Çama mı benziyorsun...


YIRTICI KUŞLAR ARASINDA..

burada aşağıları isteyeni

nasıl da çabucak

yutuyor derinlikler..

ama sen , zerdüşt ,

seversin uçurumu gene de,

çama mı benziyorsun..-



o kayaların bile

derinliklere titreyerek baktığı yerlerde

salar köklerini – ,

her şeyin çepeçevre

aşağıyı istediği

uçurumlarda dikelir

vahşi heyelanların , çağlayan çayların

sabırsızlığı ortasında

sabırla sebatlı , sert , sessiz ,

yalnız..



yalnız..

kim göze alabilirdi ki

burada konuk olmayı , sana konuk olmayı..

bir yırtıcı kuş belki,

çılgın kahkahalarla,

yırtıcı kuş kahkahalarıyla,

durgun sabırlının

başına hınzırca

tebelleş olmayı seven..



niye böylesine durgun..

-diye alay eder haince

kanatları olmalı kişinin , uçurumu seviyorsa..

asılıp kalmamalı

senin gibi , ey asılmış..




ah zerdüşt

zalim nemrut..

daha düne dek avcısıydı tanrının bile ,

tuzağıydın her türlü erdemin

okuydun fenanın..

şimdi

kendi kendinden kaçmış

kendi kendine av olmuş

kendi kendine saplanmış..



şimdi

tek başına kendinle

iki başına kendini bilmenle

yüzlerce aynayla çevrili

kendine sahte

yüzlerce anıyla çevrili

belirsiz,

yaralardan bezgin

üşümekten soğuk

kendi iplerine dolaşmış

kendini bilen

kendini asan..



ne sarıp sarmalıyorsun kendi kendini

bilgeliğin sicimleriyle..

ne ayartıyorsun kendi kendini

kocanmış yılanın cennetine

ne kaçırıyorsun kendi kendinden

kendi kendine – kendi kendine..



bir hasatsın şimdi

yılan zehiriyle zehirlenmiş

bir mahkumsun şimdi

en zorlu kaderi çekmiş

kendi çukurunda

iki büklüm taş kıra kıra

kendi kendine gömülü

kendi kendini gömmüş

onmaz

katı ,

bir ceset -,

yüzlerce ağırlıkla yüklü ,

kendi kendisiyle yüklenmiş

bir bilen

bir kendini bilen

bilge zerdüşt..



en ağır yükü aramıştın

işte kendini buldun -,

şimdi de atamıyorsun kendini sırtından..



saklı

gizli

artık dik durmayan biri..

kendini mezarınla karıştırıyorsun artık ,

karışmış kafa..



oysa daha düne dek nasıl da kibirli

kibrinin tahta bacakları üstünde

daha düne dek nasıl da tek başına tanrısız

iki başına birlik

her burnubüyüklüğün parlak prensi..



şimdi-

iki hiçlik arasında

bükülmüş

bir soru işareti

yorgun bir bilmece –

yırtıcı kuşlara göre bir bilmece..



‘çözecekler’ seni , bekle bak ,

can atıyorlar senin ‘çözümüne’ ,

çevrende uçuşmaya başladılar bile , sen ey bilmece ,

çevrende , sen ey asılmış..

ah zerdüşt..

kendini bilen..

kendini asan..


Friedrich Nietzsche
Çeviri : Oruç Aruoba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder