sisifos'u mutlu olarak tasarlamak sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
sisifos'u mutlu olarak tasarlamak sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

Sisifos'u Mutlu Olarak Tasarlamak Gerekir (Albert Camus)

Ya her şey bana açıklansın istiyorum ya da hiç. Ama yüreğin bu çığlığı karşısında us güçsüzdür. Ruh bu gereksinimle arıyor, çelişkilerden, saçmalamalardan başka bir şey bulamıyor. Anlamadığımın dayandığı bir şey yok. Dünya bu usa aykırılıklarla dolu. Anlamını kavrayamadığım bu dünya gerçekte uçsuz bucaksız bir usa-aykırılıktan başka bir şey değil.

En son sınırlarına ulaşmış düşünce bir yargı vermeli, sonuçlarını seçmelidir. İntihar ve yanıt burada yer alır.

Usdışı, insanın özlemi ve bunların baş başa verişinden doğan uyumsuz, işte zorunlu olarak bir yaşamın erişebileceği tüm mantıkla sonuçlanması gereken dramın üç kahramanı.

“Açıkça görülüyor ki gökte ve yeryüzünde başlıca işimiz uzun zaman ve aynı yönde boyun eğmektir; bunun sonunda örneğin erdem gibi, sanat, müzik, dans, us, düşünce gibi, uğrunda yaşama çabasına değen bir şey, değiştiren bir şey, incelmiş çılgın ya da tanrısal bir şey çıkar.”  (Nietzsche)

Sisifos'u Mutlu Olarak Tasarlamak Gerekir (Albert Camus)


Dekorların yıkıldığı olur. Yataktan kalkma, tramvay, dört saat çalışma, yemek, uyku ve aynı uyum içinde Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi, çoğu kez kolaylıkla izlenir bu yol. Yalnız bir gün ‘neden’ yükselir ve her şey bu şaşkınlık kokan bıkkınlık içinde başlar. “Başlar”, işte bu önemli. Bıkkınlık makinemsi bir yaşamın edimlerinin sonundadır, ama aynı zamanda bilincin devinimini başlatır. Onu uyandırır, gerisine yol açar. Gerisi, bilinçsiz olarak yeniden zincire dönüş ya da kesin uyanıştır. Uyanışın ardından sonuç gelir zamanla; intihar ya da iyileşme.   

Uyumsuz olması, umut ya da intihar yoluyla insanın kendisinden sıyrılmayı mı gerektiriyor?
İntihar üzerinde düşünmek, beni ilgilendiren biricik sorunu ortaya atmak olanağını veriyor bana; ölüme kadar süren bir mantık var mıdır?

YAZ


Albert Camus (1913 - 1960), denizin ve güneşin evliliğinden doğmuş öksüz bir çocuk, Nietzsche'ci bir yaşam muştucusu, Fransızca yazan bir Nietzsche (Sontag). Yaz'da topladığı denemeler (kendi deyimiyle "Güneşli denemeler"), ikisi hariç temel yapıtları Sisifos Söyleni ve Başkaldıran İnsan'dan sonra yazılmışlar. Nietzsche'nin Zerdüşt'ü gibi olgunluk dönemine ait felsefesinin temel düşüncelerini içeren ve tamamlayan yazılardan oluşuyorlar.

 İki zıt mevsim, yaz ve kış, yan yana geliyor Camus'nun düşüncelerinde; ve kışın ortasında bile yaz; kumsal, deniz ve güneş galip geliyor:


Camus çareyi oyuna katılmakta buluyor, dünyanın bu kırılgan yüzeyine düşen ışığın oyununa katılmakta, iyimserliği ("ölüm mü? olsun, güneş gene de ısıtacak kemiklerimizi") bana pek eğreti gelen iyimserliği, yaşama aşkı ya da yaşama çaresizliği, tersi ve yüzü dünyanın, yazı, kışı, ayazı... Trajiği  mutluluğa yeğlememeyi salık veriyor:


(Camus'yu büyüleyen yaşam, lirik duyarlığı, yaz'ı onun, deniz'i, güneş'i, bahar'ı, çiçekler'i, Camus da erinç uyandıran bütün bu şeyleri, aynı tarihlerde Sartre (Bulantı'da) tiksinti ile karşılıyordu: kaotikbenlik.blogspot.com/2013/07/camus-x-sartre )


  Kısır zamana, çıplak ağaçlara, dünyanın kışına boyun eğmiyor Camus, Cezayir'deki Consuls Vadisi'nde, karlar arasında meyvesini vermek için kışa direnen Badem ağaçları gibi duyumsuyor kendini:
Kışa; ve savaşa direniyor: 1939'da "Odyseus'un gezisini baştan yapmak için" bir gemiye atlayıp Yunanistan'a gitmeyi düşünüyor. Ama Avrupa'yı saran kara bulutların zamanla Yunanistan'ı da kaplamasıyla felsefesinin üzerine düşen parlak Yunan ışığını aramak için çıkacağı bu yolculuk, "Işıkla karşılaşmak üzere bir denizi geçmenin görkemli tasarısını yoksul bir genç bile yapabilirdi", mutlu adaların bu tatlı hayali daha uzun süreler gerçekleşmeyecektir.






Yıllar sonra, 1950'de; ve yaşamının sonlarına doğru 1958'de Yunanistan'a gidiyor. Işık dolu iki mutlu Yaz'dır bu: Defterler'de Camus'nun bu iki seyahati boyunca tuttuğu notları okumak mümkün:





 "Yunanistan'da yirmi gün süren gezi, yola çıkmadan önce bu günleri şimdi Atina'dan seyrediyorum ve bu günler bana yaşamımın bağrında saklayabileceğim bir tek ve upuzun bir ışık kaynağı gibi görünüyor. Benim için Yunanistan, yollar boyunca uzanmış, bir ışık denizinin üstünde ve saydam bir gökyüzünün altında durmaksızın çoğalan sakat tanrılar ve kırmızı çiçeklerle kaplı ışıl ışıl uzun bir günden başka bir şey değil. Bu ışığı tutmalı  geri gelmeli, artık günlerin karanlığına teslim olmamalı ..."

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/yunanistan-seyahati-i-albert-camus

İkinci Yunanistan seyahatinde Camus'nun gemisinin Marmaris'e uğradığını da öğreniyoruz. Kasaba halkının yoksulluğuna, evlerin bakımsızlığına dikkat çekiyor; bir gün ertesinde ulaştıkları Simi'de Yunanlıların hayranlık uyandıran temizliği ile kıyaslıyor Marmaris izlenimlerini "...en yoksul Yunan evi bile tertemiz kireçlenmiş ve süslenmiş... (...)  "Türklerin bu halkı o kadar uzun bir süre egemenliği altına alması inanılmaz ve isyan ettirici bir şey"

https://kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/yunanistan-seyahati-ii-albert-camus.html




Camus'nun felsefesinin üzerine düşen parlak ışıkta, Nietzsche'nin etkisinin yansımalarını birebir görmek mümkün.  

Yıkımımıza koşalım diyor Camus:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/yikimimiza-kosalim

tıpkı Nietzsche gibi, kendi olmaya yönelik o sonsuz tutkunun, kendi içinde yıkım tutkusu barındıran o tutkunun peşinden gitmek için:

Acının bile bir uyaran olarak çalıştığı, taşkın bir yaşam ve güç hissi olarak sefahat alemine özgü olanın psikolojisi bana trajik hisse dair bir anlayışın anahtarını verdi: Yaşamın onaylanması -en tuhaf ve zor problemlerde bile; kendi sonsuzluğundan ve en yüksek türlerinin feda edilişinden mutluluk duyan yaşam istenci - Dionysoscu dediğim budur işte, trajik şairin psikolojisine köprü olacağını düşündüğüm şey budur işte. Korku ve acımadan kurtulmak için değil, (Aristo'nun yapacağı gibi) şiddetli boşalım yoluyla kendini tehlikeli bir duygudan arındırmak için de değil, kendi olmaya yönelik o sonsuz tutkunun peşinden gitmek için -korkunun ve acımanın ötesinde- kendi içinde yıkım tutkusunu barındıran o tutkunun."  kaotikbenlik.blogspot.com/2013/09/ebedi döngü



Hiçbir şeyi ayırmamak, hiçbir şeyi atmamak, her şeyi kendin kılmak,  her şeye evet diyebilmek, varoluşla bütünleşmek, ebedi oluşun neşesi haline gelmek, kısacası başka türlü sevmeyi öğrenmek gerek:

Hiçbir şeyi dışarıda bırakmamaktan ve kırılasıya gerilmiş bir ipi ak ve karayla örmeyi öğrenmekten başka ne dileyebilirim? (...) Ama var olanın bir yanından el çekilirse, var olmaktan da el çekmek gerekir; öyleyse ya yaşamaktan vazgeçmeli, ya da "vekaleten" sevmekten başka türlü  sevmeli. Böylece yaşamın hiçbir şeyini yadsımadan bir yaşama istenci vardır, bu şu dünyada benim en çok saydığım erdemdir. En azından, arada bir bunu uygulamış olmak istediğim doğrudur...

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ykntlar-arasnda.html


Hayatımızın herhangi bir noktasında olayları yorumlama ve düzenleme becerimiz daima en iyi sonuçlara yol açmalı. - İyi ya da kötü bir hava, bir dostu kaybetmek, hastalık ,iftira, bir mektubun gelmemesi, bilek burkulması, dükkanda bir bakış, bir karşı-sav, bir kitabın açılması, bir düş, bir sahtekar- o anda ya da çok yakında ıskalanmaması gereken bir şey olduğunu gösterir. Hiçbir şeyi dışarıda bırakmamak, hayatlarımızı bütünsel bir benlik haline getirmek için heykeltraş gibi biçimlendirme girişimimize, başımıza gelen her şeyin, - başımıza geldiğini hatırladığımız her şeyin en iyisi için olması klavuzluk etmelidir. Hepsini toplayıp bir bütünde birleştirmeli ve şiirselleştirmeliyiz. kaotikbenlik.blogspot.com/2017/11/ Benlik - Nietzsche (Julien Young'ın kitabından)


Nietzsche'nin Camus üzerindeki etkilerini,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/02/camusde-nietzsche-izleri.
kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2015/01/thomas-mann-ve-albert-camus'da nietzsche

ve Camus'nun Nietzsche'ye karşı duyduğu derin sevgiyi,  Defterler'den aldığım Torino gezisi notlarında paylaşmıştım:

kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2015/01/biz-nietzscheciler.html


 Biz Nietzsche'ciler, Camus'nun Defterler'inde yer alan bir bölüm başlığı.  Bu ay bu başlık altında Sanat ve yazın üzerine düşüncelerine yer verdim:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Biz Nietzscheciler

Ayrıca, Walter Kaufman'ın yazısına ek ve Camus'nun Nietzscheciliğine örnek olarak Rene Char'la yazışmalarında birkaç kez sözü geçen, Char'a verilmiş Camus'ya ait bir Nietzsche fotoğrafından da söz etmek isterim.


 Yalnız ama mutlu olunabilir mi?:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Yalnızlık



Yersiz yurtsuzluğumuza bir çare bulunabilir mi?

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ Ada - albert camus

(Burada bir parantez açıp Camus'nun Ada'sından  başka bir adaya sıçrayalım: Adaları Seven Adam, D.H. Lawrence'ın bu kısa öyküsü, "Adaları seven bir adam vardı" diye başlıyor.

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/adalar seven adam

Lawrence'ın kahramanı tamamen kendine ait kıldığı bir yaşamı bir adada yaratma özlemiyle bir ada satın alır kendine. Edindiği ilk adanın masraflarıyla baş edemeyince yanına daha az uşak alarak yine tamamen kendine ait daha küçük bir adaya yerleşir. Bu adadaki yabanıl dinginlikte, kitaplar arasında çalışmasına koyulur; ama ikinci adada da onu bekleyen tehlike yanındaki çalışanlarından birinin kızıyla yakınlaşması olur. ("Cinselliğin kendiliğindenliğine yakalanmıştı aslında" / sf. 42) Adalımız üçüncü bir adaya yerleşir böylelikle. Giderek bir tür insanlardan kaçma hastalığına tutulur, öyle ki insana dair ne varsa tiksinti uyandırmaya başlar adalıda. Her adada biraz daha karadan uzaklaşır ama insandan kaçarken bu sefer de doğayla mücadelesi başlar.)





Hiçbir şey yapmadan umutsuzluğu kabul edecek miyiz? Dünyayla nasıl uzlaşacağız?

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Saçma







İlk Adam, yarım kalmış otobiyografik bir roman taslağı. Yoksul bir çocukluk,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ yoksul cocukluk- albert camus

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ yoksulların belleği - albert camus

ve yıllar sonra mezarda yatan kendinden genç bir baba ile karşılaşma; Jacques Cormery, yirmi yaşında ölmüş bir babanın kırk yaşındaki oğludur:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ ilk adam

Camus'nun belki de derinden hissettiği ilk saçma deneyimi.

***

Kalan sayfalarda Camus'nun Cinsellik,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/cinsel yasam - albert camus

 Günlük Tutmak,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/günlük tutmak - albert camus

Angaje Edebiyat  üzerine aldığı notlar yer alıyor:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/bağımlı edebiyat üzerine notlar


***

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/volat-irreparabile-tempvs

Bu ay geniş bir yer ayırdığım ikinci isim Giacomo Leopardi (1798 - 1837)

Sisifos'u Mutlu Olarak Tasarlamak Gerekir (Albert Camus)

Bir basamak daha aşağı inildi mi, yabancılık başlayıverir: dünyanın yoğun olduğunu fark etmek, bir taşın ne denli yabancı, bizce kavranılmaz olduğunu, doğanın, bir görünümün bizi ne büyük bir güçle yok sayabileceğini sezinlemek. Her güzelliğin dibinde insandışı bir şey yatar ve bu tepeler, gökyüzünün bu tatlılığı, bu ağaç dizileri kendilerine yüklediğimiz düşsel anlamı hemen o dakikada yitiriverir, yitirilmiş bir cennet kadar uzaktırlar bundan böyle. Binyıllar ötesinden dünyanın ilkel düşmanlığı yükselir bize doğru. Yüzyıllar onda yalnız kendisine önceden verdiğimiz biçimleri ve çizgileri anlamış olduğumuza göre, bundan böyle bu yapmacıklığı sürdürmeye gücümüz yetmediğine göre, bir saniye için onu anlamaz oluruz. Yeniden kendi kendisi olduğuna göre, dünya bizce anlaşılmaz olur. Alışkanlıkla maskelenmiş bu dekorlar ne iseler gene o olurlar. Uzaklaşırlar bizden. Bir kadının alışılmaz yüzü altında, aylarca ya da yıllarca önce sevilmiş kadını bir yabancı gibi bulduğumuz gibi, bizi birdenbire böylesine yalnız kılıvereni bile arzulayabiliriz belki. Ama zamanı gelmemiştir daha. Bir tek şey: dünyanın bu yoğunluğu ve yabancılığı, uyumsuz budur işte.   

Sisyphos'u mutlu olarak tasarlamak gerekir


Sisifos Söyleni'ni her zaman çekici bulmuşumdur, bilimsel çabayı zaman zaman Sisifos'un ebedi vazifesine, bir kayayı bir dağın tepesine doğru iteleyip zirveye gelmeden onun düşüp gitmesini görmeye, sonra aynı işe yeniden başlamaya benzettiğim olur. Albert Camus'nün hayal ettiği gibi Sisifos gülümsüyordu, bizim de gülümsememiz gerekir. Bizim maceramız, sonuç ne olursa olsun kendi ödülünü sunuyor.

Lawrence M. Krauss
"Hiç Yoktan Bir Evren"