...dört yüz sayfalık bir kitabın topu topu üç sayfasını normal bir okuyucudan daha dikkatli okumamız, hepsini okuyan, ama bir tek sayfasını bile dikkatle okumayandan daha iyidir, Bir kitabın on iki satırını en yüksek yoğunlukla okumak ve böylece, söylenebileceği üzere, bütünün içine girmek, normal bir okuyucu gibi kitabı okumamızdan daha iyidir, o, sonunda okuduğu kitabı tıpkı bir uçak yolcusunun üzerinden uçtuğu manzarayı tanıyacağı gibi az bilir. O, çevreyi bile göremez. İşte bugün herkes her şeyi uçarken okuyor, her şeyi okuyorlar ama hiçbir şeyi bilmiyorlar. Ben bir kitaba girer ve onun üzerine çökerim, her şeyimle, düşünün, bir iki sayfa üzerinde felsefi bir çalışma, sanki ben de oradaymışım gibi, bir manzaraya girmek, bir doğa, bir devlet oluşumu, bir toprak ayrıntısını isterseniz, bu toprak ayrıntısına yarım bir güçle ve yarım bir yürekle değil de tam olarak girmek, onu keşfetmek için ve sonra keşfedildiği anda elimdeki tüm titizlikle onu bütüne götürmek.
Her şeyi okuyan, hiçbir şey anlamamıştır, dedi...
Bernhard'ın pek çok gevezeliği arasından,
Eski Ustalar kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder