KÂHİN

"Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz!"

Şaşırtıcı olan, "Yarılsın artık bu tekne"dir, bunu söyleyen gemidir. Sarhoş gemi, ve argoda "tekne" bacak demektir. On yedi yaşındayken, Rimbaud: "Yarılsın artık bu tekne!" diyor, yani "Yarılsın artık bu bacak!" Ve otuz yedi yaşındayken, deniz kıyısında, Marsilya'da, bacağını kesiyorlar. Söylemek istediğim buydu sadece.
Öyle görünüyor ki, ama bunu ispat edemem, her insanda, şair ya da değil, her insanda, şair pek bir şey demek değildir, ama her insanda, belli bir anda, kendisinin görmediği, kendiyle ilgili kahince bir yeteneğe benzeyen bir şey vardır. Rimbaud'nun bacağını keseceklerini söylemek istediğine ve söylediğine inanıyorum. Sessizliğini kendisinin istediğine inanıyorum. Şairler alanında kalırsak, Racine'in sessizliğini kendisinin istediğine inanıyorum, Shakespeare'in, sonuçta bilinmez kalmayı, adsızlığı istediğine inanıyorum, Homeros'un da öyle. 
Öyleyse her insanda etkili olan ve her insanın şu ya da bu anda ortaya çıkarabildiği, belki de saklandığı yerden dışarı uğratabildiği şey nedir? Bilmiyorum. Belki de hiçbir şeydir. (Jean Genet)


Cehennemde Bir Mevsim ile İlluminations biraz özenle okunduğu zaman, Rimbaud'nun 1880 sonrası yaşamının programını bulabilirsiniz. Sanki bir tür falcılık yapmakta, gaipten haberler vermektedir.

Cehennemde Bir mevsim'in "Kötü Kan" başlıklı şiirinde şair şöyle konuşmaktadır:

" Tamam oldu günüm; ayrılıyorum Avrupa'dan. Yakacak ciğerimi deniz havası; yağızlaştıracak derimi yitik mevsimler..."

"Geri döneceğim, demirden kollar ve bacaklarla, kararmış derimle, öfkeli gözlerle: Güçlü soydan olduğumu düşünecekler maskeme bakarak. Altınım olacak: Aylak ve kaba olacağım. Sıcak ülkelerden dönen kıyıcı sakatlara bakar kadınlar. Siyasal olaylara karışacağım. Kurtulacağım."

"Şimdi lanetliyim ben, tiksiniyorum vatandan. En iyisi, şöyle esaslı bir sarhoş uyku çekmek, kumsalda."

Bu şiiri Rimbaud 1873 yılında yazmıştır.

Arthur Rimbaud'nun Yaşamı'nın yazarları Jean Bourguignon ile Charles Houin, Rimbaud'nun arkadaşı Delahaye'nin tanıklığına dayanarak, onun şiiri 1876 yılında bıraktığını yazarlar. Suzanne Bernard ise aynı tanığın Rimbaud, L'artsite et l'etre moral adlı kitabına dayanarak, şairin şiiri bırakmış olduğunu doğrular. Larnaka'da (Kıbrıs) tifoya yakalanan Rimbaud, mayıs ayı sonlarında ana evine döner ve kışı orada geçirir. Bu dönemde, Rimbaud'yu gören Delahaye onunla edebiyat konuşmaya çalışır. Bunun üzerine Rimbaud "Artık bunu düşünmüyorum," der. Rimbaud artık Doğu'ya giderek özgürleşmek, para kazanmak, yoksulluktan ve bohem hayatından kurtulmak istemektedir. 1864 yılında, on yaşındayken yazdığı, Öndeyiş'te de dediği gibi, zengin ve rantiye olmak, rahat etmek istemektedir. Bunu gerçekleştireceği yer de Doğu'dur. Aden'den ailesine yazdığı  29 Mayıs 1884 tarihli mektupta da belirttiği gibi, bir gün yaşadığı tutsak hayatından kurtulmak, canının istediği kadar çalışmasına olanak sağlayacak paraya sahip olmak istemektedir.  

Cehennemde Bir Mevsim ve Illuminations'dan sonra şiir yazılabilir miydi sorusunu, Alain Borer şöyle yanıtlıyor: "Rimbaud şiiri bırakmıyor, şiiri tamamlıyor: Rimbaud sessizliğe ulaşmış olan ilk şairdir. Illuminations'dan sonra ne yazılabilirdi? Bu soruyu, bence, bir sonraki yüzyılın şairleri de yanıtlamış değiller." Rimbaud, bence, şiirin sınırına dayandığı için, bunu anladığı ve hissettiği için, şiir yazmayı bırakmıştı. Tıpkı bir peygamber gibi, kitabını bırakmıştır.

...


Rimbaud yaşamı değiştirmek istemektedir. "Bilim, yeni soyluluk!"tur (Kötü Kan), "Akıl'dadır bizim yolumuz!" (Kötü Kan) Yeni bir ahlak, yeni bir etik istemektedir: "İsa'nın din kuralları içinde düşünmedim hiçbir zaman kendimi: ne de soyluların meclislerinde, İsa'nın temsilcilerinin" ... "şimdi lanetliyim ben, tiksiniyorum vatandan" (Kötü Kan)


Peki şiiri ve dünyayı nasıl değiştirmek istemektedir Rimbaud? Dünyayı ve yaşamı değiştirmek için, söylendiğine göre, bir Komünist anayasa kaleme almış, fiilen olmasa bile (fiilen olduğunu söyleyenler de var) zihinsel ve şiirsel olarak Paris Komünü'ne katılmıştır. Ancak bu yeterli değildir.

Şair olmak için kahin olmak, kahine dönüşme gerekir.

Nasıl?

Şair bütün duyuları uzun süre, sonsuzca ve bilinçle karıştırarak, düzensizleştirerek kahinleşir. Yani, sevginin, acının, çılgınlığın bütün biçimlerinde; kendini arar, kendinde tüm ağuları tüketir ve bunların yalnızca en özlü, en güzel kısımlarını tutar kendinde. Şairin, tam inanca, tam bir üstinsan gücüne gereksinim duyduğu, herkesin arasında en büyük hasta, en büyük cani, en büyük lanetli ve en yüce bilgin olduğu dille anlatılmaz işkencedir, acıdır bu!

Demek ki kahinleşerek bu üstinsana dönüşecektir ve bir şey olacaksa "en büyük" ve "en yüce" olacaktır. Rimbaud, şair için iktidar, sınırsız iktidar istemektedir. Bu yüzden, şiire döner, şiirin bütün klasik ve geleneksel koşullarını ilga eder ve şiirden geriye "ölçüsüzlük" (kuralsızlık) ile sınırsız gücüyle tek başına "sözcük" kalır. Bundan böyle ölçüsüzlük kural olacaktır şiir için, sözcük de işlenecek altın madeni. Ancak, "Şiir artık eyleme ahenk tutmayacak: önde olacaktır". Yani yol gösterecektir, kılavuz olacaktır. Çünkü, "İnsanlıktan sorumludur şair, dahası hayvanlardan sorumludur; bulgularını duyumsatmak, yordamlatmak, dinletmek zorunda olacaktır; oradan getirdiği şeyin bir biçimi varsa, onu biçimli verir; biçimsiz ise biçimli aktarır. Bir dil bulmak zorundadır: Zaten her söz bir düşünce olduğu için, bir evrensel dilin zamanı gelecektir."

"Göreceksiniz materyalist olacaktır bu gelecek," diyen şair, yalnızca şair olarak konuşmamaktadır, bir düzen kurucu, evren düzenleyici tanrı (demiurgus) olarak da konuşmaktadır. O, bir düzen kurmak adına düzen yıkıcıdır. Bu yüzden: Şiiri özgürleştirmek için onu prangalarından kurtaracak ve gündelik dilden saptığı için şiire dönüşen bir modern şiir dili bulacaktır.

Rimbaud'nun dönüşmek istediği varlık üstinsandan da öte bir varlıktır, o bir "demiurgus" olmak istemektedir.

Rimbaud, dikkat ederseniz "Kahin'in mektupları"nda sık sık olmak eylemini ileri sürmekte, şairlik eylemini koşullara bağlamaktadır. Ona göre, insanın doğal konumu, daha doğrusu doğal ve olağan insan, şair olmak için önce bir şey olmak, bir şeyler yapmak, dönüşmek zorundadır. Hiç kuşkusuz "şair" saymadığı klasik şairler ve romantik şairlerin yüzde doksan dokuzu söz konusu değildir; bu koşullar "modern" şair, geleceğin şairi için geçerli:

"Kendimi topluma feda ediyorum"

"Şair olmak istiyorum ve görülmezi gören kahin olmaya çalışıyorum."

"Çünkü bilinmez'e ulaşmaktadır şair! Çünkü, daha önce herkesinkinden daha zengin olan ruhunu işleyip geliştirmiştir! Bilinmeze ulaşmıştır, ama çılgına dönüp isterse gizli görülerini (visions) sonunda algılayamaz duruma gelsin, bir kere onları gördü ya, ona yeter."

On altı buçuk yaşındaki Rimbaud "Kahin'in Mektupları"nda, birkaç yoruma açık sözcük ve kavram kullanır. Bunların çoğu, ilk bakışta dinsel, mistik sözcüklerdir, en azından gizemli sözcüklerdir: Kahin (bilici, yalvaç), bilinmez, görünmez, görünmezi gören (rai, düş gören, visionaire) gizli görü (visions, vahiy). Bu sözcükleri, bu sıfatları kullanmaktadır, çünkü şiirlerinde de sözünü ettiği gibi, doğaüstü güçler istemektedir. Hristiyanlık mirasına karşı bir ateistin, geleceğin bilime dayalı olacağını söyleyen  ve "gelecek materyalist olacaktır" savını ileri süren birinin sözcüklerine inanan biri gibi kullanmış olduğu düşünülemez. Ama gene de kullanmıştır. Bu nedenle görünmez ve bilinmez'i dinsel bağlama çekip bunları Tanrı olarak algılamamız gerekmemektedir. Görünmez, insanın kendi doğal gözleriyle göremediği şeylerdir; bilinmez ise insanın doğal aklıyla kavrayamadığı, bilemediği şeylerdir. Dinsel bağlamda, insanın görünmeyeni görmek, bilinmeyeni bilmek için özel bir çaba göstermesi gerekmez; bu aşamaya gelen kişi, yani vahiy alan kişi Tanrı tarafından seçilmiştir kişidir; o kişi seçilmiş olduğunu seçildikten sonra anlar. Bu nedenle bir bilinç durumu söz konusu değildir. Rimbaud'nun şairi için bir bilinç durumu, eylem öncesi bir bilinç durumu söz konusudur. İnsan (Rimbaud) Tanrı'ya hizmet etmek için değil, fakat şair olmak için kahin olmak istemektedir. Tanrı'ya ulaşmak için değil, şiirin gerçek nesnesine ulaşmak, şiirin sınırlarını genişletmek, derinleşmek için bilinmezi bilmek, görülmezi görmek istemektedir. Böyle bir gücü bir kadiri mutlaktan ihsan olarak istememekte, soruna bir emekçi olarak yaklaşmaktadır; kendi emeğiyle kahin olacaktır. Nasıl? Beş duyunun algılarını birbirine karıştırarak, düzeni bozarak. Yani Rimbaud (bir Türk halk aşığı olarak düşünecek olursak) "dolu"nun bir düş sırasında kendisine pir tarafından sunulmasını istememekte, kendi "dolu"sunu kendisi hazırlamaktadır. Duyuların düzenini değiştirmek isteyen Rimbaud, insanın doğal aklına, doğal algılama mekanizmasına, doğal ruhuna muhaliftir, çünkü varolan hiçbir şeyi beğenmemektedir. Bu nedenle, doğal bilinç durumundan, "trans"a geçmek, bilinçaltını deşmek, bilinç dışına ulaşmak istemektedir. Bu amaçla bir süre uyuşturucu kullanmış olduğu bilinmektedir. Ancak uzmanlar, onun, bu yapay yöntemi kısa zamanda bıraktığı, Cehennemde Bir Mevsim'i ve Illuminations'u yazarken uyuşturucu (esrar, haşhaş) kullanmadığı kanısındalar. Nitekim, özellikle Cehennem'de Bir Mevsim'de geçmiş zaman kipi kullanır. Rimbaud'nun insan ve şair duruşunu kavramak, bir yanlış yola sapmamak için "duyuların karıştırılması" anahtarını yanlış kilide sokmamamız gerekir. Rimbaud kendi benini ve nesnel dünyayı anlamak, kavramak ve daha sonra da bunları tanımlamak için, Tanrı tarafından kendisine sunulmuş yetenekler istememekte, tam tersine kendi gücüyle Nietzsche'nin üst insanına dönüşmek istemektedir. Onun aradığı, insanüstü yetenekler değil; insan kalmış bir üstinsanın donanımlarıdır. Epeyce çelişkili görünse de aklın ötesine akıl ve duyular yoluyla ulaşmayı tasarlamaktadır. Duyuların düzeninin bozulmasını isteyen kimse, buna bağlı olarak, bilgi sisteminin, dil ve ifade dizgesinin de bozulmasını ister ve dünyanın ve hayatın düzeninin değişmesi bilincine ulaşır. Çünkü, verilmiş olandan başkasını istemektedir. Bu, yeni bir okuma biçimidir. Şiiri ve nesnel dünyayı. Algılama biçimi değişince okuma biçimi de değişecektir. Böylece, eksik dünya tamamlanacaktır.

Özdemir İnce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder