"Balzac öldüğünde, ki beklenmedik, korkutucu bir ölüm değildi, Parislilerin ardından söylediği güzel sözleri hatırlamayan var mı? Henüz çok olmadı, — bugün 26 Ocak, tam bir yıl önce, — hayranlık uyandıran dürüstlükte, yüksek zekâya sahip ve bilinci daima yerinde olan büyük bir yazar, kimsenin haberi bile olmadan, gizlice sonsuza dek gittiğinde — öylesine gizlice ki onun bu ketumluğu aşağılamaya benziyordu — bulabildiği en karanlık sokakta ruhunu kendi eliyle teslim etti; — onun ardından da iğrenç din ve ahlak söylevleri geldi! — Nasıl da titizlikle tasarlanmış bir cinayet!"
Poe'nun Öykülerin yayımlanması aynı zamanda Gerard deNerval'ın intiharının anma törenidir, intihar mı, yarı intihar mı yoksa Edgar Poe'nunki gibi bir üst-intihar mı? "Nasıl da titizlikle tasarlanmış cinayet" ifadesi, bu ölümdeki belirsizliğin ifadesidir zaten ve soru, Baudelaire'in bilinçli yaşamının sonuna kadar yani peşinde sürüklediği iple kendini boğduğu ana kadar, peşini bırakmayacaktır.
"Birdenbire bir sır verir gibi kısık, neredeyse anlaşılmaz bir sesle: 'Gerard de Nerval'i tanır mıydınız? Hayır, dedim. Devam etti konuşmaya: 'O deli değildi. Asselineau'ya sorun. Asselineau, Gerard'ın asla deli olmadığını anlatacaktır size; deli olmadığı halde intihar etti, astı kendini. Biliyorsunuz bir batakhanenin yakınında, pis bir sokakta. Orada asılmış, kendini asmış! Neden ölmeye karar verdi de bayağı bir yer ve boynuna bir paçavra dolamayı seçti ki? Ölümü neşeyle veya en azından düşle başlatan, etkili, acı vermeyen, ustalıklı zehirler var...' Ağzımdan tek söz çıkmıyordu, konuşmaya cesaret edemiyordum. 'Yok canım, hayır, diye sesini yükselterek, neredeyse bağırarak devam etti, bu doğru değil, o kendini öldürmedi, öldürmedi kendini, yanıldılar, yalan söylediler! Hayır, hayır, o deli değildi, hasta değildi, o kendini öldürmedi! Ah! Yapacaksınız değil mi? Söyleyeceksiniz, onun bir deli olmadığını ve kendini öldürmediğini herkese söyleyeceksiniz, onun kendini öldürmediğini söyleyeceğinize söz verin!' Karanlığın içinde istediklerini yapacağıma dair titreyerek söz verdim. Konuşmaya devam etmedi. Bir an önce yatağıma uzanıp biraz dinlenmeyi düşünüyordum. Bir eşyaya çarpmak korkusuyla kıpırdamıyordum, bir de neyi, bilmiyorum ama öylece bekliyordum. Aniden bir hıçkırık sesi yükseldi, sanki büyük bir ağırlığın altında ezilmiş bir yürekten kopmuş gibi kısık ve boğuk. Elim ayağım kesilmişti korkudan. Paramparça olmuştum, aynadaki, karşımdaki karaltıyı görmemek için gözlerimi kapattım.
Uyandığımda, Baudelaire burada değildi artık..."
*
Michel Butor
Sıradışı Bir öykü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder