Tam o anda Tadzio camlı kapıdan içeri girdi.
Ailesinin masasına giderken, yerinden kalkmış, yürümekte olan Aschenbach ile karşılaştı, bu kır saçlı yüksek alınlı beyin önünde gözlerini edepli terbiyeli yere eğdi, fakat bir an sonra, o sevimli tavrıyla bakışlarını, yine yumuşak ve dolgun, kaldırıp ona baktı ve yanından geçip gitti. " Adieu (elveda).. Tadzio" diye düşündü Aschenbach. "Seni görmem kısa sürdü." Alışkanlığına aykırı düşüncesini dudaklarıyla ifade ederek hafif sesle ekledi: "Tanrıya emanet ol."
...
...işte bu anda oldu: Tadzio gülümsedi, Aschenbach'a gülümsedi, tebessümün yavaş yavaş açtığı dudaklarla, konuşur gibi, samimi, şirin ve açık, gülümsedi, Görüntüsünü yansıtan suyun üzerine eğilmiş Narcissus'un gülümsemesiydi bu; kollarını kendi güzelliğinin sudaki aksine doğru uzatırken biraz çarpık, bakışının yalınlığından kaynaklanan çarpık bir gülümseme, yansımasının tatlı dudaklarını öpmek için işveli, meraklı, hafif tedirgin, başı dönmüş ve baş döndürücü.
Bu gülümsemeyi bulan Aschenbach, onu tehlikeli bir armağan gibi alıp yürüdü. O kadar altüst olmuştu ki, taraçanın ve parterin ışığından kaçmak, hızlı adımlarla arkadaki parkın karanlığına sığınmak zorunda kaldı. Hem garip bir şekilde öfkeli hem de müşfik azarlamalarının önüne geçemiyordu: "Böyle gülmen doğru değil, Tadzio! Dinle beni, hiç kimseye bu şekilde gülmek doğru değil." Kendini parktaki kanapelerden birine attı, bitkilerin gecedeki kokusunu kendinden geçmiş içine çekti. Arkasına yaslanmış, kollarını sarkıtmış, yenik düşmüş ve kat kat ürperişlerle sarılı, özlemin burada yersiz, saçma, ayıp, gülünç, ama yine de kutsal, henüz burada da saygıya değer formülünü fısıldadı:
" Seni seviyorum."
*
*
Venedik'te Ölüm / Thomas Mann
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder