sanatçınınki mi, ona bakıyorum
*
Resim konusunda:
1. aşama: Resme bakmak
2. aşama: Resmi görmek
3. aşama: Resmi duymak
4. aşama: Resmi dinlemek
5. aşama: Resmi okumak
6. aşama: Resim.
*
İslamın resmi yasaklamış olması -
Peki, İslam romanı da yasaklamış mıydı?
Niçin XIX. yüzyıla değin İslam toplumlarında,
bu arada Türkiye'de roman yok.
*
Hiçbir manzara resmi,
ne de bir interiur
bir çıplak kadar heyecanlandırmaz beni.
Anatomi değil,
ışık, doğa, aşk, meşk, her şey oradadır.
Tüm dünya. Tüm doğa.
Tüm tarih. Hatta coğrafya.
İnsanoğlunun tüm haritası.
*
Varoluşçu resim olabilir mi?
Hem de nasıl!
İşte Van Gogh. İşte Munch.
Onlar, varlığın tüm yükünü taşıyorlardı.
Umudu ve umutsuzluğu.
Boğuntuyu ve bunaltıyı.
Sanrıları. Deliliği.
Yaşamı. Ölümü.
Yaşamın hiçliğini.
Ölümün sonrasızlığını.
Okumasını biliyorsanız
onların renklerinin, biçimlerinin ötesinde
bunları okursunuz.
*
Bir vahşet gravürünün altında, el yazısıyla
"Bunu gördüm" yazıyordu.
Bordeaux'da sürgünde öldü. Kulakları nicedir
hiçbir sesi duymuyordu.
Efsaneye göre, yüzyıl sonra, İspanya'ya getirilmek üzere
mezarı açıldığında, içinde iki iskeletin yattığı görülmüş.
Goya'dan söz ediyorum.
İskelet konusunda, Gogol içinde aynı şeyi söylerler.
*
Resim sanatında
didaktik hiçbir şey yok.
Her şey diyalektik.
*
Resim de okunabilir.
*
Resimdeki imlerin kendilerinden başka anlamları yoktur.
*
Resim de ezber olmaz.
*
Her resim bir kültürü yansıtır. İster istemez.
Ressamın içinden çıktığı toplumsal kültür kadar
ressamın gönül verdiği kültürü de.
*
Evet, her yaşam bir romandır.
Ama hiçbir zaman tablo değil.
*
Ressam sessiz konuşur.
*
Cezanne bir gün Monet'ye
Salon'a (Devlet sergisine)
bir oturak göndermek istediğini
söylemiş.
Yaklaşık kırk yıl sonra
Urinoire ile Duchamp
bunu gerçekleştirmiş.