Ayvalık'ta


Öğle üzeri Ayvalık'ın dar sokaklarında dalgın ve yarı uyur bir halde dolaşırken bir evin açık kapısından içeri giren bakışlarım karşı duvardaki raflara dizilmiş kitaplarla karşılaştı. Bir dükkan olup olmadığını anlayamadım ilkin, yoluma devam etmek üzereyken geri dönüp içeri girdim. İçerde, yaşlıca bir bayan sandalyesine çökmüş kitap okumaktaydı. Kitaplara bakabilir miyim diye sordum, tabi dedi, sonra uzun bir süre oyalandım içeride.

Kişisel bir kitaplıktı bu, bütün bu eserler tesadüf eseri bir araya gelmemişti, hiçbir kişisel kitaplıkta kitaplar tesadüf eseri biraraya gelmez, oldukça tanıdık gelen bir okuma serüvenine ait parçalardı bunlar; okuduğum, okumadığım, okumayı düşündüğüm, aklıma, bir kenara not aldığım, kitaplar, yazarlar... Eski, zengin bir sahaflığa ait kitaplar gibi... önemli bir kısmı da elimde olan kitapların ilk çıkan basımları. Hazine bulmuş gibi oldum. Elimden gelse bütün kitapları alıp götürecektim.

İçerideki bayan kitapların kızına ait olduğunu söyledi. Kızım yönetmen dedi, belki tanıyorsunuzdur, Nur Akalın Tanıdık gelmiyor ama ben de sinema öğrencisiyim dedim. Kızına ait uzun metrajlı bir filmin dvd'sini gösterdi, yazmış olduğu çeşitli yayınevlerinden çıkan birkaç kitabı da vardı. Gözüm kitaplıktaydı ama her birine kısa kısa göz gezdirdim. Bütün bu kitapları nasıl olur da satar anlamıyorum dedim sonra, insanın ömrü boyunca dönüp dönüp okuyacağı, besleneceği, bağlı kalacağı, Nietzsche'nin deyimiyle kanla yazılan ve ezberlenmek isteyen kitaplardı bunlar. Yukarıda da (odasında mı?) kitaplar olduğunu söyledi. Bazılarını satmak istememiş, sattıkları kitapların isimlerini de bir kenara not almasını rica etmiş annesinden.

İçerde yalnız kitaplar yoktu, yabancı şehirlerden gelen çeşitli eşyalar ve giysiler de satılıyordu, bir köşede kısa zaman önce seyrettiğim Stranger Than Paradise filminin çerçeve içindeki küçük bir afişi dikkatimi çekti. Filmlerinin afişlerini içeriye astırmadı dedi annesi, (memnun kalmamış mıydı yoksa filmlerinden?) Siz dedi tatlılıkla, hepiniz kitap kurdusunuz. (Öyle miyiz?) Öyleyiz dedim.

Böylesi bir okuma serüvenine tanıklık ettikten sonra okur'un kendisine ait kitaplarını almamazlık edemezdim: Rika'nın Bahçesi. Sessizlik. Bir de elimde fotokopileri bulunan Rimbaud şiirlerinin Özdemir İnce çevirileri: Ben bir başkasıdır.

 Ayvalık'a her gelişimde yolumu düşüreceğim bu kitaplığa, dönüp dolaşıp buraya uğrayacağım. Başka çare var mı?


Yalnız İnsan  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder