Eşcinsellik, gözlerimin rengi, ayaklarımın sayısı gibi bana verilmiş bir şeydi. Küçük bir çocukken öbür oğlanların benim üzerimdeki etkilerinin bilincine vardım, kadınlar hiçbir zaman beni çekmediler. İşte ancak bu çekiciliğinin bilincine vardıktan sonradır ki eşcinselliğimi, kelimenin Sartre'çı anlamında, özgürce "seçtim", "karar kıldım". Başka ve daha basit bir deyişle, eşcinselliğin toplum tarafından kınandığını bile bile, buna razı olmam gerekti.
Onu bir lanet olarak görmek istiyorsanız sizin bileceğiniz iş, ben onu bir lütuf olarak görüyorum. Size onun pedagojik yanından bahsetmek isterim. İlgilendiğim tüm oğlanlarla seviştim elbette. Ama sadece sevişmekle ilgilenmedim. Yaşamış olduğum serüveni onlarla yeniden kurmaya çalıştım; bu serüvenin simgesi pislik, ihanet, toplumun reddi ve yazıydı, yani topluma dönme, ama başka yollardan. Bu sadece benden kaynaklanan bir tutum mu? Eşcinsellik, eşcinseli yasadışı konumuna yerleştirdiği için, onu toplumsal değerleri yeniden gözden geçirmeye zorlar ve genç bir oğlanla ilgilenmeye karar verdiğinde, onunla düz bir şekilde ilgilenmeyecektir. Normal bir toplumda zorunlu olan, hem akılla hem yürekle ilgili tutarsızlıklar konusunda onu bilgilendirecektir. Şu sıralar genç bir otomobil yarışçısıyla Jackie Maglia'yla ilgileniyorum. Onun hakkında şunu söyleyebilirim: İşe araba çalmakla başladı, sonra bir çeşit alçalmayla, ne olursa çalmaya başladı. Hayatının biçiminin yarış olması gerektiğini çok çabuk anladım. Ona arabalar satın aldım. Şimdi yirmi bir yaşında. Yarışçı, artık çalmıyor. Asker kaçağıydı, artık değil. Otomobil yarışçısı olmasının ve toplum tarafından bu yeni haliyle kabul edilmesinin sorumluları hırsızlık, asker kaçaklığı ve benim. Kendini oldurarak, kendindeki temel şeyi gerçekleştirerek geri kazanıldı.
Eşcinselliğin içerdiği kadınsılık genç oğlanı sarıp sarmalar ve daha çok iyiliğin serpilip gelişmesine imkan verebilir. Din bilginleri toplantısı sırasında Vatikan'la ilgili bir televizyon programı seyrediyordum. Programa birkaç kardinal çıkardılar. İçlerinden iki üç tanesi cinsiyetsiz ve anlamsız idi. Kadınlardan hoşlanan diğerleri yavan ve açgözlü idiler. Eşcinsele benzeyen bir teki, Kardinal Lienart, iyi ve akıllı görünüyordu.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder