Entelektüel Edebiyatın İflası: Enis Batur

...

Batur’un “Acı Bilgi”si diğer kitaplarındaki temaların neredeyse aynısını işliyor. Gezilen şehirler, müzeler, tarihi eserler ve bu şehirlerde yaşamış yazarlar, müzisyenler, ressamlar ve bunların arasına yerleşen Enis Batur ve eşi.

…tüm bu saçmalıklar nasıl oluyor da bir anda yazılabiliyor? Bunun tek bir açıklaması vardır: Ne olursa olsun yazmak ve yeni bir kitap oluşturmak.

... Batur ansiklopedide bulunan her addan, her eserden bir metin çıkarıyor. Bu şekilde yazmaya devam ederse yüz olan kitap sayısı kolaylıkla otuz yıl içinde beş yüze çıkar.


*

Kendimi nedir bu, demekten alamıyorum. Enis Batur bu tür kitapları özellikle son on yıldır yazıyor ve bastırıyor. Kimse de Batur'u eleştirmiyor. Kendisi sürekli övülüyor. Enis Batur'un kitaplarının hiçbir edebi, bilimsel, felsefi değeri olmamasına rağmen bunları söyleyecek bir kişi çıkmadı da bu iş bana mı düştü? Tüm entelektüel ve kültürel çevrelere sesleniyorum. Neredesiniz? Enis Batur'un yazdığı kitapların değerli olduğunu söyleyebilecek kimse var mı? Değerli bulanlar için yazıma devam ediyorum.

Enis Batur tarafından dayatılan ve bir örneğini Acı Bilgi de gördüğümüz bu yazı türü (aklına geleni ne olursa olsun yaz) Yapı Kredi yazarları tarafından istemeye istemeye benimsenmiş ve böylece bu niteliksiz yayınlar şık baskılarla estetikleştirilerek kitap raflarını doldurmuştur. Enis Batur güç ilişkilerinin neden olduğu baskı sonucu edebiyat çevrelerince değeri kabul edilen ve belli bir düzeye ulaşmamış okurlarca anlaşılamayan bir büyük şair ve yazar olarak lanse edilmiştir. Bu gülünç durumun gözler önüne serilmesi için bu kadar yıl nasıl ve neden beklenmiştir? Çünkü bu gülünçlüğü ancak yazın ve edebiyat çevresinin dışında kalmayı baştan kabul eden biri ortaya çıkarabilirdi. Bu çevreden ekonomik bir çıkarı olmayan biri. Ben sadece bu belgenin edebiyatımızın eleştiri tarihinde yer almasını istiyorum. (Orhan Pamuk için yaptığım eleştiri gibi). Ülkemizde yazının neden ve nasıl gerçek varoluşsal, toplumsal sorunların dışında yapay bir çölde çırpındığını göstermek istiyorum. Bunun için yayın dünyamızın gösterişli, karizmatik, büyük komutanından daha iyi bir örnek bulamazdım.



*

Bugüne kadar Enis Batur bu ve benzeri metinlerle ülkemizin yazı alanını işgal etmiştir ve kimse de bu gidişe karşı bir tek eylemde bulunmamış ve yazı yazmamıştır. Bunun nedeninin yayın dünyasında veya pazarında olanlar farkındadır. Ama bu gerçeğin yazılması gerekiyor. Çünkü güç ilişkilerine dayanarak yapılan bu işler değerli olabilecek yapıtların ortaya çıkmasını, değerlendirilmesini engelliyor. Ben kişisel olarak üzerimizde sürekli kara bulutların dolaştığı izlenimini ediniyorum. Ama acı bilgi değil de acı gerçek şudur: Enis Batur yayın pazarındaki güç ilişkilerinin içinde önemli bir konumdadır ve onun yazılarının değersizliğini açığa çıkaran kişinin bu pazarda iş yapma olanağı kalmaz veya çok azalır.

*

Ego ruhun zenginleşmesini önleyen bir duvardır. Bu duvar çok güçlü olduğu zaman kişi her yerde ve her durumda öncelikle kendini, duygularını ve arzularını görür. Böyle kişiler, çevresini ve çevresindeki kişileri yoksullaştırır. Batur’un yazılarında hemen onun egosu ortaya çıkmaktadır ve bütün gördükleri yerler, iletişime girdiği kişiler onun kaleminde bütün özelliklerini yitirmektedir. Bugüne kadar Batur’un bütün yazılarında ve kitaplarında kendisi her yeri işgal etmektedir. Bu boğucu atmosfere ancak çıkar ilişkileri nedeniyle dayanıldığını zannediyorum. Böyle bir yazar tipinin varlığını sürdürmesi ancak güce dayanmasıyla mümkündür. 

*

Enis Batur'la yalan, ikiyüzlü, çıkar üzerine kurgulanmış bir yayın dünyası içinde baş etmenin zorluklarını en iyi bilenlerdenim. Batur çok kitap okuyor, çok geziyor, çok biliyor ve klasik anlamda çok kültürlü olabilir. Ama Batur hiçbir zaman iyi bir kitap yazmamıştır. Acı Bilgi'de gördüğümüz gibi bütün bilgiler hiçbir bağlantı, bütünlük, tutarlılık kaygısı duyulmadan rasgele sayfalara yerleştirilmiştir. Kitabın her sayfası ayrı telden çalmaktadır. Yazar o anda eline hangi kitap geçmişse ondan söz ediyor. Yabancı yazarların ve yazdıkları eserlerin adlarından bıkılıyor. Kitabı ansiklopedik yarım bilgilerle dolup taşıyor. Batur'un kitabı, içine rasgele, buruşuk bir şekilde atılmış giysilerle doldurulup zorla kapatılan bir bavula benziyor. Hiçbir estetik kaygı beslenmiyor. Yazındaki türler tarih boyunca insanlığın anlatım için geliştirdiği dış çerçevelerdir. Bu çerçeveler kırılmak isteniyorsa yeni, tutarlı ve estetik açıdan düzeyli çerçeveleri bunların yerine koymak gereklidir. Yoksa ipe sapa gelmez kitaplar arasında hiçbir düşünce biçiminin yeşermediği bir barbarlık yazınının içine düşeriz. Enis Batur keyfim nasıl isterse öyle yazarım, diyor. Olabilir ama yazdıklarına karşı yazılacak eleştirilere hazırlıklı olmalıdır. Bu eleştiriler onun yazdığı şeylerin değerini araştıracaktır. Kitaplarının değerlendirilmesini tekelini kendi kurduğu mekanizmalara bırakmayacağımızı bilmesini istiyorum.

Enis Batur’un yazarlığının önünde bir duvar vardır. Bu duvar onun egosudur. Egosu çevresini göremeyecek, diğer insanları değerlendiremeyecek kadar çok şişmiştir. Kendisiyle bu kadar çok meşgul olan bir insanın yaratıcı olması düşünülemez. Bütün yazdıklarında kendini ve kendinin üstünlüklerini görmesi gerekmektedir. Böyle insanlar lider, komutan olabilirler ama hiçbir zaman yaratıcı, yazar olamazlar. Yazarlığın olmazsa olmaz koşulu egoyu parçalamak ve ruhun derinliklerine inmektir. Enis Batur eleştirildiğinde çılgına dönmektedir. Bu nedenle çevresi yazdıklarının hiçbir edebi, düşünsel değeri olmadığını söylemekten çekinmektedirler. Ülkemizde bazı yazarlar birbirleriyle sahte ilişkiler kurmakta, gerçekte değersiz buldukları kitapları çıkar ilişkileri nedeniyle övmektedir.

Ben Acı Bilgi kadar kötü bir kitap okumadım. Bunun nedeni kötü kitapları bitirmediğimdendir. Bu kötü kitabı bitirmeyi görev edindim. Gençlerimiz için hayati önemi olduğuna inandığım bu eleştiriyi yazdım. Hiç olmazsa gençlerimiz kötü bir eserin kötü olduğunu hiç kimsenin dile getirmeyebileceği gerçeğini bir yazı aracılığıyla öğrenmiş olacaklar.

Enis Batur için söyleyeceğim son söz, gücün kullanımının yazarlığı öldürdüğü gerçeğini unutmamasıdır. 


 (sf. 141 - 156)

Doğu Batı: Edebiyat Üstüne
Sayı 22, Nisan 2003
Doğu Batı Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder