Psikiyatrinin, daha insani bir şekilde yaşanması için, sadece şiire değil felsefeye de ihtiyacı vardır; felsefenin de şiire ihtiyacı vardır. Felsefi düşünce ile şiirsel yaratıcılık, düşünme ile şiir yazma arasındaki ilişki, dili baş döndürücü bir karmaşıklık barındırmakla birlikte, özgün hermeneutik yönleri açısından okunması ve incelenmesi ihmale gelmemesi gereken Heidegger'in bir kitabında ustalıkla ortaya konmuştur. Filozof şöyle yazmaktadır:
Düşünmek ile şiir yaratmanın ortak kökeni o kadar yakın görünmektedir ki, bazı düşünürler kendi düşüncelerini şiirsel öğeyle ifade ederler ve bazı şairler, sadece, düşünürlerin özgün düşünme şekillerine yakın olduklarından dolayı şairdirler. Batı felsefesinin son filozofu, Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt'teki "şair"e istinaden seve seve "filozof-şair" olarak adlandırılmaktadır.
Nietzsche'den Hölderlin'e, filozof-şairden şair-filozofa; Heidegger sözünü şöyle sürdürmektedir:
Öte yandan, biliyoruz ki şair Hölderlin, derin düşünmesinin kapsamlılığını, sahip olduğu potansiyeli ve de ziyadesiyle sezdiklerini, felsefeyle olan eşsiz yakınlığına borçludur - böylesi bir yakınlığın, Yunan şairleri Pindarus ve Sophokles haricinde, eşi benzeri yoktur, kaldı ki Hölderlin bu iki şairle daimi bir diyalog içindedir.
Heidegger, Nietzshe'ye ve Hölderlin'e, onların hayranlık uyandıran şiirsel düşüncesine atıfta bulunarak, bir kez daha şunları söylemektedir:
Nietzsche düşünürün bir şekilde şair olduğunu, Hölderlin de şairin bir şekilde düşünür olduğunu söylemekte bir yerde haklıdır, şiir yaratmak ile düşünmek birbiriyle eşsiz ve harika bir şekilde bağıntılı - hatta belki de birleşiktir.
Böylesine keskin ve kökten olan bu çıkarımlar, çok farklı tarihsel ve biyografik bir bağlama sahip olsa da, Giacomo Leopardi'nin takdire şayan şiirsel ve felsefi söylemi için de geçerli olamaz mı?
*
Eugenio Borgna
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder