*
Flaubert. Onun amacı: Varoluşun alaycı kabulü ve bu kabulün sanat
tarafından tümüyle yeniden yaratılışı. "Yaşamak, bizi ilgilendirmez."
*
Ressam olduğunu keşfedip yolunu çizmeden önce, 27 yaşına
dek dolaşıp duran Van Gogh'un uzun arayışı.
*
Geldiği gibi yazmak - bu olacak gibi.
*
Gide'le akşam yemegi. Yazmayı sürdürmek gerekip gerekmediğini
soran genç yazarların mektupları. Gide yanıtlıyor: "Nasıl?
Kendinizi yazmaktan alıkoyabiliyor ve tereddüt mü ediyorsunuz"?
*
El yazmalarını iki kez yakan Kleist. .. Son günlerinde kör olan
Piero della Francesca . . . Belleğini yitiren ve alfabeyi yeniden ögrenen
Ibsen . . . Cesaret! Cesaret!
*
10 Ocak 1950.
Son noktaya varmak için kendi içimi asla açıkça göremedim. Ama hep içgüdüsel olarak, görünmez bir yıldızı izledim. İçimde bir kargaşa, korkunç bir karmaşa var. Yaratmak bin kez ölmeme mal oluyor, çünkü yaratmak için düzen gerek ve benim tüm varlığım düzeni reddediyor. Ama düzen olmazsa da dağınıklıktan ölebilirim.
Bölüm. Biz Nietzsche'ciler.
*
Yaşamıma, bu yaratım çabasından başka bir gerekçe bulamadım.
Geriye kalanın neredeyse hepsini , boşa harcadım. Ve eğer
bu yaratım çabası beni kanıtlamazsa, yaşamım bağışlanmayı hak
etmeyecek.
*
Yıllardır, davranış biçimimin merkezinde, dünyadan, dünyadaki
sevinçlerden, zevklerden, acılardan ayrılmayı reddetmeyi
buluyorum ve bu reddediş beni bir sanatçı yapıyor.
*
Van Cogh, Millet'ye, Tolstoy'a, Sully Prudhomme'a hayrandı.
*
Montherlant'a güre, bütün gerçek yaratıcılar, dostsuz bir yaşam
düşler.
*
W. Whitman. "Özgürlük, başını alıp bir yerlere gittiğinde,
çekip giden ilk şey özgürlük değildir. Özgürlük, öteki her şeyin
gitmesini bekler, kendisi Sonuncu giden olur"
*
Van Gogh, halktan Christine adında bir kadınla yaşadı, doğumevine gittiğinde kadını terk etti. Gauguin gece uyandığında, Van Gogh'un üstüne eğilip, ona sabit bakışlarla baktığını gördü.
Saint - Remy bakımevinde "Metresim, metresim " diye diye, bir tahta parçasıyla göğsüne vuruyordu.
*
Yaratıcı olarak, ölümün kendisine yaşam verdim. Ölmeden
önce yaptığım şey bu.
*
Rembrant: 36 yaşına, 1642'ye kadar şan şöhret. Bu tarihten
itibaren, yalnızlığa ve yoksulluğa yürüyüş. Ender bir deneyim,
sıradan olan degeri bilinmemiş sanatçı deneyiminden çok daha
anlamlı. Bu tür bir deneyim hakkında henüz hiçbir şey söylennıedi
*
Moravia, bana daha önce Caravaggio'nun
nasıl biri olduğunu anlatmıştı Birçok kez suç işlemiş,
soyulduğu bir gemi ile Tuskana'dan kaçmış, sonra bir kumsala
atılmış, orada çıldırarak ölmüş ( 1573- 1610)
Caravaggio'nun lsa'nın çarmıhtan indirilmesi. Çarmıh görünmüyor;
kesinlikle çok büyük bir ressam.
*
Ben, Pascal'in allak bulak ettiği, ama kendi yoluna sokamadığı
kişilerdenim. Pascal, dün de bugün de, herkesten daha büyüktür.
*
Nisan 38.
Melville serüven peşinde koşar ve yaşamını bir büroda tamamlar
Öldüğünde ünsüz ve yoksuldur.
*
*
Düşünme eyleminde ya da bir yapıt için gerekli olan disiplinde beni rahatsız eden şey, hayal gücüdür. Dengesiz, ölçüsüz, biraz ürküntü veren bir hayal gücüm var. Hayal gücünün yaşamımda oynadığı olağanüstü rolü anlamak zor. Bununla birlikte, ben bu kişisel özelligi ancak otuz yaşında farkettim.
Bazen trende otobüste geçip giden saatlerde, kendimi bana kısırmış gibi gelen kurgularda, imge oyunlarında yitip gitmekten alıkoymaya çalışıyorum. Düşüncenin yönünü değiştirmeye çalışmaktan, düşünceyi beslenmesine gereksinim duyduğum doğrultuya yönlendirmekten yorgun düştüğümde, kendimi koyverdiğim, daha doğrusu kendimi bıraktığım bir an geliyor· Saatler yıldırım hızıyla geçiyor ve farkına bile varmadan gideceğim yere varıyorum.
*
Sürekli bir gayret göstererek yaratabiliyorum. Eğilimim , durağanlığa kapılmak. En derin en kararlı eğilimim, suskunluk ve gündelik davranışlar. İstem dışı büyüsüne kapıldığım hoşça vakit geçirme eğiliminden kurtulmak için, yıllar boyunca inatla direnmem gerekti. Ama bu gayret sayesinde ayakta kaldığımı ve ona inanmaktan bir an vazgeçsem, uçuruma yuvarlanabileceğimi biliyorum. Kendimi hastalık ve inzivadan ancak böyle, soluk almak ve galip gelmek için başımı tüm gücümle dik tutarak koruyorum. Bu, benim umutsuzluğa kapılma ve umutsuzluktan kurtulma tarzım.
*
Çaykovski'nin dalgınlıkla belgeleri yeme alışkanlığı vardı (hem de çok önemli belgeleri , örneğin Adalet Bakanlıgı'nın belgelerini).
"İçinde öyle bir yaratma isteği yükseliyordu ki ancak uçsuz
bucaksız çalışma gücü onu doyurabiliyordu."
(N . Berberova).
"Esin diye adlandırılan bu sanatçı coşkusu hiç bitmese, yaşanamaz"
(Çaykovski).
"Aylaklık dönemlerinde, bir daha asla iyi bir şey yapamayacakmışım
gibi bir sıkıntı, bir hoşnutsuzlukla daralıyor içim, kendimden nefret ediyorum. Hiçbir şeye yaramadığım, yalnızca aşırı çalışmanın benim kusurlarımı örtbas edeceği ve beni insan
mertebesine yükselteceği düşüncesi, sözcügün derin anlamıyla, beni sarsıp, acı çektiriyor. Beni çalışma kurtarıyor"
(Çaykovski).
*
Guilloux. Sanatçının mutsuzlugu, tam olarak ne keşiş ne de
laik olması - ama iki egilimi de taşımasıdır.
*
Melville 35 yaşında: Yok etmeye boyun egdim.
Hawthorne, Melville hakkında. "lnanmıyordu ve inançsızlıkla
da yetinemiyordu."
*
Delacroix.
"Büyük sanatçı gerçekleştirmek zorunluluğu hissetmediği şeyden
kaçınmayı öğrenmek zorundadır "Yalnızca deliler ve yetersizler
olanaksız olan için kıvranıp dururlar. Ama yine de, çok cesur olmak
gerekir "
a.g. "İnsanın kendisi olmaya cesaret etmesi için, büyük bir yüreklilik
gerekir."
a.g. "Çalışmak yalnızca yapıtlar üretmek değildir, çalışmak
zamana değerini vermektir."
a.g. "Çalışan ve gününü iyi bir biçimde kullanan insanın hissettiği
doyum sınırsızdır. Bu durumdaysam, yorgunluğumu gideren
önemsiz şeylerin tadını büyük bir zevkle çıkarırım. En
ufak bir pişmanlık dahi duymadan, en can sıkıcı insan topluluklarının
içinde bile bulunabilirim ."
a.g. "uçup gidecek şeylerin peşine takılmadan, çalışmanın
ve çalışmayı izleyen harika saatlerin tadını çıkarmalı . . .
*
Tanrı 'nın Romalılara armağanı olan iki büyük adam, Lucretius
ve Seneka, intihar ettiler.
*
Nietzsche 10 yaşındayken, arkadaşlarıyla, kendisinin yazdığı
iki ilkçağ dramını oynadıkları, Sanatlar Tiyatrosu'nu kurar.
*
Emerson: "Dehanın gizi . çevresinde hiçbir kurmacanın varlığına
katlanamamasıdır
*
Sanat, Delphoi'deki tanrı gibidir· "'Ne gözükür ne gizlenir·
Anlamlandırır." (ima eder)
*
Nietzsche 87'de (43 yaşında): "Yaşamımın tam ortasındayım:
Bir kapı kapanıyor, bir başkası açılıyor. "
*
Nietzsche Dostoyevski'yi 87' de Esprit souterain (Yeraltından
Notlar) ile keşfetti, bunu Rouge et Noir (Kızıl ve Kara)'yı keşfiyle
karşılaştırıyor.
*
Mayıs.
Yeniden çalışmaya başladım . İlk Adam'ın birinci bölümünde
epeyce ilerledim. Bu ülkeye, onun yalnızlığına, onun güzelliğine
minnet.
*
Montaigne. ı . kitabın XX. bölümünde anlatım değişimi.
Ölüm üstüne. Ölüm karşısında duyduğu korku hakkında olağanüstü
şeyler söylüyor.
*
Max jacob: "Güçlü bir bellekle, bir deneyim vaktinden önce
biçimlendirilir." Her işi bırakıp, belleğini geliştirmeli.
*
Bak Epikuros (deneme).
Akropolis'de Aglauros mağarası. Yılda bir kez giysilerinden
sıyrılan Minerva'nın heykeli. Tüm heykellerin böyle giydirilmesi
olası. Yunan nü'sü bizim icadımız.
*
Hiçbir şey günlerimizi ve yaptığımız şeyleri geri getirmeyecekse,
onları daha kuvvetli bir ışıkta büyütmek zorunda değil miyiz?
*
Copernic ve Galile'nin kitapları , 1822 yılına kadar Papalıkça
okunması yasaklanan kitaplar listesinde kaldı. Üç yüz yıl inat.
Bu çok fazla.
*
Kafka üstüne: "Dünyevi umuda öldüresiye vurmak gerekir,
ancak o zaman insan kendini gerçek umutla kurtarabilir."
*
Beni heykele böylesine çeken belki de taşın verdigi hazdır.
Taş, insan bedenine agırlık ve duyarsızlık katıyor, agırlık ve duyarsızlık
olmadan ondaki büyüklügü göremiyorum.
*
Nietzsche, özlemi de bilirdi. Ama o Tanrı'dan hiçbir şey dilemek
istemedi. Onun çözümü: Tanrı'dan istenemeyen şey, insandan
istenir: Bu, üstinsandır. Böyle bir kibirden öç almak için,
ondan bir Tanrı yaratılmaması şaşırtıcı. Belki de bu bir sabır sorunu.
Budha, tanrısız bir bilgelik ögütler ve birkaç yüzyıl sonra
bir sunağın üstünde yerini alır.
*
Renan'ın bir düşüncesinden etkilenen Van Gogh: " Kendi
içinde ölmek, büyük şeyler gerçekleştirmek, soyluluga ulaşmak
ve neredeyse tüm bireylerin varlıgının süründüğü sıradanlığı aşmak."
"Manzaralar yapsam da, onların içinde her zaman figür izleri
olacaktır."
Dare'nin sözünü alıntılıyor: "Bende öküz sabrı var."
Büyük sanatçıların zevksizliği: Millet'yi Rembrandt'a denk
tutar.
*
Sade. Gall tarafından yapılan otopsi: "Açılan kafatası, bütün
yaşlıların kafatasına benziyordu. Baba şefkati ve çocuk sevgisi
bölümleri çıkıntılar halinde belirginleşmişti. "
*
Parain. Tanrı kendiliğinden var olmadı. O, insana özgü kibrin
oğludur.
Anlamak, yaratmaktır.
*
Bir kişinin tamamen suçlu olduğunu söylemek olanaksızdır,
bundan dolayı mutlak cezaya karar vermek de olanaksızdır.
*
Yaşlanmak, tutkudan merhamete geçmektir.
*
Budizm , dine dönüşmüş tanrıtanımazlıktır. Nihilizmden
başlayarak yeniden doğuş. Sanırım , tek örnek. Ve, nihilizmle savaşan
bizim için uzun uzun düşünülmeye deger.
8 Ağustos 1 95 7 Cordes.
Suç ve Ceza'yı okuduktan sonra ilk kez, yeteneğim hakkında kesin bir kuşku duydum. Ciddi olarak, bu işten vazgeçme olasılığını ölçüp tarttım. Her zaman yaratımın bir diyalog olduğuna
inandım. Ama kimle? Saldırının eleştiri yönteminin yerine geçtiği, ilkesi vasat bir kötülük olan edebiyat topluluğumuzla mı? Kısaca toplumla mı? Halk bizi okumuyor, burjuva sınıfı, yılda, moda
olan iki kitabı ve gazeteleri okuyor. Aslında günümüzün yaratıcısı ancak, yakasını bırakmayan sınırsız bir yaratım tarafından yutulan yalnız bir peygamber olabilir. Bu yaratıcı ben miyim? Buna
inandım. Yaratıcı olabileceğime kesinlikle inandım. Bugün bundan kuşku duyuyorum ve beni mutluyken mutsuz kılan bu ardı arkası kesilmeyen çabayı, bu boş çileyi, beni ne olduğunu
bilmediğim bir şeye yönelterek gerginleştiren bu çağrıyı reddetmenin güçlü eğilimini hissediyorum. Tiyatro yapacağım, kaygı duymadan rastgele tiyatro oyunları yazacağım, belki özgür olacağım. Saygın ya da namuslu bir sanatla ne işim var? Ayrıca, düşlediğim bu şeyi yapabilecek miyim? Ya yeteneğim yoksa düşlemek neye yarar? Kendimi bundan da koparmalı ve hiçbir şeyi kabul
etmemeliyim' Benden daha büyük olan başkaları bunu yaptı.
*
Mümkün olan tek özgürlük ölümün karşısındaki özgürlüktür.
Gerçekten özgür olan insan, ölümü olduğu gibi kabul ederken,
ölümün sonuçlarını da kabul eden kişidir -yani yaşamın
tüm geleneksel değerlerinin altüst edilmesi. Ivan Karamazov'un
"her şey serbest" sözü tutarlı bir özgürlüğün tek ifadesidir. Ama,
kalıplaşmış sözlerin derinine inmek gerekir.
*
*
Birincisinden beri - bu defterlerin hepsini yeniden okudum. Açıkça gözüme çarpan şey:
Manzaraların yavaş yavaş kaybolması. Çağcıl kanser beni de kemiriyor.
*
Albert Camus
Defterler
Defterler
bak:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder