Rimbaud’nun, kendi sözüyle düşkünlüğünü (eşcinselliğini) Verlaine’le ta 1872 ilkbaharından beri paylaştığı kesinse bile, bu bağlanmada Cehennemde Bir Mevsim’in en ünlü bölümünde gönderme yapılan ve Rimbaud’nun yaşamöyküsü üstünde çalışanların kafasını karıştıran aşk çalkantılarının kısa süre içinde yaşandığını sanmıyorum. Bu ilk ayların Rimbaud’su için eşcinsellik, bilinçli altüst edişinin bileşenlerinden biri olsa gerekti, o kadar. Dediği gibi, bir düşkünlük niteliği taşıyordu yalnızca; her türlü arayışta karanlık tarafa -nesnedeki donukluğa, kişideki şeye, saflığı ve duruluğu kuşkuculuk ve alayla reddeden her şeye- bir razı oluş olarak anlamalıyız düşkünlük sözcüğünü. Yoksun bırakılan, başkaldıran Rimbaud’nun gözünde sorun bir cinselliğe bir başka cinsellikle karşı koymaktan Çok, normlara sapkınlıkla karşı koymaktır. Her tür zevke karşı bir soğukluk -bazen belki bir iğrenti- göstermek. Onun sürgünden doğan eşcinselliği uzun süre bir sürgün biçimi olarak kalır -Ve hep içtenliğini koruyan bir yapıtta bu yüzden hem böylesine derinde hem böylesine güçlükle görülür. Eşcinselliği eğer bir mutluluk olarak yaşasaydı, yapıtının en soyut noktasında Rimbaud’ya saplantılarını ve seçimlerini benimsetirdi. Bir başkaldırı olarak yaşandığı için de onu evrenseli düşünmeye götürür. Bu altüst oluş aylarındaki eşcinselliği, Rimbaud’nun hayran olduğu forsanın “azizliğine” benzetiyorum, Çünkü estirmeyi amaçladıkları duygusal kıyıma karşın, Müstehcenlikler'deki ses bile üzüntülü bir saflığın sesidir.
Hem Rimbaud’nun kendisinin bize söylediğini neden duymazlıktan gelelim? Ama eşcinselliği gerçekse ve onu Rimbaud’nun hiçbir biçimde ahlaksal bir hata olarak görmediği kesinse de, onu öteki sevginin felaketi olarak tanımlamıştır, hem de buna üzülerek. Öteki sevgiyi hep arzulamış, denemiştir. Öteki sevgi, Anı’da hareketsiz sandalın yanında anneyi simgeleyen sarı çiçeğin karşısındaki mavi çiçektir. Merhamet Rahibeleri’nin söz ettiği bir an için taşınan kadın’dır. Bir akşam, yazacaktır çok sonraları, Dizlerimin üstüne oturtttum Güzelliği. -Ve acı buldum onu. Gizemli bir yasak bulmuş olmalı karşısında; bu yasak onu tuhaf ve üzücü hatalara itmişti; Kötü Kan’da da söz edecektir bundan: erginlik çağımdan beri ıstırap dolu köklerini böğrüme batıran - göğe yükselen, beni döven, deviren, sürükleyen düşkünlük.
Eşcinsellik onun gözünde olumsuz bir sevgi, bir yoksunluk, bir başarısızlık olarak kalır.
Yves Bonnefoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder