YAZ


Albert Camus (1913 - 1960), denizin ve güneşin evliliğinden doğmuş öksüz bir çocuk, Nietzsche'ci bir yaşam muştucusu, Fransızca yazan bir Nietzsche (Sontag). Yaz'da topladığı denemeler (kendi deyimiyle "Güneşli denemeler"), ikisi hariç temel yapıtları Sisifos Söyleni ve Başkaldıran İnsan'dan sonra yazılmışlar. Nietzsche'nin Zerdüşt'ü gibi olgunluk dönemine ait felsefesinin temel düşüncelerini içeren ve tamamlayan yazılardan oluşuyorlar.

 İki zıt mevsim, yaz ve kış, yan yana geliyor Camus'nun düşüncelerinde; ve kışın ortasında bile yaz; kumsal, deniz ve güneş galip geliyor:


Camus çareyi oyuna katılmakta buluyor, dünyanın bu kırılgan yüzeyine düşen ışığın oyununa katılmakta, iyimserliği ("ölüm mü? olsun, güneş gene de ısıtacak kemiklerimizi") bana pek eğreti gelen iyimserliği, yaşama aşkı ya da yaşama çaresizliği, tersi ve yüzü dünyanın, yazı, kışı, ayazı... Trajiği  mutluluğa yeğlememeyi salık veriyor:


(Camus'yu büyüleyen yaşam, lirik duyarlığı, yaz'ı onun, deniz'i, güneş'i, bahar'ı, çiçekler'i, Camus da erinç uyandıran bütün bu şeyleri, aynı tarihlerde Sartre (Bulantı'da) tiksinti ile karşılıyordu: kaotikbenlik.blogspot.com/2013/07/camus-x-sartre )


  Kısır zamana, çıplak ağaçlara, dünyanın kışına boyun eğmiyor Camus, Cezayir'deki Consuls Vadisi'nde, karlar arasında meyvesini vermek için kışa direnen Badem ağaçları gibi duyumsuyor kendini:
Kışa; ve savaşa direniyor: 1939'da "Odyseus'un gezisini baştan yapmak için" bir gemiye atlayıp Yunanistan'a gitmeyi düşünüyor. Ama Avrupa'yı saran kara bulutların zamanla Yunanistan'ı da kaplamasıyla felsefesinin üzerine düşen parlak Yunan ışığını aramak için çıkacağı bu yolculuk, "Işıkla karşılaşmak üzere bir denizi geçmenin görkemli tasarısını yoksul bir genç bile yapabilirdi", mutlu adaların bu tatlı hayali daha uzun süreler gerçekleşmeyecektir.






Yıllar sonra, 1950'de; ve yaşamının sonlarına doğru 1958'de Yunanistan'a gidiyor. Işık dolu iki mutlu Yaz'dır bu: Defterler'de Camus'nun bu iki seyahati boyunca tuttuğu notları okumak mümkün:





 "Yunanistan'da yirmi gün süren gezi, yola çıkmadan önce bu günleri şimdi Atina'dan seyrediyorum ve bu günler bana yaşamımın bağrında saklayabileceğim bir tek ve upuzun bir ışık kaynağı gibi görünüyor. Benim için Yunanistan, yollar boyunca uzanmış, bir ışık denizinin üstünde ve saydam bir gökyüzünün altında durmaksızın çoğalan sakat tanrılar ve kırmızı çiçeklerle kaplı ışıl ışıl uzun bir günden başka bir şey değil. Bu ışığı tutmalı  geri gelmeli, artık günlerin karanlığına teslim olmamalı ..."

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/yunanistan-seyahati-i-albert-camus

İkinci Yunanistan seyahatinde Camus'nun gemisinin Marmaris'e uğradığını da öğreniyoruz. Kasaba halkının yoksulluğuna, evlerin bakımsızlığına dikkat çekiyor; bir gün ertesinde ulaştıkları Simi'de Yunanlıların hayranlık uyandıran temizliği ile kıyaslıyor Marmaris izlenimlerini "...en yoksul Yunan evi bile tertemiz kireçlenmiş ve süslenmiş... (...)  "Türklerin bu halkı o kadar uzun bir süre egemenliği altına alması inanılmaz ve isyan ettirici bir şey"

https://kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/yunanistan-seyahati-ii-albert-camus.html




Camus'nun felsefesinin üzerine düşen parlak ışıkta, Nietzsche'nin etkisinin yansımalarını birebir görmek mümkün.  

Yıkımımıza koşalım diyor Camus:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/yikimimiza-kosalim

tıpkı Nietzsche gibi, kendi olmaya yönelik o sonsuz tutkunun, kendi içinde yıkım tutkusu barındıran o tutkunun peşinden gitmek için:

Acının bile bir uyaran olarak çalıştığı, taşkın bir yaşam ve güç hissi olarak sefahat alemine özgü olanın psikolojisi bana trajik hisse dair bir anlayışın anahtarını verdi: Yaşamın onaylanması -en tuhaf ve zor problemlerde bile; kendi sonsuzluğundan ve en yüksek türlerinin feda edilişinden mutluluk duyan yaşam istenci - Dionysoscu dediğim budur işte, trajik şairin psikolojisine köprü olacağını düşündüğüm şey budur işte. Korku ve acımadan kurtulmak için değil, (Aristo'nun yapacağı gibi) şiddetli boşalım yoluyla kendini tehlikeli bir duygudan arındırmak için de değil, kendi olmaya yönelik o sonsuz tutkunun peşinden gitmek için -korkunun ve acımanın ötesinde- kendi içinde yıkım tutkusunu barındıran o tutkunun."  kaotikbenlik.blogspot.com/2013/09/ebedi döngü



Hiçbir şeyi ayırmamak, hiçbir şeyi atmamak, her şeyi kendin kılmak,  her şeye evet diyebilmek, varoluşla bütünleşmek, ebedi oluşun neşesi haline gelmek, kısacası başka türlü sevmeyi öğrenmek gerek:

Hiçbir şeyi dışarıda bırakmamaktan ve kırılasıya gerilmiş bir ipi ak ve karayla örmeyi öğrenmekten başka ne dileyebilirim? (...) Ama var olanın bir yanından el çekilirse, var olmaktan da el çekmek gerekir; öyleyse ya yaşamaktan vazgeçmeli, ya da "vekaleten" sevmekten başka türlü  sevmeli. Böylece yaşamın hiçbir şeyini yadsımadan bir yaşama istenci vardır, bu şu dünyada benim en çok saydığım erdemdir. En azından, arada bir bunu uygulamış olmak istediğim doğrudur...

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ykntlar-arasnda.html


Hayatımızın herhangi bir noktasında olayları yorumlama ve düzenleme becerimiz daima en iyi sonuçlara yol açmalı. - İyi ya da kötü bir hava, bir dostu kaybetmek, hastalık ,iftira, bir mektubun gelmemesi, bilek burkulması, dükkanda bir bakış, bir karşı-sav, bir kitabın açılması, bir düş, bir sahtekar- o anda ya da çok yakında ıskalanmaması gereken bir şey olduğunu gösterir. Hiçbir şeyi dışarıda bırakmamak, hayatlarımızı bütünsel bir benlik haline getirmek için heykeltraş gibi biçimlendirme girişimimize, başımıza gelen her şeyin, - başımıza geldiğini hatırladığımız her şeyin en iyisi için olması klavuzluk etmelidir. Hepsini toplayıp bir bütünde birleştirmeli ve şiirselleştirmeliyiz. kaotikbenlik.blogspot.com/2017/11/ Benlik - Nietzsche (Julien Young'ın kitabından)


Nietzsche'nin Camus üzerindeki etkilerini,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/02/camusde-nietzsche-izleri.
kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2015/01/thomas-mann-ve-albert-camus'da nietzsche

ve Camus'nun Nietzsche'ye karşı duyduğu derin sevgiyi,  Defterler'den aldığım Torino gezisi notlarında paylaşmıştım:

kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2015/01/biz-nietzscheciler.html


 Biz Nietzsche'ciler, Camus'nun Defterler'inde yer alan bir bölüm başlığı.  Bu ay bu başlık altında Sanat ve yazın üzerine düşüncelerine yer verdim:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Biz Nietzscheciler

Ayrıca, Walter Kaufman'ın yazısına ek ve Camus'nun Nietzscheciliğine örnek olarak Rene Char'la yazışmalarında birkaç kez sözü geçen, Char'a verilmiş Camus'ya ait bir Nietzsche fotoğrafından da söz etmek isterim.


 Yalnız ama mutlu olunabilir mi?:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Yalnızlık



Yersiz yurtsuzluğumuza bir çare bulunabilir mi?

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ Ada - albert camus

(Burada bir parantez açıp Camus'nun Ada'sından  başka bir adaya sıçrayalım: Adaları Seven Adam, D.H. Lawrence'ın bu kısa öyküsü, "Adaları seven bir adam vardı" diye başlıyor.

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/adalar seven adam

Lawrence'ın kahramanı tamamen kendine ait kıldığı bir yaşamı bir adada yaratma özlemiyle bir ada satın alır kendine. Edindiği ilk adanın masraflarıyla baş edemeyince yanına daha az uşak alarak yine tamamen kendine ait daha küçük bir adaya yerleşir. Bu adadaki yabanıl dinginlikte, kitaplar arasında çalışmasına koyulur; ama ikinci adada da onu bekleyen tehlike yanındaki çalışanlarından birinin kızıyla yakınlaşması olur. ("Cinselliğin kendiliğindenliğine yakalanmıştı aslında" / sf. 42) Adalımız üçüncü bir adaya yerleşir böylelikle. Giderek bir tür insanlardan kaçma hastalığına tutulur, öyle ki insana dair ne varsa tiksinti uyandırmaya başlar adalıda. Her adada biraz daha karadan uzaklaşır ama insandan kaçarken bu sefer de doğayla mücadelesi başlar.)





Hiçbir şey yapmadan umutsuzluğu kabul edecek miyiz? Dünyayla nasıl uzlaşacağız?

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Saçma







İlk Adam, yarım kalmış otobiyografik bir roman taslağı. Yoksul bir çocukluk,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ yoksul cocukluk- albert camus

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ yoksulların belleği - albert camus

ve yıllar sonra mezarda yatan kendinden genç bir baba ile karşılaşma; Jacques Cormery, yirmi yaşında ölmüş bir babanın kırk yaşındaki oğludur:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ ilk adam

Camus'nun belki de derinden hissettiği ilk saçma deneyimi.

***

Kalan sayfalarda Camus'nun Cinsellik,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/cinsel yasam - albert camus

 Günlük Tutmak,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/günlük tutmak - albert camus

Angaje Edebiyat  üzerine aldığı notlar yer alıyor:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/bağımlı edebiyat üzerine notlar


***

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/volat-irreparabile-tempvs

Bu ay geniş bir yer ayırdığım ikinci isim Giacomo Leopardi (1798 - 1837)



İki kitap (Şarkılar, Ahlaki Operetler), bir film (İl Giovane Favaloso) ve Eugenia Borgna kitapları
Leopardi'ye bakışımı biçimleyen kısıtlı ama yararlı kaynaklar oldular.  Borgna'nın Melankoli, Ruhun Yalnızlığı, Bekleyiş ve Umut kitaplarında Leopardi ismiyle sıkça karşılaşmış, dört bin sayfayı bulan günlüğü Zibaldone'den, mektuplarından ve şiirlerinden parçalar okumuştum.

Emine Alışık.


Borgna, Leopardi üzerinden  Umut, İntihar;


kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/umut-intihar

Can Sıkıntısı;

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/can-sikintisi




 Melankoli;

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/melankoli

Bekleyiş gibi kavramları sorguluyor:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/bekleyiş


Cezayir'deki Consuls Vadisi'nde Camus'nun nasıl kışa direnen badem ağaçları varsa, Leopardi'nin Vezüv yanardağının eteklerinde lavlar arasında yaşamak için direnen Katırtırnakları var:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Katırtırnağı'ndan
kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Katırtırnağı ya da Çöl Çiçeği

Acının ve melankolinin bu kadar canlı örneklerini ilk kez okuyorum,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/doga-leopardi.html
kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/asyal-gezgin-bir-cobann-gece-turkusu
kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Ölüler Korosu
kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Parçalar




Adını yaşam koyduğumuz
bu ıstıraplı ve sıkıntılı uykuya
nasıl dayanıyorsun sen, sevgili Pepoli?
Hangi umutla besliyorsun yüreğini?
Hangi düşünce, hangi işlerle,
neşeli ya da sıkıntılı, öldürürsün
Leopardi ile duygusal bir yakınlık kurmak hemen mümkün. Nietzsche de onu seviyor: 1880 yılının sonlarına ait defterlerinden birine Leopardi'nin Sonsuzluk şiirinin son mısralarını alıntılamış: Keyif alırım  bu denizde batan gemide olmaktan! kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/sonsuzluk


Leopardi, Recanati'deki baba evinde uzun yıllar geçirmiş; umut, düş ve istekler içinde harcadığı pişmanlıkla geçen uzun yıllar. Yalnız Serçe şiirinde,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/yalnz-serce

ve Anılar'da kendini Recanati'de "bu kupkuru yaşamda açan tek çiçek" olarak görüyor:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/anılar

Babası Monaldi Leopardi'nin yirmi binin üzerindeki ciltten oluşan kütüphanesinde;

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/leopardi-kitap

 her gün pencere karşısında yer alan masasına oturuyor ve Recanati halkının günlük yaşamını seyrettiği geniş meydanlığa bakıyor. Silvia, karşı evin penceresinden gördüğü bir dikişçi kız.

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/silvia-leopardinin-penceresinden


Leopardi ona vurgun. Silvia'nın genç yaşındaki ölümü Leopardi'de Silvia şiirinde okuduğumuz o derin izleri bırakmış:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/silvia

 Bugün hala Recanati'de, Leopardi'nin kütüphanedeki masasının yer aldığı pencereden karşı pencereye bakmak ve ölümün güzelliğine aşık olup genç yaşta yanında götürdüğü Silvia'nın hayalini görmek mümkün.




Böylelikle Avrupa'daki adres defterime yeni bir yer ekliyorum:

Recanati.


Leopardi 14 Haziran 1837'de Napoli'de yakın dostu Ranieri'nin evinde ölür:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ranieri




Gide'in çalışma odasında yer alan Leopardi'nin ölüm maskı:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/andre-gide-leopardi.


ve Yüksel Arslan'ın Leopardi ve Schopenhauer Artureleri:

kaotikbenlik.blogspot.com/2014/10/a-537-538-539-schopenhauer-leopardi


***

Geçen aylar Nedim Gürsel'in Pavese ve intiharına ilişkin erken tarihli bir yazısını (Yeni Dergi / 1973) paylaşmıştım:

https://kaotikbenlik.blogspot.com/2018/04/pavese.html

Eugenio Borgna, şiirleri, mektupları ve özellikle Yaşama Uğraşı başlıklı günlüğünden yola çıkarak Pavese'nin intiharını irdelemiş ve birkaç isme daha değinmiş (Kleist, Karoline von Günderrode):

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Pavese'nin Sonu Olmayan İntiharı


***


https://kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/kendi-sarkim.html




Bu kısa ve amatör işi video, Whitman'ın, bu yeryüzü ermişinin çıplaklık üzerine yazılmış en değerli metinlerden biri olduğunu düşündüğüm bir yazısından yola çıktı:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/04/Doğa'da Çıplak

ve Whitman'a ait olduğu düşünülen, Thomas Eakins tarafından çekilmiş
çıplak fotoğraflarından cesaret aldı:

https://kaotikbenlik.blogspot.com/2018/05/ww.html

ve iki koca yürekli kişiye adandı.

 Üzerine çok da düşünmeden çektiğim doğaçlama bir çalışmaydı ve ancak böylelikle var olabildi.

Bir öğle üzeri ormanın kıyısındaki ıssız bir sahile gittim; bütün giysileri attım üzerimden ve yalnız kendimle baş başa orada, çırılçıplak dolaştım, denize girdim ve Walt Whitman şiirleri okudum.

Bu filmi Whitman'dan ve onun felsefesinden ayıramam, böylelikle ancak Whitman etkisiyle var olabildiğini de iddia edebilirim.

İçerdiği çıplaklık bir tür  put kurmaydı, en başta da kendi putlarımı, bu haliyle performansa yakındı, kayda almaksa başından beri aklımdaydı.


Çimen Yaprakları'nı filmsel bir dille (kaygıyla) ele almak (üstelik çok küçük bir seçkiden, Memet Fuat çevirilerinden yola çıkarak), bu metinleri daha iyi görmemi sağladı. Doğa, din, cinsellik, ölüm.. vb üzerine ayıkladığım bu metinler, hepsi bir arada çıplaklığımı imliyordu, ya da bütün bunlar, hepsi, bir arada, ölümün imleyenleriydi. Evet, her neyse...

Bir önemi var mı, yok, sadece ilginç (ve cesur) bir film olmakla yetinecek, ama belki Whitman üzerine yapılmış queer çalışmalara (varsa) eklemlenebilir.




Camille Paglia'nın Cinsel Kimlikler kitabından pek çok yazı aldım bloga, sıra Walt Whitman ve Çimen Yaprakları'nda:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/walt-whitman




 Paglia, satır başları'nda  Çimen Yaprakları'nın edebiyatın en mükemmel Dionysoscu şiiri olduğunu söylüyor: O, toprak anayı uyandırmak ve doğurganlığa kışkırtmak üzere onun özelliklerini, meyveleri, ürünleri ve hayvanların adlarını bir bir sayan eski çağların dinsel şarkılarından doğmuştur. Çimen Yaprakları'ndaki gerçek erotizm ve  arzunun eşcinsel olduğunu vurguluyor.

Paglia'nın yazısı dışında Edouardo Galeano'nun bir kitabına düştüğü Whitman notunu,

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/his-whitman

Walt Whitman'ın Çimen Yaprakları'ndan önce yazdığı tefrika romanı Jack Engle'dan bir parçayı da bloga ekledim:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/cimen-yapraklar-walt-whitman



Stefan Zweig, Bir Avrupalı'nın Anıları'nda Benim için Amerika demek Whitman demek diyor, Amerika'ya gittiğinde ilk iş olarak Whitman'ın mezarını ziyaret ediyor:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/as-i-lay-with-my-head-in-your-lap

Adres:  Harleigh Cemetery, Camden, New Jersey, New Jersey, ABD

Walt Whitman mezarını William Blake'ın Ölümün Kapıları isimli gravüründen yola çıkarak tasarlamış. Blake'in resminde Whitman'a benzeyen sakallı bir adam elinde değneği ağır aksak adımlarla ölümün kapısından içeri adımını atarken, yukarıda ölümden sonrasını temsil eden etrafı ışıktan halelerle çevrili genç bir erkek yer alıyor.

Walt Whitman'ın William Blake ile arasındaki tek yakınlık yalnızca bu gravür ve mezar değil, İngilizce bilen okur, hem Whitman'ın Blake okurluğuna, mezar tasarımının ayrıntılarına, hem de Whitman ile Blake arasındaki benzerliklere dair ilgi çekici bir yazı için bağlantıya yönelebilir:

https://kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/walt-whitman-william-blake.html


***

Blogda bu ay ayrıca Michel Schneieder'in Pessoa üzerine henüz yeterince irdeleme fırsatı bulamadan size postaladığım uzunca bir yazısı Kimse:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/kimse

 Pessoa Yaşadı mı isimli kitaptan aldığım Heteronimi üzerine notlar:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/heteronimiler
kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/the-many-faces-of-fernando-pessoa

ve benim gibi uzun uzadıya incelemek isteyenler için Pessoa'nın kişisel kitaplığındaki kitapların yer aldığı bir site var:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ Pessoanın-Kitaplığı

Pessoa'nın kitaplığında bu ay üzerinde durduğum iki ismin, Walt Whitman ve Leopardi'nin kitapları
hemen dikkatimi çekiyor:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/pessoa kitaplıgından-walt-whitman
kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/pessoa kitaplıgından-leopardi



İleride bu kişisel kitaplıklar üzerine ilgimi daha çok yoğunlaştıracak gibi hissediyorum. Geçen ay da, hatırlarsanız, ressam Francis Bacon'un kitaplığını paylaşmıştım:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/05/baconn-kutuphanesi




Bu ay da Francis Bacon başlığını boş bırakmadım: John Berger'in yazısı için:

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/bacon-john-berger


ve Zeze'nin seveceğini düşündüğüm, David Lynch'ın de yardımcı rollerden birinde yer aldığı bir de film var: Lucky.

hkaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/ungatz
kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/harry-dean-stanton-lucky


***



Cafe Quartet'te niye hiç Smiths çalmaz?

Ayvalık'ta, Camus ve onun Yaz mevsimiyle bağdaştırdığı güneşli tüm felsefesinde, onun da ışığı aramak için iki kez dolaştığı bu coğrafyada aradığım mevsimi bulmuştum sanki.  Bu, yaşadığım ilk Yaz'dı.









kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/lucky


MUTLU ÖLÜM


***



Mutlu Ölüm'de iki tür zamandan bahsediyor Camus: Yitik zaman ve kazanılmış zaman. Biri yoksulluğun, özgür kalmak için uğruna saatlerini verdiğin bir işin, (Mutlu Ölüm'ün kahramanı Mersault bir büroda sekiz saat çalışmaktan yakınır), şiirsiz yaşamın zamanı;  diğeri şiirin, doğaya kaçışın, tamamen kendine ait kıldığın bir yaşamın özgür zamanı.




Mutlu ölüme giden yol böylece bir tek mutlu formüle çıkıyor Camus'de: mutlu tasarladığı Sisifos paralı olmak zorundadır: Nakit=Vakit=Mutluluk.




Dostoyevskivari çarpıcı bir cinayet sekansından önce, Mersault ile zengin ama mutsuz, bacakları kesik yarım bir insan olan Zagreus arasında, kitabın temel izlekleri mutluluk, para ve zaman üzerine bir konuşma:



kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/Zagreus & Mersault





ve Camus'nun Mutlu ölüm için aldığı not:

Roman: Yaşamak için zengin olmak gerektiğini anlayan adam, kendini tamamen para kazanmaya verir, bunu başarır, yaşar ve mutlu ölür. kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/mutlu-olum





Mutluluk bir tasarı mı? Camus öyle olduğunu söylüyor: Bak: kaotikbenlik.blogspot.com/Sisifos'u Mutlu Olarak Tasarlamak Gerekir


ve düşünceler umuda dönüyorsa eğer (Leonardo), dil de yalnızca umuda çıkılan bir yolculuktur diyebilir miyiz?

kaotikbenlik.blogspot.com/2018/08/umutsuz yazın


yine Camus ile bitireceğim:

"Kendimin karşısında çıplak kalmayı beceremeseydim, kumsalların çıplaklığını sevmeye layık olamazdım."


*


So long!


*

yazı ve fotoğraflar:
S.

*

Yaz 2018

*
bak:
kaotikbenlik.blogspot.com/2013/02/tenha yol en iyisi benim için

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder