Düşünceler (Baudelaire)


Kişi sanatla ne denli çok uğraşırsa kuşu o denli az kalkar.

Ruhla ilkellik arasında gitgide belirginleşen bir çatlama görülür.

İlkel adamın kuşu herkesten çok kalkar; düzücülük halkın lirizmidir.

Düzmek, bir başkasının içine girmeye can atmaktır, sanatçıysa kendi kendinden çıkmaz hiç.


*

Müzik gökyüzünü oyar.

*

Müzik uzayıp genişleme duygusu verir.
Az ya da çok bütün sanatlar da öyle; çünkü sanatlar sayıdırlar, 
sayı ise uzayın bir çevirisidir.

*

Nedir aşk? 
İnsanın kendinden çıkma gereksinimi.

*

Mutluluk tek olmaktır, insanın özel bir biçimde kendi kendisiyle 
fuhuş etmesidir.

İnsanın soylulukla sevme gereksinimi diye adlandırdığı işte yalnızlıktan duyduğu bu korkudur, 
başka bir bedende ben'ini unutma gereksinimidir.

*

Kilise aşkı ortadan kaldıramadığı için, hiç olmazsa temizleyip arıtmak istedi onu, evliliği buldu. 



*

Aşktaki en yüce ve tek zevk kötülük etme kesinliğinde yatar. Kadın da, erkek de doğuştan bilirler ki bütün tensel hazlar kötülükte bulunur.


*

İnsan insanı öyle çok sever ki, kentten kaçtığında aradığı yine kalabalıktır,
kenti kıra yerleştirmek ister.


*

Çocukluğumdan beri yalnızlık duygusu. Aileye karşın, - özellikle de arkadaş çevresine karşın, - sonsuza dek yalnızlığa yazgılı olma duygusu.

Gene de çok canlı bir yaşam ve zevk düşkünlüğü

*


Küçükken içimde karşıt iki duygu vardı: yaşamdan iğrentiyle yaşama tutkusu.
 Tam sinirli bir aylağın durumu. 





Yalnız tinsel olarak değil bedensel olarak da hep bir uçurum duygusu vardı bende, yalnız uyku uçurumu değil, eylem, düş, anı, istek, özlem, pişmanlık, güzel, sayı vb uçurumu.  


*

Ölüm düşüncesi bende hep yaşam düşüncesiyle birlikte oldu. Yaşamdan acıyla tat aldım.

Yaşım yüzlerce yıllık, değişik çağlarda iş görmüş, düşünmüş olduğumu sandığıma göre.
Kim ileri sürebilir yanıldığımı?


*

Kim yadsıyabilir intihar hakkını?



*

Stoacılık, tek bir ayini olan din, - intihar!

*



Birçok dost, birçok eldiven, - uyuz korkusundan 

*

Saygıya değer üç varlık var: keşiş, savaşçı, ozan.
Bilmek, öldürmek ve yaratmak.

Öteki insanlar angaryacı sürüsüdür, ahır için yaratılmışlardır,
meslek denilen şeyleri uygulamak için.


*

Herhangi bir görevli, bir bakan, bir tiyatro ya da gazete yönetmeni, saygın insan olabilir kimi kez, ama tanrısal değildir hiçbir zaman.

Kişiliksiz kişilerdir bunlar, özgünlüğü olmayan yaratıklardır, görev için, halk hizmeti için doğmuşlardır işte.


*


Herhangi bir gazeteyi, herhangi bir gün, herhangi bir ay ya da herhangi bir yıl, her satırında insanoğlunun en korkunç ahlaksızlık belirtileriyle birlikte en şaşırtıcı dürüstlük, iyilik, acıma belirtilerini ve gelişmeye, uygarlığa değin en yüzsüz kesinlemelerini görmeden başından sonuna dek okuyabilmek olanaksızdır.

Her gazete ilk satırından son satırına değin, bir dehşet örgüsüdür.

Savaşlar, cinayetler, hırsızlıklar, edepsizlikler, işkenceler, hükümdarların işlediği, ulusların işlediği, yurttaşların işlediği suçlar, evrensel bir acımasızlık esrikliği.

İşte uygar insanın her sabah kahvaltısından eksik etmediği bu iğrenç iştah açıcı. Bu dünyada her şey suç saçar: gazete, duvarlar ve insanın yüzü.

Temiz bir elin bir gazeteyi iğrentiyle sarsılmadan alabilmesini anlayamıyorum.


*

Genç yazar ilk denemesini düzeltmeye çalıştığı gün ilk frengiyi kapan okullu gibi kurumludur.

*

Yazın adamı herkese düşmandır.

*

Tek uzun yapıt kişinin başlamayı göze alamadığı yapıttır. Bir karabasan olur çıkar.

*

Her gün insanların en büyüğü olmayı istemek

*

Evrensel bir dehşet ve tiksinti uyandırdığım zaman, işte o zaman yalnızlığı ele geçirmiş olacağım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder